Devreden KDV: Dünü, bugünü ve yarını üzerine bir bakış

Fatih Yegin

Vergi Başmüfettişi

Devreden Katma Değer Vergisi (KDV), mükellefin bir vergilendirme döneminde indirilecek KDV toplamının, vergiye tâbi işlemleri dolayısıyla Hesaplanan KDV toplamından fazla olması halinde söz konusu olmaktadır. Zira Katma Değer Vergisi Kanunu’nun (KDVK) 29. maddesinin 2. fıkrasında yer alan hükme göre İndirilecek Katma Değer Vergisi ile vergiye tâbi işlemleri dolayısıyla hesaplanan KDV’nin arasındaki farkın sonraki dönemlere devrolunacağını ve iade edilmeyeceğini düzenlemiştir. 

Maddenin devamında, indirimli orana tabi mal ve hizmet teslimlerinden kaynaklanan farkın, mükellefin diğer vergi, sosyal sigorta prim, genel ve katma bütçeli idareler ile belediyeler gibi kurumlara olan borçlarına mahsuben ödeneceği düzenlemesine yer verilmiştir. Bu kapsamda, mahsuben iade edilemeyen vergi Maliye Bakanlığı’nca belirlenen sektörler, mal ve hizmet grupları ve dönemler için yılı içinde nakden iade edilebilecekken, yılı içinde mahsuben iade edilemeyen vergiler de izleyen yıl içinde talep edilmeleri şartıyla nakden ya da sayılan borçlarına mahsuben iade edilecektir.

- Dünü

Söz konusu düzenlemeler sonucunda, yatırım yapan, faaliyet alanı sınırlı ya da üretim süreci uzun olan, çok düşük kâr marjı ile veyahut maliyetinin altında satış yapmak durumunda kalan işletmelerin KDVK’nın 29. maddesinin 2. fıkrası hükmü kapsamında ortaya çıkan vergi farkının telafisi uzun zaman almakta ya da telafi edilememektedir. Hal böyle iken söz konusu fark, devamlı olarak ve bazı hallerde artarak sonraki dönemlere devretmektedir. Bu konuda 2018 yılı Nisan ayında gerçekleştirilen resmî açıklamalara göre 167 milyar TL olan birikmiş devreden KDV’nin, 2024 yılı itibarıyla da 300 milyar TL’yi aştığı tahmin edilmektedir.

Önemli boyutlara ulaşan ve mükellefler üzerinde ağır bir finansman yükü oluşturan devreden KDV’nin iade edilebilmesi için birçok çalışma yapılmış ve devreden KDV’nin iadesine ilişkin değişiklikleri de içeren Katma Değer Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı 27.02.2018’de TBMM’ye sunulmuştur. Ancak devreden KDV’ye ilişkin değişiklikler Genel Kurul görüşmelerinde Tasarıdan çıkarılmış ve Tasarı devreden KDV’ye ilişkin bir değişiklik yapılmaksızın yasalaşmıştır.

- Bugünü 

Bugüne geldiğimizde devreden KDV sorunu politika yapıcılar tarafından tekrar ele alınmış, bu sorunun çözümüne ilişkin yasa değişikliği çabaları sonuç vermiştir. Önemli birçok düzenlemeyi içeren 7524 Sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun 2/8/2024 tarihli ve 32620 sayılı Resmî Gazete ’de yayımlanmıştır. Bu kanunun 20. ve 22. maddeleri ile 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu'nun “İndirilemeyecek Katma Değer Vergisi" başlıklı 30. maddesi ve “Verginin Gider Kaydedilemeyeceği" başlıklı 58. maddelerine ilişkin “beş takvim yılı veya daha fazla süreyle devreden KDV tutarlarının indirilemeyeceği, bu KDV tutarlarının indirim KDV hesaplarından çıkarılarak özel bir hesaba alınması, mükellefin talebine bağlı olarak yapılacak vergi incelemesi sonucuna göre gelir veya kurumlar vergisinin tespitinde gider olarak dikkat alınabileceği düzenlenmiştir. Bu düzenleme 1 Ocak 2030’da yürürlüğe girecektir.​

