Cuma günkü enflasyon verileri önemli

Tuğrul BELLİ GÜNDEM

Geçen hafta Merkez Bankası’nın 5 puanlık artışı piyasa beklentileri paralelinde alınmış doğru bir karardı. Metinde yer almaya devam eden “enflasyon görünümünde belirgin iyileşme sağlanana kadar parasal sıkılaştırma gerektiği zamanda ve gerektiği ölçüde kademeli olarak güçlendirilecektir” ifadesi önümüzdeki aylarda da faiz artışlarının devam edeceği mesajını vermekte. Yerli ve yabancı analistlerin faiz patikası ile ilgili beklentisi MB’nın Kasım ve Aralık aylarında 2.5 puanlık artışlarla seneyi yüzde 40’lık bir politika faizi ile kapatacağı yönünde. Ben de bu görüşe meyil ediyorum. Son 2 ayda çok sürpriz enflasyon gelişmeleri olmaz ise yüzde 40’lık politika faizi uzunca bir süre korunabilir.

Bu bağlamda Cuma günü yayınlanacak enflasyon verileri oldukça önem arz ediyor. Karar metninde de vurgulandığı gibi ücret ve kur kaynaklı maliyet yönlü baskılar ile vergi düzenlemelerinin enflasyona geçişinin önemli ölçüde tamamlanmış olması bekleniyor. Bu nedenle Ekim enflasyonunun Haziran-Eylül arasındaki 4 ayda gerçekleşen çok yüksek enflasyon oranlarının belirgin bir şekilde altında gerçekleşmesi gerekiyor. 4.00’ün üzerinde gelecek bir enflasyon verisinin beklentileri olumsuza döndüreceği şimdiden söylenebilir. Daha yüksek çıkması ise MB enflasyonun yıl sonunda Enflasyon Raporu’ndaki tahmin aralığının üst sınırına (yüzde 62) yakın seyredeceği öngörüsünü de boşa çıkartır.

Cuma günü özellikle enerji ve gıda fiyatlarının dışarıda tutulduğu çekirdek enflasyon göstergelerinden “B” ve “C” endekslerinin artış oranı dikkatle takip edilecektir. Tarihsel olarak bakıldığında bu 2 çekirdek gösterge ya TÜFE ile çok yakın bir seviyede, ya da biraz altında seyreder. Bu da enflasyonun ağırlıklı olarak enerji ve gıdadan kaynaklandığını ve fiyat artışlarının diğer ana harcama gruplarına daha az ve daha gecikmeli yansıdığını ifade eder. Ancak, Nisan ayından beri farklı bir gelişme gözlemleniyor. Bu 2 endeks TÜFE’nin üzerine çıkmış vaziyette. Özellikle Eylül ayında aradaki fark ciddi şekilde açılmış bulunuyor. TÜFE 61.53 iken “B” endeksi 67.22, “C” endeksi ise 68.93 oldu. Bundan daha önemlisi Ağustos’tan Eylül’e TÜFE artışı 2.58 puan iken “B” endeksinin artışı 3.70, “C” endeksinin ki ise 4.08 oldu. Bu da, maalesef ki enflasyonun daha genele yayıldığını ve bir miktar kemikleştiğini göstermekte.

Gene metinde yer alan “doğrudan yabancı yatırımlar, dış finansman koşullarındaki dengeli seyir, rezervlerde süregelen artış, talepteki dengelenmenin cari işlemler hesabına desteği ve TL varlıklara yurt içi ve yurt dışı talebin artması fiyat istikrarına güçlü katkıda bulunacaktır” öngörüleri için ise “bu unsurlar ister istemez biraz beklemede kalacaklar ve bu nedenle de fiyat istikrarına şimdilik fazla bir katkıda bulunamayacaklar” diyebiliriz. Gelişen küresel siyasi konjonktür ile de bağlantılı olarak şu aşamada yabancı yatırımlardan pek bir katkı bekleyemeyiz. Kış aylarına girmemiz, turizm gelirlerimizin azalması, enerji fiyatlarının yüksek seyretmesi, ihracatta durma noktasına gelmiş olmamız da rezervlerdeki artışı sınırlayacaktır. Buna karşılık yurt içi talebin soğutulması ve artan faizlerle birlikte TL varlıklara yerli yatırımcılardan talep gelmesi dengeleyici olacaktır.

Geçen hafta MB’nın faiz kararı kadar önemli bir uygulaması da metinde belirttiği şekilde “mevcut mikro- ve makroihtiyati çerçeveyi, piyasa mekanizmalarının işlevselliğini artıracak ve makro finansal istikrarı güçlendirecek şekilde sadeleştirmesi” oldu. Her ne kadar, sadeleşme için daha pek çok kademe olsa da, özellikle “bankalarca kullandırılan Türk lirası cinsinden nakdi krediler üzerinden yüzde 30 oranında menkul kıymet tesisi uygulamasına son verilmesi” önemli bir adımdı. Böylece tahvil piyasasında da faizlerin yüzde 40’lara yaklaşması ile normalleşme yolunda önemli bir adım atılmış oldu.

Tüm yazılarını göster