Davalar acılar içinde doğar, refah içinde ölür

Şeref OĞUZ ÖNERİ - YORUM

Bu söz; Bilge Kral olarak da bilinen Eski Bosna Hersek Cumhurbaşkanı Aliya İzzet Begoviç’e ait. Aslında İbni Haldun’dan Begoviç’e uzanan tarih sürecinde, konforun toplumları çürüttüğüne dair tarihi gerçeğin bilgece ifadesi.

Millet olarak neyi kendimize dava etmişsek, mutlaka bir acı neticesinde olmuştur. Savaş ve siyaset dışında da bu gerçek; değişmemiştir. 2000 yılının refahını hatırlıyorum. Üretim davamızı öldürmüştük. Sonra 2001 krizi geldi.

Cumhuriyet tarihimizin en büyük ekonomik krizinde toplum çok acılara tanık oldu ve dava sahibi olduk. Misal, ürettiğinden fazlasını tüketme, kazandığından çok harcama, devletini dolandırma, müşterine sadakat göster, ortağına kazık atma gibi. Acıların doğurduğu bu davalara sadık kaldık ve krizden çıkıverdik.

Bugün, o davaları unutup yeniden 2000 yılının gafletine gömüldük. Ürettiğimizden fazlasını tükettik; ithalat patladı. Kazandığımızdan fazlasını harcadık; borca battık. Üretimden vazgeçtik, doludizgin tüketen olduk. Ucuz kredi ile altına, dövize koştuk ve üretim davasını öldürdük.

Üretim; bana göre bağımsızlık davasıdır. Dışa bağımlılığı azaltacak en önemli davamız budur. Eğer ekonominin krizde olduğu acı gerçeğini kabul etmez isek üretimi yeniden dava haline getiremeyiz. Refahın öldürdüğü üretim davasını diriltmenin yolu, hamasetten değil, gayretten geçer ancak.

MÜJDE; ÜRETİM DAVASIDIR

Türkiye; topyekûn üretim seferberliği başlatmak zorunda. Salgının zaten zora soktuğu ekonomilerde üretimi kendisine dava edinenler, çare üretmeye başladı bile.

Doğalgaz müjdesi, üretime dair bir ateşleyici olabilir bize. Aksi halde müjdenin refah vaadi ile daha da uyuşur, acılarımızdan kurtulamayız. Zira ekonominin en büyük davası; üretmektir. Refah ise çürütenidir.

Tüm yazılarını göster