Bir zamanlar planlama, yönetimin vazgeçilmeziydi. Şimdi her ne kadar “bilmem kaçıncı beş yıllık plan” üretme geleneği olsa da böyle bir kurumumuz kalmadı. Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) nice devlet yöneticisi çıkarmış, Turgut Özal; DPT Müsteşarlığı iken başbakan ve cumhurbaşkanı olmuştu.
Teşkilat 2011 yılında Kalkınma Bakanlığı olarak yeniden organize edildi. 2018 yılında Kalkınma Bakanlığı ile Maliye Bakanlığının Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğü birleştirilerek Cumhurbaşkanlığı bünyesinde Strateji ve Bütçe Başkanlığı oluşturuldu. Peki ya şimdi?
EKONOMİK SOSYAL KONSEY YOLDA MI?
Aslında Cevdet Yılmaz’ın CB yardımcısı olmasıyla planlama taleplerine “ilgili ve yetkin” bir muhatap bulduk diye düşünüyorum. Mülkiyelidir, DPT’de çalışmış ve beş yıllık kalkınma planlarına aktif katkı vermiştir. Her ne kadar bütçe başkanlığı diye anılsa da ülkenin bir planlama merkezine ihtiyacı vardır.
Yılmaz’dan beklenti; sadece DPT 2.0 değildir. Bir zamanlar faydalı işler yapan ve yönetim ile sosyal kurumlar arasında koordinasyonu sağlayan Ekonomik Sosyal Konsey, yeniden ihdas edilebilir. Bu sayede daha nitelikli kararlar oluşturmakla kalınmaz, alınan kararların uygulanması hızlanabilir.
İKİ SORU İKİ CEVAP
Plan neden gereklidir?
Çünkü plansız programsız eylemlerin nasıl sarpa sardığını, çözdüğünden daha fazla sorun ürettiğini gördük. Plan olmadan insan-zaman ve finans kaynaklarının israf edildiğine tanık olduk. Adı farklı olsa da kurulacak DPT benzeri kurum; ihtiyaçları belirleme, önceliklendirme, bütçeleme gibi hayati alanlarda kamuya yön vermenin yanı sıra özel sektöre de yol gösterici olacaktır.
Plan neden bizde fazlaca benimsenmez?
Batı dillerinde; “gönül, vefa, hatır” gibi kelimelere bulunmaz. Zira o dilin sosyolojisinde bu kavramların karşılığı yoktur. Bizde ise “vizyon, misyon, strateji” ve plan gibi kelimeler ithaldir. Zira bizde “kervan yolda düzülür, önce nişan alıp sonra ateş edilir” ve gözümüzle düşünürüz. Oysa dünyanın ileri ulusları, bizdeki köklü kurumlar, planla programla iş yapıyor ve başarıyor.
NOT
KABİNEDE BAZ ETKİSİ
Şu baz etkisi öylesine kullanışlı bir kelime ki… Değişimi abartmada acayip kullanışlıdır. Misal enflasyon zirvelere çıkmış ise sonrasında gelecek olan gerileme, kalıcılıktan önce “baz etkisi” ile sağlanır. Hatırlayın, 2021’in 3 haneli enflasyon rakamları, 12 aylık hesaplarda endeksten çıktıkça, yerine daha düşük aylık artışlar girmişti. Baz alınan veri yüksek iken yenisi daha düşük idi...
Biz bu baz etkisinin çok fazla ekmeğini yedik. Özellikle gıda enflasyonunda baz etkisi yanı sıra yaz etkisi, güz etkisiyle kitlelere “düşüyoooor” nidaları savurduk. Şimdi geldiğimiz noktada devreye bedava doğalgaz projesiyle “gaz etkisi” girdi.
Kabineye gelince… Bundan öncekinin; ekonomiye maliyeti öylesine büyük oldu ki yeni kurulan kabine, önceki “baz” alındığında kredibilite kazandı. Bundan öncekinden daha beteri olmaz diye küçümsemek istemiyorum. Zira şimdiki kabine, açıklamaları, öncelemeleri, liyakatiyle umut veriyor.
Nitekim yeni kabinenin yaklaşımını Mehmet Şimşek’in cümleleriyle yinelersek; "Hükümetimizin temel hedefi toplumsal refahı artırmaktır. Önümüzdeki dönemde bu hedefe ulaşmada şeffaflık, tutarlılık, öngörülebilirlik ve uluslararası normlara uygunluk temel ilkelerimiz olacaktır.”