Ali Rıza ALABOYUN
Enerji ve Tabii Kaynaklar Eski Bakanı/NewBridge CEO
6 Şubat 2023 tarihli Kahramanmaraş merkezli art arda gelen depremler serisi ülkemiz tarihindeki en büyük doğal felaket ile yüzleşmemize neden oldu. Fay çalışmalarının detaylarını bilim adamlarına bırakarak deprem mekanizmasını halkın, siyasetçinin ve bürokratın anlayacağı basitleştirilmiş bir dile indirgemekte fayda vardır. Bu mekanizmanın özümsenmesi ile ancak toplumsal bilinç oluşturulabilir ve inşaat sektörü dâhil birçok alanda çözüm odaklı politikalar geliştirilebilir. Deprem mekanizmasının safhalarını şöyle sıralayabiliriz;
1-Üzerinde yaşadığımız kara parçaları ve okyanusları bünyesinde bulunduran yer kabuğumuz kalınlığı 70 km ile 100 km arasında değişen, levha dediğimiz, farklı büyüklüklerde 14 farklı parçadan oluşmaktadır.
2-Bu levhaların altında, yüksek sıcaklığa ve basınca sahip, manto diye adlandırdığımız bir iç katman bulunmaktadır. Manto, sıcaklığı 2000 dereceye ulaşan viskoz bir magma eriyiğinden oluşmaktadır. Kısacası insanlar olarak çok sıcak ve hareketli bir magmanın üzerindeki 100 km kalınlığındaki üst katmanda yaşamımızı sürdürüyoruz.
3-14 Levha, tektonik fay dediğimiz bir sınır ile birbirleri ile temas halindedir. Levhalar arasındaki sınırlarlar yüksek basınç ve sıcaklık altındaki magma hareketlerine karşı en zayıf bölgeleri oluşturmaktadır.
4-Magma ısı çevrimi veya konveksiyon akımları ile bu zayıf bölgelerden yukarı çıkmaya çalışarak levhalardan birini bir başka yöne diğerini ters yöne iterek hareket ettirir. Bu hareket sonucu itilen levhalar da diğer komşu levhaları sıkıştırmaya ve baskılamaya başlar.
5-Bu sıkıştırma hareketi, komşu levhalardaki tektonik sınırın üzerinde veya etrafında fay diye adlandırdığımız çatlaklara neden olur. Baskı devam ettikçe bu çatlaklar kırılarak büyük depremleri meydana getirir. Kırılma ve deprem olduğu bölgedeki yerkabuğunun dengesi bozulduğu için yerkabuğu dengeye ulaşana kadar artçı dediğimiz daha küçük depremler uzun süre devam eder.
6-Levhalar arasındaki magmanın yukarı doğru yayılım hareketi, milyonlarca yıldır sürmektedir ve bundan sonra da devam edecektir.
Bu mekanizmanın Türkiye üzerinde nasıl çalıştığına baktığımızda şunları görürüz;
1-Türkiye dünyada, beş farklı tektonik levha üzerine oturmuş tek kara parçasıdır. Harita’da görüleceği üzere Anadolu levhası; İç Anadolu, Akdeniz ve Ege bölgelerini kapsamaktadır. Avrasya levhası; Trakya, Karadeniz ve Doğu Anadolu’yu içine almaktadır. Arabistan levhası; Güney Doğu Anadolu Bölgesi'nin büyük bir kısmını oluşturmaktadır. Ege levhası; Ege Bölgesi’nin batısını ihtiva etmektedir. Afrika Levhası; Hatay Osmaniye ve Adana bölgemizin bir kısmına kama gibi girmiş durumdadır. Türkiye bu hali ile dünyada benzeri olmayan tektonik bir yapı üzerinde bulunmaktadır ve depreme her an açık bir ülke konumundadır.
2-Haritadaki levha hareketlerinden de görüleceği üzere Türkiye’deki depremlerde Arabistan levhasının önemli rolü vardır. Magma, Kızıldeniz’in altından geçen Afrika ile Arabistan levhaları sınırı boyunca yukarı çıkmaya çalışmakta Afrika levhasını batıya itmeye gücü yetmediği için çok daha küçük olan Arabistan levhasını doğuya itmektedir. Benzer hareket, Arabistan levhasının güney komşuları olan Somali ve Hindistan levha sınırı boyunca da oluşmakta ve Arabistan levhasını kuzeye itmektedirler.