Yapılan düzenlemenin usul ve esaslarının KDV Genel Uygulama Tebliği ile belirleneceği açık olmakta birlikte sistemin işleyişindeki önemli noktaları belirtmekte fayda bulunmaktadır. Buna göre, mükellefler beş takvim yılı süresince devreden KDV tutarlarını, ertesi yılın başında
indirilecek KDV hesabından çıkarıp, özel bir hesaba alacaklardır. Özel hesaba alınan tutar bu tarihten itibaren üç yıl içinde mükellefin talebi üzerine yapılacak vergi incelemesi sonucunda, incelemenin tamamlandığı yıla ilişkin gelir veya kurumlar vergisinin tespitinde gider olarak dikkate alınabilecektir. Söz konusu talep, sonraki döneme devreden KDV tutarının özel hesaba alındığı takvim yılından başlamak üzere üç yıl boyunca yapılabilecektir. Özel hesaba alınan sonraki döneme devreden KDV’ye ilişkin incelemede, sahte veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belgeden veyahut KDV mevzuatına göre indirim hakkı bulunmayan işlemlerden kaynaklanan herhangi bir indirimin bulunduğunun tespiti halinde indirim şartlarını taşımayan bu tutar gider olarak dikkate alınamayacaktır. Mükellefin talebi üzerine yapılacak olan vergi incelemesinin en fazla bir yıl içerisinde tamamlanması gerekmektedir. Bu süre içerisinde talepte bulunulmaması durumunda ise söz konusu KDV gider olarak yazılamayacaktır.

- Yarını 

Şüphesiz devreden KDV’ye ilişkin düzenlemelere baktığımızda gider yazılmasına yönelik belirlilik olumlu karşılanmakta ise de verginin iade edilmesine yönelik beklentiler ilerleyen dönemlere kalmıştır. Diğer ülke örneklerine baktığımızda ise, Arjantin, Avustralya, Hırvatistan, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Fransa, Almanya, Macaristan, İrlanda, İtalya, Portekiz ve İngiltere, indirilecek KDV’nin hesaplanan KDV’den bir yıl içinde sürekli fazla olması halinde, diğer vergilerden mahsup ve/veya nakden iade yapmaktadır. Arnavutluk, Avusturya, Belçika ve Norveç ise daha kısa sürelerde iade yapmaktadırlar. 

Alternatif modellere baktığımızda ise devreden KDV alacağının, sadece kamuya olan borçların ödenmesinde kullanılabilir olmak kaydıyla, mükellefler arasında “alacak” olarak temlik edilebilmesine imkân verilerek bu devreden KDV stok değerine likidite kazandırılması sağlanabilir. Yine devreden KDV stoku içinde yer alan tutarlardan kaynağı itibarıyla belirlenecek kısımlarının da parça parça iadesi düşünülmelidir. Örneğin, sabit kıymet alımlarından doğan veya yatırımlardan dolayı yüklenilen ve indirilemeyen KDV’nin öncelikle iadesi planlanabilir. Diğer taraftan Tam istisna-Kısmi istisna ayrımını kaldırmak ve iade sistemini basitleştirmek de devreden KDV stokunun azalmasına katkı sağlayacak önerilerdir.

Özellikle KDV sistemlerinde işleyen bir ekonomi için iade sisteminin akıcılığı önem arz etmektedir. Şüphesiz gelinen aşama düne göre iyi sayılmakla birlikte finansmana erişimin önemini koruduğu günümüz ve gelecek dönemler için devreden KDV için yeni beklentiler önemini koruyacaktır. Mevcut ekonomik tabloda, özellikle KOBİ ölçeğindeki şirketlerimizin mevcut ciddi finansman ihtiyaçları da dikkate alınırsa; atılacak yeni adımlarla sağlanacak ekonomik faydanın, bu adımların muhtemel maliyetinin katbekat üzerinde olacağı gözden kaçırılmamalıdır.

Tüm yazılarını göster