Taşıdığı belirsizlikler ve negatif sürprizleri açısından 2019 yılına hak ettiğinden fazla söylenmişiz. 2020 yılı son çeyreğinde de tüm hızı ile enteresanlıklarını barındırmaya ve önümüze taşımaya devam ediyor. Son 1 hafta içerisinde yerel varlıklarda takip edilen akış ve globaldeki gecikmeli resim değişimini bence bir de bu şekilde okumaya çalışmalı. 2021’in garantisi var mı diye soracak olursanız o kısım için şimdilik konuşmama hakkımı saklı tutuyorum.
Dilerseniz yerel varlıklar ile başlayalım. Zaten herkesin aklında yanıt arayan sorular listesinin ilk sırasında bu konu yer alıyor. Hava 1 hafta içerisinde yazdan kışa döndü. Arada sonbahar geçişini dahi yaşayamadık. PPK toplantısı sonrasında beklenti kanalı üzerindeki iletişimin eksik sağlanmış olması lira cinsi varlıklarda dalgalanmaya neden oldu. Oysaki yine toplantı sonrasında da sesli düşündüğüm üzere, eğer ki mesele lira borçlanma maliyetlerinde artış olup olmayacağı konusuna sıkışıyorsa o cephe zaten beklendiği şekilde ilerleyecek- ti. Bunu söylemek için ekstra değerlendirme kabiliyetine sahip olmaya gerek yok. Ancak, iletişim tarafındaki eksikliğin belirginleşmesi ve piyasa işlemcilerinin neredeyse tamamının trenin aynı vagonuna aynı yönde birikme göstermesi tersi yönde hareketlerin de oynaklık artışı destekli gerçekleşmesine zemin hazırladı. Tekrarlamak isterim: Kilitlenme noktası liranın borçlanma maliyetlerinde artış olması mıydı yoksa bunun yanında iletişimin de sağlıklı şekilde sağlanması mıydı? Bence her ikisinin birlikte olduğu resimdi. Öyle olmadı.
Devam edelim. Yurtiçi varlıklar PPK sonrasında dalgalanmanın ne noktada son bulabileceğine dair fikir yürütürken karşılarına takvimde çıkan ilk nokta 28 Ekim tarihinde gerçekleştirilen yılın son Enflasyon Raporu sunumu oldu. Konuyu dağıtmadan önemli gördüğüm bir detaya değinmek istiyorum. Yılda 4 kez düzenlenen ve herkesin bir şekilde ya doğrudan katıldığı ya da TV üzerinden yakından izlediği bu sunumların tarihlerini belirlerken herhangi bir tatil öncesi ve/veya sonrasına denk gelmediğine bakmak bence kritik. 1.5 gün kapalı konumda bulunacak yerel piyasalar gözetildiğinde toplantının efektifliğini artırmak için hafta başlangıcında yapmak ya da en azından yarım günde gerçekleştirmemenin getirisi götürüsünden fazla olacaktır. Bence önemli bir detay.
Enflasyon Raporu sunumunu izledik. Benim görebildiğim kadarıyla iki kritik detay var. Öncelikle Eylül ayında açıklanan YEP beklentileri ekseninde hareket eder ve piyasa ortalamasının gerisinde kalır değerlendirmelerinin yoğunlukta olduğu tahminler aksi yönde geldi ve genel konsensüse yakınsadı. 2020 ve 21 yılları için sırasıyla yüzde 12.1 ve yüzde 9.4 orta nokta seviyeleri açıklandı. Yani, genel yaklaşıma kayıtsız kalınmadığı gösterildi. Diğer husus ise bence son yılların en net mesajlarının verildiği bir toplantı olması. Başkan Uysal, fonlama maliyetindeki artışın devamından, politika faizinde ayarlama yapılabileceğine, devam eden swap görüşmelerinden Türk Lirası'nın reel olarak ciddi değersiz seviyelerde olduğu birçok noktaya değindi. Üstelik defalarca tekrar etmek zorunda kalarak. Ben bu netlikte mesajları yakın zamanda hatırlamakta güçlük çekiyorum. Ancak, benim hatırlamam ile piyasa fiyatlamalarının bu mesajları görüp görmemesi arasında ince bir çizgi var. Maalesef o gün özelinde görülmedi. Bunun farklı nedenleri var: PPK sonrası beklenti kanalında yaşanan aksama ve yurtiçi piyasaların yarım gün açık olması.
Ve yurtdışı fiyatlamalar. Sonunda gecikmeli de olsa ABD seçim sürecinde oynaklık artışı gerçekleşti. Her ne kadar o sebepten olmasa da artan pandemi vakaları ve alınan önlemler, Avrupa’da hayatın yavaşlaması ve olası ekonomiye yansımaları tetikleyici unsurlar. Dipten dönüşün gerçekleştiği üçüncü çeyreğin ardından global ekonomi 2020’nin son 3 ayı içerisinde ivme kaybedecek. Bunun da önderliğini bir kez daha Avrupa kıtası yapacak gibi duruyor. O nedenle ECB 29 Ekim günü Aralık ayı toplantısında ek parasal genişleme sinyallerini açıkça verdi. Hem yazılı hem sözlü iletişim sağladı.
3 Kasım’a sayılı günler kala ABD’de 80 milyon civarı oy kullanıldı. Bu, 2016’nın yüzde 60’ına tekabül ediyor. Salıncak eyaletlerde iki aday arasındaki marj 3-5 puan civarı. Senato durumu da net değil.