İhracat, her ülke için olduğu gibi Türkiye için de oldukça önemli. Ancak diğer ülkelerden farklı olarak bizim için ithalat en az ihracat kadar önem taşıyor. Dış ticaret yapımız ithalata dayalı bir büyüme modeline dayandığı için üretim ve ihracatı gerçekleştirebilmek için öncelikle ithalat yapılması gerekiyor. Dahilde İşleme Rejimi de bu modele uygun en önemli teşvik durumunda. Bu rejim kapsamında özetle, ihracat yapmak için ithal edilen girdi veya ham maddeden ithalat vergileri alınmıyor. Böylece ihraç edilecek ürünlerin üretimi için gerekli ham maddeyi yurt dışından ithalat vergisi ödemeden ithal etme hakkı sağlanıyor. Bunun dış ticaret yapımız açısından en uygun teşvik sistemi olduğu açık. Bu nedenle de “En yaygın kullanılan ihracat teşviki Dahilde İşleme Rejimidir” yorumu yanlış olmaz. Bugün ülke olarak dış ticaretimizin yaklaşık yarısının bu rejim üzerinden gerçekleştiğini söyleyebiliriz.
Nasıl değişiklikler oldu?
Dahilde İşleme Rejimine bir tür ihracat teşviki de desek, esas olarak bir gümrük rejimi olduğu gerçeği değişmiyor. Bu nedenle de gümrük mevzuatından gelen yükümlülüklere ve sorumluluklara dikkat edilmesi gerekiyor. Bu da rejimin işleyişini önemli hale getiriyor. Geçen hafta buna yönelik bazı değişiklikler yapıldı.
En çok öne çıkan düzenleme, belgeden belgeye satış konusunun daha detaylı açıklanmasıdır. Yapılan düzenleme ile Dahilde İşleme İzin Belgesi (“DİİB”) kapsamında ihracı taahhüt edilen işlem görmüş ürün bünyesinde kullanılan ithal eşyasına ilişkin hak ve yükümlülüklerin, belirlenen usul ve esaslara göre söz konusu rejimden yararlanma koşullarını taşıyan başka bir belge sahibi firmaya devredilebilmesine olanak sağlanıyor. Söz konusu devir işleminde DİİB, ithal eşyasına ilişkin hak ve yükümlülüklerin başka bir belge sahibine devredildiğinin ve ithal eşyası için verilmesi gereken teminatın devralan firma tarafından üstlenildiğinin tevsiki kaydıyla kapatılabiliyor.
Diğer bir düzenleme ise, önceden ihracat veya önceden ithalat şartının ihlal edilmesi halinde, bazı yaptırımları içeriyor. Kritik olan bu özel şart ihlali gerçekleştiğinde ilk ihlalde üç ay süreyle, iki takvim yılı içerisinde gerçekleşen müteakip ihlalde altı ay süreyle DİİB / Dahilde İşleme İzni (Dİİ) düzenlenememesi. Aynı zamanda ihlali gerçekleştiren firma başka bir firmanın belgesine/iznine yan sanayici, temsilci ithalatçı veya aracı ihracatçı olarak da eklenemeyecek, bu firmanın mevcut belgelerine/izinlerine ek süre verilmeyecek ve revize başvuruları değerlendirilmeyecek.
Temsilci ithalatçı olarak bilinen uygulamaya da açıklık getirildiği görülüyor. Özellikle beyanname ve ek belgelerin sahte olduğunun, tahrifat yapıldığının, gerçek dışı olduğunun, gerçeği yansıtmadığının yahut ithalata aracılık eden temsilcinin eşyayı belge/izin sahibine teslim etmediğinin ve/veya ithal edilen eşyadan farklı bir eşyayı teslim ettiğinin tespiti halinde; ithalata aracılık eden temsilci, beyanname konusu eşyanın ithalatı esnasında alınmayan vergiden belge/izin sahibi firma ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu oluyor.
