Büyük çoğunlukla 2022 yılını yarılamış durumdayız. Başlangıçtaki fikirlerimiz ile bugün gelinen noktadaki farklılıklar portföylerdeki değişimlerin de açıklayıcısı konumunda. Öncelikle hiçbir şey olmasa da en önemli kırılım noktası global finansal koşullardaki sıkılaşma gerçeği. Üstelik bu, bugün kadar, görünen o ki, yarının da konusu olmaya devam edecek. Oyunun içerisinde kuralı ile yer alanlar, alma çabası içerisinde olanlar, mevcut oynaklığın yarattığı tahribatı sınırlamakta nispeten daha başarılı. Geri kalanlar ise yüksek volatilite ortamında satış baskısını nasıl yönetecekleri konusunda düşünüyorlar.
Cuma günü ABD’de açıklanan Mayıs ayı enflasyon verileri kısa vadede global enflasyonist baskıların kolay kolay masadan kalkmayacağı fikrini %9’a yakınsayan yıllık değişim ve genele yayılır fiyat artışları ile ciddi anlamda yeniden ön plana aldı. Portföylerdeki ayarlamaların büyük çoğunlukla tamamlanmış olabileceğine dair fikirler şu aşamada geçersiz. Fed’in başlattığı finansal koşullardaki sıkılaşma eğilimi artık hemen hemen tüm kıtalar nezdinde geçerli. Öyle ki en son 2011 yılında tartışmalı bir şekilde tarihi para politikası hatalarından birisini yapan Avrupa’da dahi açık iletişim ile birlikte Temmuz ayı için +25bp faiz ayarlamasının sinyali geçtiğimiz hafta itibarıyla resmen verildi. Dahası, Eylül ve sonrası için de açık sinyalleme durumu masaya bırakıldı. Patikanın nasıl olacağı ise yine Eylül’de güncellenecek olan makro projeksiyonlara göre şekillenecek. ECB’nin bize anlattığı, orta vadeli enflasyon görünümü beklentilerinde düzelme olmazsa faiz adımlarında genişleme olabileceği şeklinde. Türkçe meali, +50bp ihtimalinin göz ardı edilemeyeceği.
O esnada küresel para politikalarındaki sıkılaşma döngüsü ise tüm hızıyla ve artık biraz daha can yakar şekilde devam ediyor. Sadece geride kalan haftada, 5 iş gününde, benim takip edebildiğim kadarıyla 6 merkez bankasında politika faizleri toplamda +350bp yukarı yönde hareket etti. Aralarında Avustralya gibi gelişmiş, Hindistan gibi gelişmekte olan ülke sınıfındaki üyeler de var. Gerekçe ise oldukça basit:
Enflasyonist baskıların içeri ve dışarıda ivme kazanarak artması, devam etme ihtimalinin yüksek olması ve beklentilerdeki bozulmayı sınırlamak için çıpalamadan vazgeçilmesini engelleme isteği. Bu arada genele yayılır enflasyonist baskılar ifadesini daha net şekilde anlatmaya çalışmaktan da zarar gelmez. Sayısallaştırmak gerekirse, yıl başlangıcında dünya TÜFE oranı (GSYH ağırlandırılmış) %5.74 seviyesinde oluşurken, bugünlerde aynı oran %9’a gelmiş durunda. Üstelik yine 6 ay önce konuştuğumuz küresel arz-talep dengelenmesi umutları gibi iyimser senaryolar da artık geçerli değil.
Neden? Çünkü Rusya bir sabah uyandığımızda Ukrayna’yı işgal ederken dünya tarım ürünlerindeki zaten sağlıksız konumda olan arz dengesini daha kötü bir pozisyona taşıdı. Başka ne oldu? ABD ve Avrupa’nın önderliğindeki koordineli yaptırımlar enerji ithalatındaki maliyeti petrolden doğal gaz ve diğer ürünlere dek yukarı çekti ve kolay kolay geri gelmesine yönelik beklentiler darmadağın oldu. Yeterli mi? Sanırım değil. Bir kritik detay daha paylaşmak hiç fena olmaz: Tabi ki yeşil dönüşümü konuşup, fosil yakıtlardan çıkış süreçlerinin henüz başlangıcında ve yol haritası belirlemeye çalışırken oldu tüm bunlar. Yeterince kusursuz mu?
Şimdilerde daha yüksek sesle dünya büyümesinin bu tatsız döngüden nasıl en az sıyrık ile kurtulabileceğine yönelik sorulara yanıt aranıyor. Elbette kolay değil. Bildiğimiz, ağırlıklı iç tüketim üzerinden şekillenen ABD ekonomisini Fed’in soğutma fikrinde olduğu. Ancak, bunu, sıkı pozisyonda olan istihdam piyasasını çok bozmadan, ücretler kısmen yavaşlatarak ve fakat ABD’yi de trend büyüme seviyesinin (%1.7’ler civarı) üzerinde tutarak yapmak niyetindeler. Çok bilinmeyenli zor denklem. Bir de bu hikayeye küresel sıkılaşma döngüsünü, finansal koşulların daralmasını ve kendi kendini besleyen negatif beklentileri eklemek mümkün. Ne gibi? Mesela resesyon fiyatlaması. Bugün ABD’de olduğu üzere kısa vadeli faizlerin uzun vadelilerin üzerine yükselmesi ve spreadlerin negatife dönmesi durumu gibi. Ya da Avrupa gibi zaten sorunlu olun ekonomik yapı için bile Ekim ayına dek politika faizinin %0.75’e yükseleceği swap fiyatlaması gibi. İtalya gibi sorunlu borçlanma piyasalarını bozmadan…