Boyner Grup Yönetim Kurulu Üyesi Ümit Boyner (sağda) ve Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu (TKDF) Başkanı Canan Güllü. Yarın 6 Şubat depreminin yıldönümü. Canlarımızı, toprağımızı kaybettiğimiz felaketin ardından tam bir yıl geçti. Fakat bölge insanları hala temel ihtiyaçlarına ulaşmakta büyük zorluklar çekiyorlar. “İnsanlar 1 sene geçti, her şey düzeldi sanıyor ama öyle değil” diyor depremzedeler… Desteklerin azaldığını, aile içi huzursuzlukların arttığını, duygusal ve ekonomik şiddet yaşayan çok fazla insan olduğunu söylüyorlar. Bugün geldiğimiz noktada, depremzedelerin desteğe, dayanışmaya ihtiyaçları var. En fazla da umuda…
Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu’nun deprem bölgesine yönelik hayata geçirdiği Mor Yerleşke projesine destek olan Boyner Grup, örnek bir dayanışma hikayesine imza atıyor. Adıyaman Boyner Grup Mor Yerleşkesi’ne yaptığımız ziyaret, şartlar ne olursa olsun, dayanışmanın hayat kurtarma gücüne sahip olduğunu bir kez daha gördük.
“Boyner Grup olarak, ‘sorumluluk’ anlayışını temel değeri haline getirmiş; kurum kültürünü bu bilinçle oluşturmuş bir şirketiz. Özellikle toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda cesur adımlar atarak çalışmalarımızı istikrarlı bir şekilde sürdürüyoruz. Çünkü hayatın her alanında olduğu gibi her anında da eşitliği sağlamayı sadece bir kadın meselesi değil, demokrasi meselesi olarak görüyoruz. Bu bakış açımızı zorlukların içerisinde de olabildiğince etkin bir şekilde hayata geçirmeye özen gösteriyoruz. Tıpkı ülkemizi derinden sarsan, binlerce vatandaşımızı kaybettiğimiz, binlerce kişinin topraklarını ve köklerini ardında bırakmak zorunda kaldığı 6 Şubat depreminde ve sonrasında olduğu gibi… Gönül isterdi ki bugün geride bıraktığımız 1 yılın ardından normale dönen hayatları, yeniden inşa edilen şehirleri ve sarılan yaraları konuşalım” diyor Boyner Grup Yönetim Kurulu Üyesi Ümit Boyner ve ekliyor: “Ancak maalesef bu senaryonun çok gerisindeyiz… Depremin üzerinden koskoca 1 yıl geçmesine rağmen hala bölge insanının temel ihtiyaçlarını ve bu ihtiyaçlara ulaşmadaki zorluklarını konuşuyoruz.”
Yaşanan durumun, “ne iyileşmeye olan umudumuzu ne de hayatlarımızı yeniden inşa edileceğimize olan inancımızı azaltmıyor” diyen Ümit Boyner, şöyle devam ediyor sözlerine: “Zor zamanlarda hepimizi bir araya getiren ve yeniden ayağa kalkmamızı sağlayan şey dayanışma ruhu ve bu ruhun topraklarımızda ne kadar güçlü olduğunu bir kez daha gördük. 6 Şubat sabahına uyandığımız o günden bu yana aklımız da, kalbimiz de binbir parçaya bölündü. İlk günlerde gereken acil desteği birlikte karşıladık, ama ne bu ülkeye ne bu ülkenin vatandaşlarına olan sorumluluğumuzun burada bitmediğini biliyorduk. Hepimizi bekleyen bu zorlu süreçte ele ele, omuz omuza, hep birlikte yeni bir yolculuğa çıktık. Bu yolculuğun temeli dayanışmaydı. Yol arkadaşımız ise Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu (TKDF) oldu. Mor Yerleşke projesine dahil olduk. Şu an 11 yerleşkedeyiz ve geride bıraktığımız 1 yıl içerisinde 3 binden fazla kadın ve çocuğa ulaştık. Ancak bu rakamların yeterli olmadığını görüyoruz. Bir sene içerisinde çok şey değişse de aslında hiçbir şey değişmedi. Bizlerin yaptığımız projeleri daha verimli hale getirmek için yerel yönetimlerden destek almak, kurumsallaşmayı hızlandırmak için ne yaparız buna bakmak gerekecek. Burada çok büyük acılara şahit olduk. Ancak bu acıları elleriyle toprağa gömerken, aynı yerden umut yeşerten kadınları da gördük. İşte bu kadınların inancıyla ve umuduyla yeniden bir gelecek kuracağız.”
Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu (TKDF) Başkanı Canan Güllü, kadınların yönetim, istihdam ve eğitime katılımlarını artırmak, toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve kadına yönelik şiddet konularında uzun yıllar yasa yapım süreçlerinde çalışmalarda bulunan çok değerli bir isim.
TKDF Başkanı Güllü, bugün 30 Mor Yerleşke ile deprem bölgesinde ve deprem sonrası göç alan illerde kadın ve çocuklar başta olmak üzere ihtiyaç sahiplerine yönelik psikososyal desteğe devam ediyor. Güllü şunları söylüyor: “Depremin ilk anından bu yana özellikle deprem bölgesinde kadınlar için şiddetten arındırılmış güvenli alanlar yaratırken; aynı zamanda bölgede binlerce hamile kadın olmasından dolayı her merkezimizde bir psikolog, bir ebe, hemşire, sosyal hizmetler sorumlusu ve bir çocuk gelişimcinin olmasını planlandık. Bizi ilk günden beri yalnız bırakmayan isimlerden biri de Ümit Boyner öncülüğünde Boyner Grup oldu. Güveni yansıtan mor rengimize boyadığımız bu yerleşkelerle darda olan herkese kapımızı sonuna kadar açtık. Bugün deprem bölgesindeki Mor Yerleşke sayımız 30’a ulaştı. Burada kadın ve çocuklar için yola çıksak da, Mor Yerleşke’nin kapısını çalan erkek depremzedelerimiz de oldu ve onlara da hizmet verdik. Deprem bölgelerinde 1 yılı geride bıraktık. Dünya Sağlık Örgütü afet bölgelerinde kalma süresini 12 ila 18 ay olarak belirliyor. Bunun nedeni yerelin gelişimini engellememek. Çünkü sürekli olarak bölgeye yardım vermek onlara balık tutmayı öğretmektense balık vermeye dönüyor. Bu yüzden depremzedelere hayata tutunmayı öğretmemiz gerekiyor. Bu noktada da yerel yönetimlerin hizmetlerini iyileştirmesi, bölgeden göçün engellenmesini sağlayacak çalışmalara imza atılması lazım. Ancak şu anda bölgede her şey gönüllülükle yürüyor. Bu yüzden şu anda bölgeden ayrılmamız söz konusu değil. Boyner Grup’la da 18 ay boyunca burada olacağız. Önümüzde kalan bu altı aylık sürecin sonunda nasıl hareket etmemiz gerektiği üzerine çalışmalar yapacağız. Çünkü zaman geçtikçe, işsizlik arttıkça ve hayat normale dönmedikçe hukuki sorunlar da artış gösteriyor. Bu yüzden Mor Yerleşke Hukuk Birimi’ni hayata geçireceğiz.”
