Dilek Türker’den “Türk’ün Ateşle İmtihanı”

Dilek Türker – Tiyatro Ayna’nın “Cumhuriyetimizin Aydın/ Aydınlık Kadınları’’ projesinin üçüncü oyunu olan “Türk’ün Ateşle İmtihanı”nın galası geçtiğimiz günlerde yapıldı. Halide Edip Adıvar’ın Kurtuluş Savaşı anılarını yazdığı 350 sayfalık aynı adlı romanından yola çıkarak hazırlanan oyunda Dilek Türker ve Tayfun Yılmaz sahne alıyorlar. Türker, iki farklı yaştaki Halide’yi; Tayfun Yılmaz ise Mustafa Kemal’den İsmet İnönü’ye, Dr. Adnan’dan Arslan Kaptan’a 16 farklı karakteri canlandırıyor.

Eser, Hakan Altıner tarafından oyunlaştırılmış, yine Altıner yönetiyor. Türker, pandemi döneminde uzun bir aradan sonra ilk kez sahne aldığı Cemal Reşit Rey’de izleyicilerle duygularını paylaşırken “Karantinadan sonra tiyatro faaliyetleri sınırlandırıldı. Uzun bir süre seyircilerimizden uzak kaldık. Sizlerle yeniden bir araya geldiğimiz için çok mutluyum” diyordu.

Dilek Türker, insanların tanışma ve kaynaşmaları için en güçlü yolun sanat ve kültür olduğuna inanmış, yarım asrı aşkın bir süredir bu amaçla sahnelerde olan bir usta, Tiyatro Ayna’nın sahibi, Devlet Sanatçısı. Oyun seçimlerinde toplumsal ve sanatsal kaygıları bir arada taşıyan Dilek Türker’le onun tiyatro dünyasını yıllar önce yaptığımız keyifli bir sabah kahvaltısında konuşmuştuk... İşte o söyleşiden bazı satır başları:

“Tiyatro sanatının o kalite-kantite meselesi tabii çok önemli bir meseledir, bu meslekten biz bu kadar az sayıdayız diye vazgeçmek hiç aklıma gelmedi. Ve bu yaptığım işe devam edeceğim. Çünkü, o kadar güzel şeyler yaşattı ki tiyatro bana insana, hayata ait. Bütün bu zorluklarına rağmen” demişti Dilek Hanım ve devam etmişti:

“Benim bağışıklık sistemimi güçlendirdi tiyatro. Kişiliğimi bulmama yardım etti. Bir elimde çekiç, bir elimde çivi ben kendimi yarattım. Çünkü bende ne diploma ne aile var. Ömrümde her şeyi tek başıma yaptım. Üstelik bir sürü eksiğe rağmen. Ben, sadece ortaokul diploması olan biriyim. Ama bir buçuk lisan biliyorum, bunları gayretlerimle öğrendim. Yurtdışında, Almanya’da yedi yıl bir eyalet devlet tiyatrosunda diva muamelesi gördüm.

Sonuçta insanın kendisini keşfetmesi bir emek süresi. Bunu yaparken de kendisindeki güzel değerleri yaşatıp yeşertebilmesi yine kendi elinde. Bu arada hastalıklarınızı, zaaflarınızı da keşfederek bunların içinde kendinizi yeniden biçimlendirmek, oluşturmak, yaratmak gibi bir şey yaşıyorsunuz. Ben bunları yaşadım ve burada başarılı olduğumu düşünüyorum.

Üretmek, kaçınılmaz bir şey. Üretimsiz nefes almak ve yaşamak mümkün değil.

Ben, hayatı çok biriktirdim, diye düşünüyorum. Mücevherim yok, şu yok, bu yok, ama hayat var... Evliliklerim oldu, çocuk doğurdum anneliği yaşadım, aşklarım, flörtlerim oldu... Yani hayatı yaşadım da... Kendimi geliştirirken yaşam, yalnız ev-tiyatro arasında geçmedi. Ama şu var:

Üretim ve güzelleme tutkusu... Bu, bir aşktır. Bence galiba dogma dediğimizin karşısına biz aşkı koyabiliriz. Güzelleme tutkusuna duyulan aşkı. Dogmalarla hiçbir şeyi değiştiremezsiniz. Sanat denilen kavramın o müthiş gücü, yüceliği dogmanın karşısında aşkla çok daha güçlü olmasıdır... Değiştirmeye yönelik, çok dinamik bir şeydir aynı zamanda sanat. Onun için de korkuluyor tabii sanattan.”

Dilek Türker – Tiyatro Ayna’nın “Cumhuriyetimizin Aydın/ Aydınlık Kadınları’’ projesinin ilk oyunu, Nezihe Araz’ın “Latife”siydi, daha sonra Türkan Saylan’ın yaşamını anlatan “Türkan” sahneledi. Yeni oyunları “Türk’ün Ateşle İmtihanı” 5 Kasım’da (bugün) Ataşehir Mustafa Saffet Kültür Merkezi’nde, 10-11 Kasım tarihlerinde de Ankara Gençlik Parkı’nda sanatseverlerle buluşacak.

Tüm yazılarını göster