3-Arabistan levhası yukarı doğru itildikçe kendinden çok büyük olan Avrasya levhasını kuzeye itmeye gücü yetmez ve Avrasya levhası boyunca sürtünerek Hatay-Samandağ ile Bingöl-Karlıova arasındaki yaklaşık 750 km’lik hat boyunca Anadolu levhası üzerine baskı yapar. Bu baskı sonucu Samandağ-Karlıova hattı boyunca yer kabuğunda kırılmalar oluşur. Bu kırılmaların oluştuğu Arabistan levhası ile Anadolu levhası arasındaki sınıra Doğu Anadolu Fay hattı diyoruz. Hatay’dan Akabe körfezine inen Afrika ve Arabistan levhalarının sınır bölgesine ise Ölü Deniz Fay hattı denilmektedir.
4-Arabistan levhasının baskısı altında kalan Anadolu levhası kuzeyinde, Karadeniz’e paralel olarak geçen Avrasya levha sınırına baskı uygulamaya çalışır. Ancak Anadolu levhası Karadeniz hattındaki Avrasya levhasını kuzeye itemediği için Avrasya levhası boyunca batıya doğru sürtünerek hareket etmeye başlar, bu esnada yerkabuğu kırılır ve faylar oluşur. Bu sınırda oluşan fay kırıkları Kuzey Anadolu Fay hattı olarak adlandırılır.
Yaşadığımız depremler serisi ile 750 km’lik Doğu Anadolu fay hattının Samandağ ile Elâzığ arasındaki 450 km’lik parçası üzerinde büyük kırılmalar meydan geldi. Bu depremler sonucu 450 km’lik bir hat boyunca, Anadolu levhası üzerindeki Arabistan levhasının baskısı belli bir süre için kalkmış gözüküyor. Ancak Arabistan levhasının baskısının Elâzığ’dan Karlıova’ya kadar olan hat üzerinde devam edecek olması daha önce 750 km’lik hattın göğüslediği yükün 250 km’lik hatta aktarılması anlamına gelir. Özellikle Anadolu levhası-Arabistan levhası-Avrasya levhasının kesim noktasında bulunan Bingöl Karlıova yöresinde, karmaşık fay hatları üzerinde oluşabilecek büyük baskı ve enerji birikiminin bu fayları harekete geçirmesi, yeni depremlerin meydana gelmesi olasılığını arttırmaktadır.
Büyük deprem sonrası Anadolu’da oluşan 5 ve üzeri depremler, dengesi bozulan Anadolu levhasının dengeye oturma çabasından kaynaklanmaktır ve Orta Anadolu için büyük bir risk oluşturmamaktadır. Sonuç olarak söylemek gerekirse Türkiye beş levha üzerine oturmuş ve bu levhaların birbiri ile interaktif faaliyetlerinin olduğu dünyanın en riskli deprem bölgesine sahiptir. Muhtemel bir Karlıova ve İstanbul depremine yönelik binalarda güçlendirme tedbirleri ve kentsel dönüşüm projeleri için hızlı hareket edilmeli ve bu projeler vakit kaybetmeden hayata geçirilmelidir. Siyaset kurumu bu felaketten sonra deprem odaklı ekonomik ve sosyal politikalar geliştirmelidir. Okullarda deprem ile ilgili dersler konulmalı, depremin korkulacak bir olay değil hayatımızın bir gerçeği olduğu ve sorunun depreme dayanıksız yapılar olduğu algısı yerleştirilmelidir. İmar ve inşaat konusunda sektörel bazda köklü zihniyet dönüşümü gerçekleşmeli, betonarmeye dayalı yapılardan bir planlama dâhilinde, depremde çökmeyen çelik yapılara geçiş sağlanmalıdır. Bu konularda Üniversitelerimize, siyaset kurumuna ve toplumsal örgütlere büyük görev düşmektedir.
*Gazzâlî, Filozofların Tutarsızlığı S. 135 Mahmut Kaya- Hüseyin Sarıoğlu Klasik Yayınları 3.Baskı