Davos’ta Greta umudu ve Trump şişinmesi

Osman ULAGAY DÜNYA GÖZÜ

Bu yıl Davos’a gelir gelmez Time dergisinin Dünya Ekonomik Forumu’nun 50.yılı nedeniyle yayınladığı özel sayısı geçti elime. Time “yeni kuşağın dünyası” başlığını kapak konusu yapmış, gençlerin içinden sıyrılan liderlerin dünyanın geleceğine nasıl yön vereceğini anlatıyor.

Dün başlayan 50. Davos buluşmasının ilk gününde sabah 8.30’daki ilk oturumda ilk sözün, Time dergisinin daha önce “yılın insanı” seçtiği 17 yaşındaki aktivist Greta’ya ve arkadaşlarına verilmesi de Dünya Ekonomik Forumu’nun ve genelde Batı dünyasının genç kuşaklara umut bağlamaya başladığının bir göstergesi. Bu tablo nereden nereye gelindi diye düşündürdü beni. 2000’li yılların başlarında Davos zirvesini protesto eden ve çoğu genç olan eylemcilerin kongre merkezine sızmasını önlemek için Davos sokaklarının tel örgülerle kaplandığını ve protestocuların polis tarafından kovalandığını hatırlattı bana. İklim değişimi tehdidini gündeminin başına oturtan Davos 2020’de iklim değişimine inanmayan ABD Başkanı Trump’ın konuşmasından üç saat önce Greta’yı dinleme fırsatını bulmuş olmamız da anlayana çok şey anlatıyor bence.

Greta’nın çarpıcı bilgeliği

Greta Thunberg’i dinlerken bu soluk benizli, ciddi duruşlu, büyük iddiasını ilk bakışta hiç belli etmeyen bu gencecik insanın etkileyici bir bilgeliği gizlediğini konuştuğu ana kadar anlamıyorsunuz. Bir saate yakın süren oturum boyunca sorulan hiçbir soruya cevap vermek için öne atlamadı, önceliği arkadaşlarına bıraktı. Sakin bir sesle konuşmaya başladığı anda ise palavraya hiç yer vermeyen açıklamalar yaparak iklim değişimi sorununun insanlığın geleceğini nasıl tehdit ettiğini anlattı. Hemen her cümlesine bilimsel verilere saygı göstermenin önemini vurgulayarak başladı. Kampanyasının gördüğü yaygın ilginin çok sevindirici olduğunu ve genç kuşaklara bağlanan ilgiyi artırdığını söyledi ama umutlanmak için çok erken olduğunu da vurguladı.

Greta’nın kaygısı iklim değişimini durdurma yönünde bugüne kadar atılan adımların çok yetersiz kalması ve belirlenen hedeflerin tutturulmasının şu anda olanaksız görünmesi. Devletlerin, siyasetçilerin ve iş dünyasının üzerlerine düşeni yapmaması yan çizmesi Greta’yı öfkelendiriyor ve daha etkili eylemler planlamak için motive ediyor. Onu dinlerken yakın gelecekte daha etkili çıkışlar yapacağına ikna oluyorsunuz.

Greta’nın duruşu dünyanın gidişatından memnun olmayan genç kuşakların daha fazla söz sahibi olacağı bir dünyanın daha yaşanabilir bir dünya olacağı umudunu da veriyor insana. Time dergisinin Davos 2020 özel sayısında yer alan verilere göre de dünyamızda yaşayan 7.5 milyar insanın yarıdan fazlası 30 yaşın altında ve genç kuşakların dünyanın karşı karşıya bulunduğu tehditler karşısındaki tepkisi giderek büyüyor. Tüm bu gelişmeler, popülist liderlerin etkisinin arttığı ve sorunların büyüdüğü bir dünyada umudun gençlere bağlanmasının şaşırtıcı olmadığını düşündürüyor.

Trump’ın yarattığı mucize

Davos’ta Greta’yı dinleyip dünyanın geleceği için umutlandıktan sonra Başkan Trump’ı dinlemek adeta şoka soktu beni. Bir yanda gencecik bir insanın şaşırtıcı olgunluğu ve bilgeliği, bilimsel verilere gösterdiği büyük saygı, diğer yarda dedesi yaşındaki kendini bilmez palavracının Davos müdavimlerini kendisini Amerika tarihinin en büyük başkanı olduğuna inandırmak için yaptığı ipe sapa gelmez konuşma adeta çıldırttı beni. Konuşma bitmeden salondan çıkıp bu yazıyı tamamladım.

Trump’ın böbürlenmesi gerçekten sıra dışıydı. Meğer bütün dünya pek farkına varmamış ama Trump iktidara geldikten sonra ABD’de bir mucize yaşanmış, Amerika her alanda dünyanın en büyüğü olmuş, Amerika halkı tarihinin en iyi dönemini yaşamış. Başarısını kanıtlayan bir sürü rakam sıralayarak kendisini dinleyenlerin başını döndürmeyi başardı mı bilmiyorum ama New York Times’ın söylediklerinin kaçının yalan, kaçının saptırma, kaçının abartma olduğunu açıklayacağına eminim. Ancak şunu söyleyeyim, Trump’ın dün Davos’ta söyledikleri doğruysa Amerikan halkının çok nankör olması gerekiyor, çünkü Gallup’un yıllardan beri yaptığı kamuoyu araştırması Trump’ın icraatını beğenenlerin oranının başkanlık dönemi boyunca yüzde 50’yi geçemediğini ancak azledilmesi gündeme gelince bir kez yüzde 50’yi yakalayabildiğini gösteriyor. Trump bunu ilk kez başaran ABD başkanı olmakla da övünebilir belki de.

Tüm yazılarını göster