Eskiden işler daha basitti. Ne iş olsa yaparım diyenler iş bulamasa da mühendis veya doktor gibi yıldızı parlak işler vardı. Değişen şartlar, gelişen teknoloji ve büyüyen ülke, farklı meslekler tanımlayınca, bazıları gözden düştü, bazı işler için “eleman aranıyor” hale geldi.
Cumhuriyetin ilk yıllarında mesleki cazibe; asker ve kâtip odağındaydı; “Ben varmam inekliye/ yoğurdu sinekliye /Allah nasip eylesin/ omuzu tüfekliye.” Kapalı ekonomiden dışa açık büyüme modeli dahi tek başına meslekler kodeksindeki iş tanımlarını ikiye katladı ve mühendis, doktor gibi genel meslekler dahi kifayet etmedi.
Bugün, bilgisayar mühendisi işsiz kalabilirken, şirkete verimlilik çözümü üreten yazılımcı havada kapılıyor. Anlı şanlı bir üniversitenin çevre mühendisi etrafa CV saçadursun, atık uzmanı sertifikalı genç, anında işe alınabiliyor.
Kadına yönelik mesleklerden hemşirelik de bu durumda... Eğer elinizde yoğun bakım, yeni doğum veya yaşlı bakım hemşireliği sertifikasyonu varsa, diplomanız işsiz kalırken beceriniz işe yerleştirilecek demektir.
Avukatın diploması var işsiz, uluslararası hukuk uzmanı iş sahibi. İşletme mezunu işsiz, satınalma uzmanı iş sahibi. İşkur’un araştırmasına göre işverenlerin üçte biri, “diploması önemli değil” diyor ve tercihini ortaya koyuyor; “mesleği, becerisi olsun yeter.” Araştırma bize; okullarımızın yeniden tasarımına varan bir istihdam politikası yenilenmesini ilham ediyor.
DİPLOMA FABRİKASI MI BECERİ KAZANDIRMA MI?
Türkiye orta gelir tuzağından kurtulacaksa gereken dinamizm, diplomalardan değil, becerilerden gelecek. Okullarımızın, hayatta karşılığı olan becerileri ön plana çekip, iş kazandırmayanları elemek için müfredattan eğitim kadrolarına dek bütün yapıyı gözden geçirmek şart.
Şu anda 5,5 milyon ev genci (okumayan, iş aramayan) varken, istihdama hizmet etmeyen diploma fabrikası okullarımızın varlığını sorgulamak gerekir.