Ukrayna savaşı, yeni soğuk savaşın ilk işaret fişeği oldu.
Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından dünyada doğu ve batı cepheleri arasındaki çizgiler bulanıklaşmıştı; Rusya ile ABD’nin Suriye’de adı konulmamış işbirliği, Afganistan’da Taliban “düşman” iken Washington ile Tahran arasındaki gizli istihbarat paylaşımı, Çin’in Avrupa Birliği ülkeleri ile imzaladığı derinlikli ekonomik anlaşmalar bu bulanıklaşan çizgiler sayesinde yaşandı.
Türkiye gibi “orta sıklet” olarak sınıflandırılabilecek ülkeler de bu bulanıklıktan yararlandı; AK Parti hükümetinin Müslüman Kardeşler odaklı dış politikası, dünyada bloklar arasında kesin çizgiler olmaması nedeniyle uygulanabildi.
Ancak bu geçiş dönemi artık sonuna geliyor; Tüm işaretler Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin yeni bir soğuk savaşın ilk adımı olduğunu gösteriyor. Artık cepheler arasındaki çizgiler –tıpkı soğuk savaş döneminde olduğu gibi- giderek netleşiyor.
DEMOKRASİ VE ÖZGÜRLÜK KRİTERİ
Batı cephesi kendi sınırlarını, Rusya ve Çin’deki rejimlerin tam tersine bakarak koymakta; Yeni çizgiler özgürlükler ve demokrasi kriterlerinden geçiyor.
Yunanistan bu durumu en iyi gören ülke oldu bu geçiş döneminde. Avrupa Birliği üyeliği sayesinde tüm Avrupa kıtasını arkasına almıştı zaten. Ukrayna savaşı ile birlikte ise ABD’nin “en güvenilir müttefiki” olmaya oynuyor epeydir. Bunun meyvelerini toplamaya başladığının kanıtı ise Yunan Başbakanı Mitçotakis için ABD’de yapılan ağırlama oldu.
Mitçotakis Beyaz Saray’da Başkan Biden tarafından ağırlandı. Biden ikili görüşmelerin ardından Beyaz Saray’da bir de Mitçotakis onuruna kokteyle ev sahipliği yaptı, eşiyle birlikte Atina’yı ziyaret etmek istediğini söyledi.
Bitmedi; Mitçotakis bir de ABD Kongresi’nde konuşma yaptı. Yabancı liderler için bir başka ülkenin parlamentosunda konuşma yapmak, ilişkilerin olabilecek en üst düzeyde olduğuna işaret kabul edilir. Çok olağan değildir. Hele Amerikan Kongresi’nde yabancı liderlere konuşma hakkı tanınması çok azdır.
TÜRKİYE’NİN ADINI ANMADAN MESAJINI VERDİ
Mitçotakis de kendisine tanınan bu ayrıcalığı çok iyi kullandı; Tarihi referanslarla dolu bir konuşma yaptı. Ancak Atina’nın bakış açısını yansıtan, çarpıtılmış bir tarih anlattı Amerikalı vekillere. Beklenenin aksine Türkiye’nin adını hiç anmadı, ama mesajları doğrudan Türkiye’nin dışlanması üzerine oldu.
Mitçotakis önce Yunanistan’ın demokrasinin beşiği olduğunu anlattı uzun uzun. Ardından bugüne geldi ve “despot” olarak sınıflandırdığı Rus Lider Putin’i koydu hedefe. Bugünün Yunan halkının da, demokrasiyi icat eden atalarının izinden gidip, bu “despota” karşı nasıl Ukrayna’nın yanında yer aldığını vurguladı. Bu arada da asıl mesajını da araya sıkıştırıverdi elbette;
“Rus saldırılarını defetmeye çalışan Ukrayna’ya odaklandığı bu dönemde NATO’nun ihtiyacı olan son şey İttifak’ın Güneydoğu kanadında yeni bir istikrarsızlık kaynağıdır. Sizden, Doğu Akdeniz’le ilgili savunma ihaleleri konusundaki kararlarınızı alırken, bunu göz önünde bulundurmanızı istiyordum” dedi Yunan Başbakan.
Bu cümlenin şifresi, Mitçotakis’in “Türkiye” demeden, Kongre üyelerinden Türkiye’nin istediği F-16 savaş uçakları için izin vermemelerini istemesiydi. Ve işin ilginci, Amerikan Kongre üyeleri tarafından ayakta alkışlandı Yunan Başbakanı’nın bu sözleri.
YUNANİSTAN F-35 ALIYOR
Mitçotakis’in Amerikan Kongresi’nde ayakta alkışlanması, Türkiye’nin savunması açısından başka karanlık işaretler de barındırıyor;
Türkiye’nin elindeki eskiyen F-16’ları modernleştirmesini bile engellemek konusunda büyük mesafe kateden Yunanistan, Washington’da Amerikan yönetimine F-35 savaş uçağı almak isteğini de resmen iletti. Yunan gazeteleri, Mitçotakis’in 2028’den itibaren ilk parti F-35’leri almak için ABD’deki ana üretici firma Lockheed Martin’le de temasa geçtiğini duyurdu. Elbette Mitçotakis’i olabilecek en üst düzey protokolle ağırlayan Biden yönetiminin bu talebe “hayır” demeyeceğini, Yunan Başbakanı’nı ayakta alkışlayan Amerikalı vekillerin de talebi Kongre’den bir çırpıda geçirivereceklerini tahmin etmek güç değil.
Türkiye ise AK Parti’nin hala neden alındığını kamuoyuna doğru dürüt açıklayamadığı, Suriye’de Rus uçakları 35 Mehmetçiği şehit ederken bile kullanılamayan –ve ileride de elbette Rusya’nın benzer hareketlerine karşı kullanılamayacağı aşikâr- S400 füzeleriyle baş başa kaldı. Üstelik S400’ler uğruna başından beri içinde olunan F-35 projesinden atıldı, almak istediği teknoloji olarak çok daha gerideki F-16’lara bile erişip erişemeyeceği ise büyük bir soru işareti.
Türkiye için yaşamsal önemdeki Ege Denizi’ne Amerikalılar’ın Yunanlar tarafından sağlanan üsler sayesinde iyiden iyiye yerleşmesi ise, ayrıca endişe edilmesi gereken bir konu. Ege’de bundan sonra Yunanlılar’ın hiçbir uluslararası anlaşmada olmayan 10 millik hava sahası iddialarında, karasularını 12 mile çıkarmak konusundaki olası girişimlerinde, ABD’nin de Atina’nın tarafında saf tutması işten bile değil.
Mitçotakis ABD’deki temasları sırasında, yeni dünya düzeninde doğu ile batıyı, despotlukla demokrasiyi ayıran görünmez sınırın taslağını Ege Denizi’ne çizmeyi başardı.
Ankara’nın şimdi yapması gereken, bu görünmez taslak sınır kesin çizgi halini almadan, değiştirmek. Bunu yapmanın yolu da hukuk devletinden, vatandaşların bireysel özgürlüklerine saygıdan, demokrasiden geçiyor.
Bu açıdan bakınca 2023 seçimleri sadece Türkiye’yi ilgilendirmiyor.
Çünkü seçimler, Türkiye’nin yeni dünya düzeninde çizilen sınırların hangi tarafında kalacağını da ortaya koyacak.