Bu değişiklikler dışında bedelsiz ithalatlara ilişkin izin belgesi alımına, gemi inşa, komple tesis vb. ile savunma sanayi alanına giren ürünlerin ihracına ilişkin düzenlenen Dahilde İşleme İznine verilen ek süre konularında değişikler yapılıyor.
Değişiklikler ne anlama geliyor?
Belgeden belgeye yapılan teslime ilişkin düzenleme oldukça önemli. Kısaca bu konuya da değinmemizde yarar var. İki DİİB sahibi şirket düşünelim. Birisi plastik ham maddesi ithal edip araba lastiği ihraç ediyor. Diğer şirket de araba lastiği ithal edip araba ihraç ediyor. İkinci şirketin ithalat listesinde yer alan araba lastiği diğer şirketin ihracat listesinde yer alıyor. Bu durumda ilk DİİB sahibi şirket ihraç etmek zorunda olduğu otomobil lastiğinin yurt içinde yerleşik bu şirkete satışını yapabiliyor. O şirket de yurt içinden aldığı bu lastiği otomobil ile ihraç ediyor. Böylece ilk ithal edilen ham madde otomobil üzerinde ihraç edilen ürün ile ihraç edilmiş oluyor. İlk DİİB’in kapatılabilmesi için ikinci DİİB’in de kapatılması gerekiyor. Bu durumda, ilk DİİB’in kapatılması ciddi süreler alıyor ve uzun süre açık kalmasına neden oluyor. Ayrıca ikinci DİİB sahibi şirketin almış olduğu lastiği ihraç etmemesi durumunda bu lastik üretimi için ithalat vergilerinden ve rejime ilişkin ihlallerden ilk DİİB sahibi şirket sorumlu oluyor.
Yapılan düzenlemeler ile bu konuya bir çözüm getirildiği görülüyor. İkinci DİİB sahibi şirketin kabul etmesi ve bunun da tevsik edilmesi durumunda iki belge arasında sorumluluk ve rejime ilişkin süreçler ayrılıyor. Böylece her iki belge ayrı ayrı takip edilebiliyor.
Özel şart ihlali durumunda bir yaptırım uygulanıp uygulanmayacağı ile ilgili bir tartışma yaşanmaktaydı. Buradaki en kritik nokta ise “cezaların kanuniliği” ilkesiydi. Çünkü Gümrük Kanunundaki ihlal hallerinin yer aldığı alt düzenlemelerde özel şart ihlaline açıkça yer verilmiyordu. Böylece özel şart ihlalinin artık ne gibi yaptırımlara konu olacağı da netleşmiş oldu.
Ne yapılmalı?
İhracatımızda önemli yeri olan bu teşvik sisteminden daha çok üretim şirketlerinin yararlanması önemli. Üretim yapılarının çeşitlendiği ve yurt içinden temin edilen ara malların artması ve ara mal üretimi için gerekli ürünlerin ithalatında da ithalat vergilerinin söz konusu olması, belgeden belgeye satış konusunu öne çıkarıyor. Bu noktada, yapılan düzenleme oldukça kritik. Ancak uygulamaya yönelik alt düzenlemelerin de bir an önce yapılması gerekiyor. Tevsik ve teminat verme konularının daha da netleştirilmesi önem arz ediyor. Bu konu en çok otomotiv ve beyaz eşya sektörünü yakından ilgilendiriyor. Çünkü AB’de çelik ürünlerine anti-damping vergisi tatbik ediliyor ve çelik ürünlerini ithal eden şirketler ile bu ürünlerden ihraç edilecek ürünleri üreten şirketler farklı.
Mevcut yapının iyileştirilmesi tabii ki arzu edilen bir durum, ancak asıl beklentinin daha sade bir anlayış ile yeni bir bakış açısının getirilmesi olduğunu söyleyebiliriz. Bir kez daha vurgulamak istediğimiz konu, sektörel bakış açısıyla rejim işleyişinin gözden geçirilmesi.