Denizli turizmde marka kent olabilir mi?

Şeref OĞUZ ÖNERİ - YORUM

Dünyada 19 bini turizm destinasyonu olmak üzere 1 milyon yerleşke var. Yer kürede 1000 yıldan yaşlı 100 kadim kent, 100 yıldan eski 1000 kent bulunuyor. Kentler; 3 dinamik üzerinde kalıcıdır; 1-Tarihi kültürel miras, 2- Doğal kaynaklar, 3-Yerel aktörler. Bu 3’ü aynı anda var ise kent geleceğe akar.

Denizli’deyiz. Büyükşehir Belediye Başkanı Bülent Nuri Çavuşoğlu, tekstille öne çıkan kentin, bu sektörün sorunları yüzünden başka bir dinamik üzerinden geleceğini tasarlamasını öngörmüş. Eski Turizm Bakanı Bahattin Yücel’in tavsiyesiyle, bir arama konferansı düzenlemeye karar vermiş.

ANADOLU’NUN BATI ODAĞINDAKİ DENİZLİ

Oğuz Babüroğlu ve ekibi, 2 gün boyunca kentin turizm geleceğini aramış ve “konaklamada gün sayısını artırmak, Pamukkale’ye gelenlerden daha fazla konuk ağırlamak, yerel zenginlikleri kullanıp Denizli’de turizmi markalaştırmak” için yapılması gerekenleri belirlemiş bu arama konferansında…

Aslında her kentin marka olmak için yürümeyen bir planı olmuştur. Anadolu Kaplanları yeşerirken, elipse benzeyen Anadolu’da; Gaziantep doğu, Denizli batı kutbunu oluşturmuştu. Fakat Gaziantep kültürel altyapısıyla devam edegelmiş iken, Denizli, sermayesi ve aklını kentte koruyamamıştır.

İKİ SORU İKİ CEVAP / Denizli’nin yarınına dair…

Denizli turizmde marka olabilir mi?

Elbette… Marka olmanın şartlarını yerine getirirse olabilir. Turizm öncelikle kent kültüründe karşılık bulmalı. 100 $’lık turizm gelirinin üçte biri ulaşım, üçte biri konaklama ise üçte biri de gastronomidir. Kentin sosyal gelişimi buna göre yapılandırılmalı, gelen turiste değer üreten kültürel doku oluşmalı.

Denizli işe nereden başlamalı?

Öncelikle hemşehrinin mutlu olacağı bir Denizli hedeflenmeli. Marka, 1-Değer üreterek, 2-Bunu tanıtarak ve 3-Zamana direnerek oluşur. Kent aklının aynı ufka bakması ile bu mümkün. Belediye yönetiminden Nihal Çağdaş’ın ifadesiyle; “Başarı ancak, sürdürülebilir gayretle gelebilecektir.”

not/ÇAL BAĞ YOLU GELECEĞE UZANAN ÖNOTURİZM ROTASI

Önoturizm, bağ ve şarap turizmi anlamına geliyor. Deniz-kum-güneş kıskacından çıkabilmesi için, alternatif turizm alanlarından biri ve Anadolu’muza çok yakışıyor. Zira bağbozumunun, üzüm bağlarının, şarabın ilk mayalandığı, tarihteki pek çok uygarlığa zenginlik katan bir geçmişimiz var.

Homeros Ege kıyılarında İlyada’yı yazarken belki de Çal Bağ Yolu’ndan geçerken şu cümleyi kurmuştur; “Şair olmak için sarhoş olmak gerek.” Asırlar sonra İbni Farad’dan cevabı gelir; “Biz sarhoş olduğumuzda üzüm henüz yaratılmamıştı.” Tarihine üzüm kokusu sinmiş başka toprak yok.

Önoturizm şaheseri Çal Bağ Yolu’nda 4 vizyoner firma, güçlerini birleştirmiş ve eşsiz turizm rotası oluşturmuş. Halil Kuzu’nun Erdel’i, Hasan Çağlar Altıntaş’ın Küp’ü, Salih&Aslı Kuzu’nun Kuzubağ’ı ile  Prof. Dr. Hürriyet Yılmaz’ın Lermonos’u bu rotanın deniz fenerleri. Hiddenizli dedikleri kadar varmış.

Bundan 23 yıl önce çocuk doktorluğunu bırakıp bağcılığa soyunan Hürriyet Hanım 200 bin litre üretim kapasitesine ulaşmış. Bölgede ilk tadım merkezini kurmakla kalmamış, Çal Bağ Yolu’nun tanıtımı için ekip kurmuş. “Önoturizm, Denizli’nin markalaşmasının lokomotiflerinden olabilir” diyor.

Belediye Başkanı Bülent Nuri Çavuşoğlu’nun kentin zenginlikleri repertuarını tanıtımı için şehre ziyaretçi davet etmesi, Unesco’nun turizm radarına girme gayreti, doğru yönde atılmış adımlardır. 

Tüm yazılarını göster