“Verimli Bir Geleceğin Müjdecisi”
Şehirlerin doğal afetlere karşı nasıl direnç kazanacaklarını önceki bir yazıda açıklamıştım. Yaşadığımız büyük deprem sonrası sıklıkla dile getirilen ve aynı sıklıkla da ıskalanan fırsatlar, yaralar kabuk bağlayınca, acılar soğuyunca unutulmaya başlıyor. Yeni felaketlerin hatırlatmaması dileğiyle bu hafta şehirlerin ekonomik direncinden söz edeceğim.
Benzer şekilde, ekonomisi dirençli şehirlerin ister ekonomik, ister çevresel, ister sosyal nereden gelirse gelsin şoklara dayanıklı, üstesinden gelebilecek şehirler olduğu belirtiliyor. Bu şehirlerin her koşulda gelişmelerini sürdürebileceği vurgulanıyor. Şehirlerin payı arttıkça çoğu ülke geleceğinin şehir ekonomilerinin başarısına bağlı olduğu kabul ediliyor. Aynı zamanda şehir ekonomilerinin küresel ticaret ve sermaye ile bağları da gittikçe artıyor; birlikte kazan-kazan ya da kaybet-kaybet! Bir şehir, sakinlerinin refahını en üste çıkaracak bir ekonomiyi, çevreyi ve şehrin yaşam kalitesini koruyup kollayarak sağladığı sürece dirençli kılacaktır. Şehir ekonomisinin dirençli kılınması için göz ardı edilmemesi gerekenler arasında kayıt dışı ekonominin önemsenmesi ve desteklenmesi var. Sözü edilen, ihtiyaç halinde şehirlinin küçük fakat kayda girmeyen ekonomik faaliyetleri… Bir köşede çorap, sebze – meyve, yara bandı, defter - kalem satan diğer köşede çerçöp deşeleyip işe yarayacakları toplayan, evlere temizliğe giden onlarca insan tarafından yürütülen ekonomik faaliyetler. Bir diğeri ise altyapı hizmetlerinin eşit ve adil sağlanması… Bunları gelişmekte olan ülke şehirleri için önerilmekte. (Siz şehrinizi hangi sınıfa dahil edersiniz; gelişmeye ayak direyen mi, gelişmekte olan mı, gelişmiş mi?)
Her konuda olduğu gibi, şehirlerin ekonomik direncini ölçen ve sıralayan bir araştırma da var; Savills Resilient Cities Index. “Savills” Londra merkezli bir taşınmaz (gayrimenkul) hizmetleri şirketi. Hangi şehirlerin yaşamaya, yerleşmeye, iş kurmaya daha elverişli olduğunu açıklamaya çalışıyor. Başlıca kıymetlendirme kriterleri şöyle: Bilgi ekonomisi ve teknoloji, ekonomik güç, çevre-sosyal yaşam-yönetişim. Yüksek katma değerli istihdam ve girişim sermayesinin varlığı, nitelikli eğitim kurumları ile yaratıcı-yenilikçi bir iş hayatı dirençli bir ekonomi için önemli kabul ediliyor. Bunun yanı sıra nüfusun umut verici yapısı, çevreye duyulan saygı, eşit ve adil biçimde hizmetlere erişim önemseniyor.
Verimli ve dirençli bir şehir ekonomisi için nitelikli istihdam sağlayıcı, genel kabul gören, katma değerli işkollarına geçişin sağlanması gerekiyor. İstihdam kaybına sebep olmadan, mevcut işkollarının kendilerini yenilemesi, güne ayak uydurması gerekiyor. Örneğin; ortalık farklı ihtiyaçları karşılamaya aday onca ithal “ayakkabı markası” ile dolarken, bir diğerinin benzeri “ayakkabıcı markası” şirketlerin kendilerine çeki-düzen vermesi gibi. Aksi halde bu gibi işkollarının yaygın olduğu şehirler yenilikler karşısında yenilgiye uğrayacak, istihdam ve refah kaybı kaçınılmaz olacaktır. Bunun yanı sıra, dirençli bir şehir ekonomisi için döngüsel ekonomik faaliyetlerin önemi vurgulanıyor. Döngüsel ekonomi, atık oluşumunu en aza indirirken malzemeleri ve kaynakları kullanımlarının sonunda ürün döngüsüne geri döndürerek değerlerini mümkün olduğunca uzun süre korumayı hedefleyen bir ekonomi anlayışı; dönüştürmek, geri kazanmak ve yeniden kullanmak! Yeşil tabanlı ekonomik anlayışın dirençliliği arttıracağı vurgulanıyor.
OECD kriterlerine göre bir şehrin ekonomisinin dirençli olup olmadığı ana hatlarıyla aşağıdaki ölçümlere bağlı:
EKONOMİ
■ GSH artış oranı
■ İşsizlik
■ Yeni girişimlerin sayısı
■ Çalışan nüfusun yaş ve cinsiyeti
TOPLUM
■ Hane halkı geliri
■ Yoksulluk düzeyi
■ Hizmetlere 500 m. uzakta yaşayanların oranı
YEREL YÖNETİM
■ Gelir kaynakları
■ Toplumsal organizasyon sayısı
ÇEVRE
■ Nüfus yoğunluğu
■ Kişi başı yeşil alan
Bir belediye başkanı şehrinin ekonomik yapısını iyi bilmeli, gelecekle ilgili öngörüsü olmalı, mevcut ekonomik yapıyı, eğer gerekiyorsa, güncel rekabete hazır hale getirmek için çaba harcamalı, istihdamın niteliği konusunda tedbir almalı, kabiliyet ve fikir sahibi insanların şehre yerleşmesini teşvik etmeli, yeniliklerin önce şehirde denenmesine ön ayak olmalı. Bir belediye başkanı şehrinin gayri safi hasıla yapısını çok iyi bilmeli; hangi sektörler bu yapıyı domine ediyor, bu sektörler şehri gelecek on yıllara taşır mı, taşırsa nasıl taşır tüm bunları analiz edebilmeli.
Yerel seçimlere 8 ay kaldı. Politik hay-huy ve siyasi belirsizliklerin bedelini şehirler ödememeli. Unutulmamalı ki, bugün değilse yarın, ülkemizin kaderi şehirlerimizin elinde. O nedenle şehirler seçime bir ay kala başarı performans kriterleri belirlenmiş belediye başkan adaylarına teslim edilmemeli. Bu konuya gereken özen gösterilmeli!