Değişim rüzgarı mı, yoksa değil mi?

İlter TURAN SİYASET PENCERESİ

Katar’da gerçekleştirilen Dünya Futbol Şampiyonası, başta bölgeden gelenler olmak üzere, önemli şahsiyetleri bir araya getirdi. Böyle vesilelerin kamuoyu nezdindeki görünebilirliğini güçlendirmesinden keyif aldığı bilinen Cumhurbaşkanı Erdoğan da açılışa katılmayı ihmal etmedi. Müsabakalar, ülkesinde İhvan yönetimine askeri darbe ile son veren Mısır Cumhurbaşkanı Abdül Fettah el-Sisi ile o günden beri konuşmayan Erdoğan’ın onunla sıcak biçimde tokalaşması fırsatını da doğurdu. Son zamanlarda Türk hükümetinin ilişkileri düzeltme girişimleri kafa karıştıran tepkiler almıştı. İki ulusal liderin bir araya gelmesi geçmişi unutarak ilişkileri iyileştirmeye yönelecekleri konusundaki ümit ve bekleyişleri güçlendirmiştir.

Mısır ile başlayan açılımın ardından Sayın Erdoğan, ülkesinde yapılacak seçimlere İhvan’ın katılamayacağını ilan ettikten sonra baş düşman ilan ettiği  Suriye başkanı Başar Esad ile de görüşmeye başlayabileceğini ifade etti. Halbuki, o tarihten sonra Türkiye, ortak noktaları Sünnilik olan karmaşık yapılı bir muhalefeti Özgür Suriye Ordusu adını vererek desteklemişti ki, bu bağlantı ülkemizi Esad rejimi yanında Rusya ve ABD ile de karşı karşıya getirmişti. Bu çerçevede bilhassa Amerikan güdümünde vekalet savaşı yürüten ve Türkiye’nin toprak bütünlüğüne meydan okuyan PKK’nın uzantısı YPG/PYD özel önemi haizdi. Amerikalılar YPG’yi İŞİD’e karşı mücadelede kullanırken, YPG de ABD’nin bağımsız bir Kürt devleti ya da, hiç olmazsa, özerk bir Kürt bölgesi kurmasına destek vermesini bekliyordu. Buna ilaveten, olumsuz iktisadi koşulların konukseverlik sınırlarını zorlaması dolayısıyla, şu anda Türk hükümeti ülkesinde yaşayan dört milyondan fazla Suriyeliyi ülkelerine gönderme baskısı altındadır.  

Sisi ve Esad’a dönük tutumunu değiştirmesinden dolayı muhalefet Cumhurbaşkanına ağır eleştiriler yöneltirken, iktidarın koalisyon ortağı da hemen yardımına koşmuştur. Acaba yaşanan olay döneklik mi, yoksa pragmatik siyasetin bir tezahürü müdür? Uluslararası politikada, iç politikada da olduğu gibi, aktörler aralarında izlenen siyasetin başarısız olması, ortaya ağır maliyetlerin çıkması ve benzerlerinin yer aldığı gerekçelerle tutumlarını değiştirebilirler. Bu açıdan bakıldığında, Erdoğan’ın bir pragmatist olduğuna hükmedilebilir. Ancak muhalefetin ağır eleştirileri, izlenen siyasette değişiklik yapılmasından ziyade, geçmişte Cumhurbaşkanının Esad ve Sisi’yi hiçbir zaman birlikte olamayacağı kötülük timsali kişiler diye nitelemesinden kaynaklanmaktadır. Bilindiği gibi, ister iç ister dış siyasette olsun, tutumunuzu değiştirmeniz gerekebileceğinden, tüm tercihlerin açık tutulması şayanı tavsiyedir. Buna karşılık rakiplerinize ve hatta düşmanlarınıza ağıza alınmadık sözlerle hitap edilmesi tavsiye edilmez çünkü ilerde bunlar dostunuz veya müttefikiniz olabilirler. Diğer bir ifade ile muhalefetin sorguladığı husus Cumhurbaşkanı’nın inandırıcılığıdır.

İnandırıcılık konusunun Türkiye’nin siyasetini değiştirmesinde bir zorluk kaynağı oluşturduğunu teslim etmemiz gerekiyor. Kanaatimce her iki lider de, ilişkilerin iyileşmesinin ülkelerinin çıkarına olduğunun bilincindedirler. Sorun, izlediği siyaseti tamamen değiştiren Sayın Erdoğan’a ne kadar güvenebileceklerini kestirememelerinden kaynaklanmaktadır. Türk Cumhurbaşkanı geçmişte İhvan yandaşı siyasetler izlemekle yanlış yaptığını düşündüğüne dair ipucu vermediği gibi, artık İhvan veya onunla bağlantılı hareketlerle bağlarını kopardığını gösteren davranışlarda da bulunmamıştır. Ayrıca, Mısır ve Suriye, iç siyasi faktörlerin Türk dış siyasetinin şekillenmesinde ne derecede etkili olduğunu da tartamamaktadır. Bu koşullar altında, her iki ülke de, Türkiye’nin açılım üvertürlerine ihtiyatla yaklaşmakta, Türkiye ile yakınlaşma girişimlerinin, ilişkilerin olumsuz yönde seyrettiği dönemlerde geliştirdikleri başka ilişkilere zarar vermemesine dikkat etmektedirler. Hal böyle iken bile, Mısır ile ilişkilerin düzelme ihtimali Yunanistan’da huzursuzluk yaratmış, Mısır’a dönük dostluk gösterilerine girişilmiştir.

Her ne kadar Türkiye’nin dış siyasetinde yaptığı değişikliğin inandırıcılığı konusundaki tereddütler sürüyor olsa da, bazı bölge ülkeleri gelişmeyi sıcak karşılamışlardır. Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkeler İhvan’ı kendi geleneksel yönetimleri açısında tehlikeli telakki etmekte; Mısır ve Suriye gibi bu hareketin iç siyasetlerinde yükselmesine veya bir güç merkezi oluşturmasına fırsat vermeyen ülkeleri desteklemektedirler. Görünüşe göre Suudi Arabistan Türkiye ile ilişkilerini de geçmişteki iyi döneme benzer şekilde yeniden inşa etmeyi düşünmektedir, muhtemelen diğer bazıları da onu izleyeceklerdir.

Acaba Türkiye’nin Ortadoğu’ya dönük politikasında değişim rüzgarları mı esmekte, yoksa Türk ekonomisi dar boğazlara doğru sürüklenirken kısa vadede işe yaraması beklenen geçici adımlar mı atılmaktadır? Türkiye bölgesinde bir yandan giderek yalnızlığa itilirken, diğer yandan karşılığını alamadığı mahrumiyetlere uğradığından, değişikliğin süreklilik göstereceğini tahmin ediyorum. Ancak, Türkiye gerek uluslararası gerek iç siyasette inandırıcılığını güçlendirmek için bölge siyasetini değiştirdiğini herkese güçlü biçimde anlatmak ihtiyacı ile karşı karşıyadır. 

Tüm yazılarını göster