Çukur kazmak

Fatih ÖZATAY EKONOMİDE UFUK TURU

Tüketici enflasyonu yüzde 70, üretici enflasyonu ise yüzde 122. Çok yüksek. Bu kadar yüksek enflasyon yeni değil. 1988-89 döneminin bir kısmında ve 90’lı yılların büyük bir kısmında da gözlendi. Ancak tüm bu dönemde, enflasyon-kur-faiz üçlüsünün bu denli birbirinden kopuk olduğu bir dönem hatırlamıyorum. Politika faizi yüzde 14, mevduat faizleri yüzde 20’nin kredi faizleri yüzde 30’un altında, açıklanan enflasyon ise yüzde 70. Döviz kurunun seviyesi ‘kahramanca’ savunulmaya çalışılıyor. Ancak son günlerde savunma cephesinden alarm sinyalleri geliyor.

Böyle bir bileşim (fiyat vektörü) kalıcı olamaz. Mümkün değil. Bu yalın gerçeğe karşın mevcut durumu bir müddet daha sürdürebilmek uğruna ekonomiyi daha da dengesiz kılan yeni yeni kararlar alınıyor. Güven Sak dünkü yazısında güzel özetlemiş; alıntı yapmadan olmaz. Buyurun: “…Türkiye’nin artık bir ekonomi politikası taklidi yapan beyhude işlerle uğraşmayı bırakıp, işe odaklanması gerekiyor. Bu nedenle Çukur Kanunu’nu hatırlatmak istedim bugün. Önce durumu idrak edelim, sonra yapılacaklara geçelim bir an önce… Neydi? Birinci Çukur Kanunu: Eğer çukurdaysanız, bir an önce kazmayı bırakmanız gerekir. İkinci Çukur Kanunu: Kazmayı bırakmanız, hala çukurda olduğunuz gerçeğini değiştirmez.”

Döviz kurundaki artış eğilimine karşı yapılan ‘kahramanca’ savunma (Güven’in benzetmesiyle çukurda kazma faaliyeti) Merkez Bankası’nın döviz rezervlerini eritiyor. ‘128 milyar dolar vakası’nı unutmamıştık ki Eylül-Aralık 2021 döneminde politika faizinin beş puan düşürülmesiyle göğe sıçrayan kuru korumak için yine arka kapı döviz satışları olduğu yazılıp çizilmeye başlandı. Arkasından da kur korumalı mevduat sisteminin Hazine’ye getireceği yükü azaltmak için kahramanlıklar sürdürüldü. Hazıra dağ dayanmaz. Hoş hazırda da 128 milyar vakasından sonra bir şey kalmadı ama üst üste alınan zorunlu döviz devri kararları falan, çukur kazma faaliyetinin bir süre devam etmesine izin verdi.

Enerji ithalatı verisi dikkatinizi çekti mi? Bu yılın ilk üç ayında 25 milyar dolar ödemişiz enerji ithalatına. Böyle bir fatura daha önce yok. Alın mesela son on yılı. En yüksek ilk üç aylık ödeme 2014 yılında ve 14.5 milyar dolar. 2013-2021 ortalaması ise 10.7 milyar dolar. Nereden bakarsanız bakın, çok yüksek bir enerji faturası ile karşı karşıyayız. Nedeni açık: Artan doğalgaz ve petrol fiyatları. Peki, yakın gelecekte enerji maliyetinin belirgin biçimde düşeceğine dair bir belirti var mı? Sanırım sorunun yanıtı açık. Bu yanıt bize olumlu şeyler söylemiyor. Cari işlemler açığını ve dolayısıyla döviz ihtiyacını bayağı artıracak bir gelişme bu.

Peki, Fed’in politika faizi artırma sürecine girmesine ne demeli? Çok yakında bilanço daraltmaya da başlayacak. Ekonomik sorunlarla boğuşan ülkeler açısından daha yüksek maliyetli ve daha sınırlı dış borçlanma anlamına geliyor bu süreç. Yani, daha maliyetli ve daha sınırlı döviz girişi. Turizm gelirlerinin de süren Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle öngördüğümüz kadar artmaması ihtimali var ve bu ihtimal epey yüksek. Bu da daha az döviz girişi olacak demek.

Böyle bir ortamda doğru davranış nedir? Döviz rezervlerinin üzerine titremek değil mi? Olması gereken bu ama sürdürülemez durumu bir süre daha sürdürebilmek için bu yapılmıyor. Her geçen gün ekonomimizdeki dengesizlikleri artırıyoruz (çukurdayken kazmaya devam ediyoruz). Yazık…

Tüm yazılarını göster