Dezenflasyon nereye kadar gider?

Erhan ASLANOĞLU Ekonomi ve Piyasalar

Enflasyon rakamları beklentilerin üzerinde gelmeye devam ediyor. Son gelen verilere göre Kasım ayı TÜFE enflasyonu aylık %2,24, yıllık %47,09 olarak açıklandı. Yılın ilk 11 ayındaki enflasyon %42,91 olurken 12 aylık ortalamalara göre değişim oranı %60,45 olarak gerçekleşti.

Yine gıda enflasyonu

TÜFE’nin detaylarına baktığımızda, artışın en güçlü kaynağının gıda ve alkolsüz içeceklerden geldiğini görüyoruz. Bu kalemde aylık artış %5,10 olurken, yıllık artış %48,57 seviyesinde gerçekleşti. Eğlence ve kültür, ev eşyası, sağlık, konut gibi sektörler ortalamanın üzerinde kalırken birçok hizmet sektöründeki fiyat artışları ortalamanın altında kalmış görünüyor. Enerji ve gıda hariç izlediğimiz çekirdek enflasyon göstergeleri %1,5’lar civarına inerek yıllık bazda artışını %45’ler seviyesine doğru indirdi.

Hizmetler ve çekirdek enflasyondan olumlu sinyal

Veriler içerisinde olumlu olan sinyaller hizmet enflasyonundaki baskının azalması ve çekirdek enflasyon rakamlarında gerileme gibi görünürken, ev eşyası, eğlence kültür gibi kategorilerdeki fiyat artışları talebin fiyatlar üzerinde baskı yapmaya devam ettiğini gösteriyor. Perakende satışlar, konut satışları, otomobil satışları, tüketici güven endeksi gibi verilerin son dönemde güçlenen yukarı yönlü hareketlenmeleri ile bu bilgileri birleştirdiğimizde iç talep tarafındaki baskının arttığına dair sinyallerin daha netleştiğini düşünüyoruz. İthalat içerisinde tüketim mallarının payının yüksek seyretmesi ve yükselmeye devam etmesi de bu beklentimizi destekliyor.

Talep baskısı devam ediyor

Ekonomideki talep baskısını gösteren bir başka unsur ÜFE endeksinin aylık bazda %0,66 yıllık bazda ise % 29,47 gelmesi oldu. ÜFE ile TÜFE arasındaki makasın hem aylık hem yıllık bazda bu kadar açılması da talep yönlü enflasyon baskısının daha güçlü olduğunun sinyallerini veriyor. ÜFE’nin içerisindeki kalemler ağırlıklı olarak kur artışından ve dünya hammadde fiyatlarından etkilenir. Döviz kurlarının görece yatay seyrettiği ve dünya hammadde fiyatlarının yukarı değil aşağı yönlü baskılanmasının daha fazla olduğu bir ortamda ÜFE’nin düşük gelmesi normal karşılanması gereken bir durum. TÜFE’nin artan bir makasla aylık ve yıllık bazda ÜFE’nin üzerinde kalması ve alt kırılımdaki bahsettiğimiz bilgiler ve bunun dışında gelen diğer talep göstergeleri iç taleple ilgili gidişatın maalesef Merkez Bankası’nın düşündüğü güçte olmadığını da söylüyor. 

Hizmet enflasyonundaki gerileme talepte bir yavaşlama sinyali vermekle birlikte, bahsettiğimiz diğer kalemlerdeki artış, azalan talebin kompozisyon değiştirdiğini ve özellikle enflasyon beklentilerinin yüksekliğine bağlı olarak dayanıklı tüketim malları ile konut ve otomobil gibi faiz ve enflasyon beklentilerinle duyarlı sektörlere kaydığını da gösteriyor.

Gıda enflasyonun seyri ise özellikle yapısal bir sorun olarak gıdadaki yapısal sorunların ve fiyatlama davranışındaki katılığın devam ettiğine işaret ediyor. İşlenmiş gıdadaki fiyat baskısı birçok kalemde yüksek olmakla birlikte, özellikle meyve sebze fiyatlarının artış baskısı üretim-dağıtım arasındaki dengesizlik ve aradaki yüksek kâr marjlı fiyatlama eğiliminin bir sorun olarak sürdüğünü söylüyor.

Enflasyon için hep bir neden var

Enflasyonu etkileyen faktörlerden talep dışındakilere Merkez Bankası’nın para politikası yoluyla etki etmesinin çok mümkün olmadığını biliyoruz. Son iki aydır gıda, muhtemelen Ocak ayında vergiler ve asgari ücret, yine yılın bazı aylarında gıda ya da enerji fiyatlarındaki hareketlenmeler enflasyonu etkilemeye devam edecektir. Merkez Bankasının karar sürecini ve özellikle faiz indirim sürecini frenleyebilecek birçok faktör devrede kalacaktır. Bu çerçevede, Merkez Bankası’nın bazı varsayımlarla ve kısmen risk alarak da hareket etme ihtimali yüksek görünüyor. Kişisel görüşümüz faiz indiriminin olabildiğince geç yapılması yönünde. Bununla birlikte, gerçekleşen enflasyonun politika faizin altında kalması ve reel sektör enflasyon beklentilerinin politika faizin altında kalmasının Merkez Bankasını ufak adımlarla da olsa Aralık ayında faiz indirim sürecine götürecektir düşüncesindeyiz. 

Faiz kadar kur politikası da önemli

Son dönemde gelen enflasyon verileri, talep koşullarının enflasyonist baskıda az ya da çok etki etmeye devam ettiğini gösteriyor. Bir başka gerçekte, bu süreçte arz, özellikle sanayi üretimi en olumsuz etkilenen tarafta kalıyor. Arzı yani sanayi üretimi ve ihracatı öne çıkarabilmek hem de talebi daha fazla kesebilmek için faizi görece yüksek tutmaya devam ederken döviz kurlarının rekabeti sağlayacak çerçevede kontrollü yukarı yönlü hareketlerine izin vermek iyi etapta enflasyonist bir etki gösterebilir. Fakat yüksek faiz ve görece yüksek kur ile talebi kalıcı olarak baskılamak, dolayısıyla kur geçişkenliğini azaltmak daha mümkün olabilir görünüyor. Bu çerçeveye maliye politikası, yapısal reformlar, yönetilen yönlendirilen fiyatların enflasyon tahmini ile uyumlu olması gibi unsurları da ekleyebilirsek, enflasyon beklentilerini ve faizleri daha kalıcı bir düşüşe sokabilme imkânımız artar kanaatindeyiz. Aksi takdirde yüzde 30’larda takılma ihtimali yüksek bir dezenflasyon sürecinde olma ihtimalimiz yüksek görünüyor. 

Tüm yazılarını göster