“Ben iki çocuklu bir anneyim. İki evlilik geçirdim, hem fiziksel hem de psikolojik şiddete maruz kaldım. Her şeyi göze alıp çocuklarımın velayetiyle yeni bir hayata başlamışken deprem meydana geldi. İlk başta çadırda kaldım. Bir kutunun içine kapatılmış gibiydim. Büyük oğlum depremde arkadaşlarının cesetlerini elleriyle çıkardı, o bu süreçte dayanamadı ve farklı bir şehre gitti. Ben 3 yaşındaki oğlumla konteyner kente geldim. Buraya geldikten sonra Mor Yerleşke uzmanlarıyla tanıştım. Bireysel psikologlardan aldığım desteklerle yeniden hayata tutundum. Ailelerimizin bile bize kapıyı kapattığı bu dönemde Mor Yerleşke bize yeniden başlamak için umut verdi. Oğlum da oyun atölyelerine katılarak akranlarıyla yeniden hayata döndü. Burası sadece bir barınma alanı değil, bir yaşam alanı. Burada hayatla barışıyoruz. Ancak acımız ve korkularımız hala devam ediyor. Sabah uyanabilecek miyiz korkusuyla uyuyoruz. Yardımlar azaldı. İnsanlar 1 sene geçti her şey düzeldi sanıyor ama öyle değil. Bizim hala temel malzemelere ihtiyacımız var. İş yok, eşleri çalışamayan, tek başına çocuklarına bakmak zorunda olan insanlar var. Bu yüzden bizi unutmayın.”
“Depremde evimizi kaybettik ama eşim ve 3 çocuğumla depremden yara almadan kurtulabilecek kadar şanslıydık. İlk başta hayatta kalmamıza sevinirken her geçen gün hayata tutunmak daha zor oldu. Hem zihinsel hem de bedensel engelli bir çocuk annesi olarak depremden sonra hayat benim için daha zordu. Oğlum engelli olduğu için kiralık ev bulmakta da çok zorlandık. Bir çadırda, imkansızlıklar içerisinde onu kontrol etmek için dayanacak gücüm yoktu. Hayatımdan vazgeçtiğim bir anda, depremin yedinci ayında Mor Yerleşke ile tanıştım. Hem kendim için hem de çocuklarım için psikolojik destek almaya başladık. Kendime ayırdığım 5 dakika beni hayata ve evlatlarıma bağladı. Engelli oğlumun sinir krizleri azaldı. Benimle ve çevresiyle iletişim kurmaya başladı. Küçük kızım engelli abisinden dolayı diğer çocuklar tarafından dışlanırken; burada oyun gruplarıyla yeniden hayata katıldı. Ben de psikolojik desteklerin yanı sıra Mor Yerleşke’nin Kadın Dayanışma Merkezi’ndeki el işi atölyelerine ve verilen uzman eğitimlerine katıldım. Mor Yerleşke’de kadınların desteğiyle yeniden yeşeren bir hayatın içindeyiz. Burada yaralarımızı sardık. İnanıyorum ki iyileşerek yeniden ayağa kalkacağız.”
“3 kız çocuğu sahibiyim. Şu anda 7 aylık hamileyim. Yaklaşık 5 ay çadırda kaldıktan sonra Mor Yerleşke ile tanıştım. Hamileliğimin riskli olması nedeni ile Mor Yerleşke sayesinde gebelik izleme hizmetinden faydalanmaya başladım. Ben depremde bir kızımla saatlerce enkaz altında kaldım. Enkazdan çıktığımda kızımın öldüğünü sandım, çaresizce hastaneye koşarken yolda nefes aldığını fark ettik. 3 gün aç ve susuz bir halde çocuklarımla arabada kaldık. Onlara yerde biriken çamurlu sudan içirmek zorunda kaldım. Enkaz altında kalan çocuğumda psikolojik süreçlerde zorluklar yaşadık. Ama Mor Yerleşke sayesinde hayata yeniden tutunduk. Burada psikologlarımız sayesinde hem ben hem de çocuklarım bu zorlu süreci atlatabilmek için destek aldık. Destekler ve oyun grupları sayesinde çocuklarımın uykularından çığlıklarla kalktığı dönemler aylar sonra düzene girdi. Enkazın altında kalan geçmişimizi Mor Yerleşke ile yeniden inşa etmeye başladık. Şu anda eşim işsiz. Kiralar 15-20 bine ulaşıyor. Arkadaşlarım ev kiralarını söylediğinde “Adıyaman Paris mi olmuş bu fiyatlar ne?” diyorum. Allaha şükür burada kafamızı koyacak bir yerimiz var. Artık yeniden ev alma, eski hayatımıza dönme hayal oldu ama yine de çocuklarımız için hayata tutunuyoruz.”