Yontma Taş Devrinden (Paleolitik Devir) 1769 yılında Nicholas Cugnot’un buhar makinesi ile çalışan ilk kara taşıtını yapması arasında geçen süre tahminen 12.000 yıl olabilir.
1903 yılında Orviller Wright ve Wilburg Wright kardeşler tarafından ilk uçağın uçurulması ile Neil Louis Armstrong’un 1969 yılında ilk kez Ay'a ayak basması arasındaki geçen süre 66 yıldır.
1989 yılında İsviçre'nin Cern şehrinde herkesin ortak kullanabildiği ve kampüsteki kişilerin kullanabilmesi için bir alışveriş ağı kurulması, dünyada internetin icat edilmesi olarak kabul edilmektedir. Yani interneti sadece 32 yıldır kullanıyoruz.
32 yılda geldiğimiz nokta, internet olmadan neredeyse hiçbir şeyi yapamaz duruma gelmiş olmamızdır.
Gerçekten de sadece iş dünyasında değil, devletler arası, uluslar arası ilişkilerde ve tüm dünyada her türlü iletişim, haberleşme, bilgi alışverişi, ticaret, eğitim, üretim, tedarik ve benzeri herşeyi internet üzerinden yapılmaktadır.
Henüz daha “Emekleme Devresi”nde olduğu kabul edilen internet, bu kadarcık kısa bir sürede hayatı bu kadar yönetiyor ise, önümüzdeki 5-10 yılda nasıl bir hal alacağı veya neler yapılabileceğini tahmin etmek bile zordur.
Kısaca, geleneksel olan her şey dijitale dönüşmüştür. Dijital dünya, herşeyi öylesine etki altına almıştır ki, geleneksel bir çok şey hem değerini, hem de etkisini yitirmeye başlamıştır. Bunların başında ise, “Medya” gelmektedir.
Geleneksel medya olarak tanımladığımız gazeteler, dergiler, caddelerde bulunan sokak ilanları (Billboard, afiş…vs.), broşür, kataloglar ve benzeri mecraların takipçileri hızla azalmaktadır. Analog yayın yapan TV, radyo, teleks, faks, çağrı cihazları ve benzeri cihazlar, dijital çağın ilk öncüleri olurken, yaklaşık 32 yıldır, tüm tanıtım, tutundurma faaliyetleri, promosyonlar, satışlar, anketler, söyleşiler, haberler, eğitim, sanat, müzik ve eğlence programları, hatta kısa mesajlar (SMS), mektuplar (E-posta) dijital kablolar veya uydular üzerinden kodlarla iletilmekte ve bu kodlar, insanların elinde bulundurdukları cep telefonu, monitör, bilgisayarlar, tabletler veya modemler aracılığı ile tekrar ses ve görüntülere dönüştürülmektedir.
“Dijital medya” olarak tanımlanan bu ağların etkinliği her geçen gün artmaktadır. Hele, içinde yaşadığımız Pandemi dönemi, bu dönüşümü hızlandırmıştır.
D-Medya’nın enstrümanları aşağıdaki gibi tanımlanabilir:
- İşitsel Kanallar: Dijital radyo istasyonları, sesli kitaplar, podcast’ler.
- Video Kanalları: Film, video veya hareketli görsellerin yayınlandığı platformlar.
- Sosyal Medya: Bireylerin de rahatlıkla paylaşım yapabildikleri iletişim ve etkileşim alanları.
- Web Siteleri: E-ticaret, tanıtım için birey ve kurumların paylaştıkları platformlar.
- Bloglar: Bireylerin kişisel fikirlerini topluma yaydıkları kanallar.
- Dijital Panolar: Uzaktan erişimle görsel veya mesajların yayınlandığı sokak, cadde ve meydanlara konan ekranlar.
- ERP Programları: İşletmeler arası bilgi, mal ve hizmet alışverişini sağlayan kurumsal kaynak planlama (Enterprise Resource Planning) programları.
- ATM’ler ve İnternet Bankacılığı: Uzaktan erişimle parasal işlemlerin yapıldığı platformlar.
Tüm bu platformların D-Medya’da az veya çok etkisi vardır.
Ancak D-Medya’yı etkili ve verimli yönetmek gerekmektedir. Günümüzde yaşanan sosyal medya krizleri, web siteleri üzerinden verilen siparişlerin gecikmesi veya yerine getirilmemesi, şikâyet veya yorumların cevapsız kalması, zamansız paylaşılan mesajlar veya yanlış değerlendirilen yorumlar, hem bireylerin hem de kurumların D-Medya’yı doğru yönetemediklerini göstermektedir.
D-Medya’nın yönetilmesi, deneme-yanılma yöntemi ile yapılacak bir iş değildir, çünkü dijital dünyada yapılan her iş veya paylaşım, dijital izler bırakmaktadır ve kaybolmamaktadır. Bu nedenle bilinçli bir şekilde yapılmalıdır. Bu süreci eğitimli ve deneyimli kuruluş veya profesyonellerle yürütmek doğru olacaktır.