“Yaşam geriye bakarak anlaşılır, fakat ileriye doğru yaşanır”
Soren Kirkegaard
Kazanan şehirler, dünyadaki değişiklikleri kavrayan ve uygulayan şehirlerdir. Şehri yönetenler ile stratejik pazarlama planı hazırlayacak olanlar bu değişim ve gelişmeyi iyi okuyabilmeli ve ona göre vizyon geliştirmelidir.
Dünya, “fiziki varlık yoğun” düşünce biçiminden “fiziki olmayan varlık yoğun” düşünce biçimine doğru hızlı bir geçiş yaşamaktadır. Değişim-dönüşümün yönü çok net belli olmakta, az karmaşıktan başlayıp, çok karmaşığa doğru yol almaktadır. Değişimin ilginç bir özelliği vardır; az karmaşık olan alt noktada şehrin öncelikleri katı unsurlara bağlıdır. Zaman içerisinde söz konusu katı unsurlar yerini yumuşak unsurlara terk etmekte ya da bir arada önemsenmektedir. Katı unsurlar fiziki, somut unsurlardır. Bunlar ölçülebilir. Ölçümler kolay elde edilebilir; hammaddeye erişim kolaylığı, işgücü ve arazi maliyetleri, ulaşım hizmetleri, vb. Ancak, yumuşak unsurlar bu kadar kolay ölçümlenememektedir; bilgi, yönetim kapasitesi, ağ oluşturabilme, duyuları yönetebilme gibi.
Durum, Maslow’un “İhtiyaçlar Hiyerarşisi” teorisi ile benzerlik göstermektedir. İnsanlar, yaşamları boyunca daha karmaşık psikolojik gereksinimler geliştirmektedir. Şehir yönetimi de benzer bir hiyerarşik düzen içerisinde gelişme göstermektedir. Önceleri gemi inşa, nakliye, gıda ve tekstil gibi iş kolları ile altyapıya yatırım yapılmış, tüm kabiliyetler bu işlere yönlendirilmiştir. Sonraları soyut ve yumuşak unsurların sayısı artmıştır. İnsanın gelişme tarihi, şehirlerin gelişme tarihinin bir parçasıdır.
Şehirlerimizin değişen dünya içerisinde yerlerini bir an önce belirlemesi ve ona göre stratejiler geliştirmesi beklenmelidir. Ne yazık ki inşaat başta olmak üzere hala fiziki varlıklar dünyası geçerliliğini sürdürmektedir. Bu durum yeni nesil ziyaretçilerin, yeniçağ yatırımcılarının ve fikir-kabiliyet sahibi yeni yerleşimcilerin beklentilerini karşılamaktan uzaktır. Değişen dünyada belediyelerimizden onların beklentilerini belirleyebilmek, trendleri takip edip ona göre donanmak ve konumlanmak beklenmelidir.
“Ölçersen bilebilirsin, bilirsen yönetebilirsin.” Şehirlerimizin istatistiki verileri derlemesi ve değerlendirmesi gerekecektir. Bunun ilk örneği İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından hayata geçirilmiştir; “İstanbul İstatistik Ofisi”. Şehir ile ilgili verilerin derlenmesi ve değerlenmesi sonucu şehir yönetimi değişim ve dönüşüm hedeflerini daha net olarak belirleyebilecektir. Şehirler müstakbel ziyaretçilerini etkilemek için ilginç yollar denemektedir. Örneğin bir kişinin Amazon üzerinden verdiği kitap siparişlerinden o kişinin ilgi alanları saptanmakta ve kişiye söz konusu ilgi alanları ile ilgili olarak şehrin neler sunabileceği iletilmektedir.
“Dünya dönüyor sen ne dersen de, yıllar geçiyor fark etmesen de.” Tıpkı Nilüfer’in şarkısında seslendirdiği gibi dünya hızla değişiyor, bazı şehirler bu hıza ayak uydurmak için çaba harcıyor bazıları ise akan zamanı sadece izliyor. Sizin şehriniz hangisi?
Haftanın Şehri: CAMBRIDGE, İNGİLTERE
Londra’dan 90 km. uzaklıkta yer alan 125 bin nüfuslu bu üniversite şehri yaşadığı değişim ve dönüşüm sonrası dünyanın en önemli inovasyon merkezlerinden biri olmayı başarmıştır.
Bilişim dalında Qualcomm gibi dev şirketleri barındırdığı gibi son günlerde COVID aşısı üzerine yaptığı denemeler ile öne çıkan AstraZeneca, BioStrata gibi alanında öncü ve çığır açabilecek şirketler burada kümelenmiştir. Ayrıca Apple’ın bir yapay zeka birimi ile Microsoft’un araştırma laboratuvarı ve Amazon’un PrimeAir test istasyonu burada yer almaktadır.