COVID-19 pandemisinin ekonomi üzerinde etkileri yavaş yavaş azalıyor. Birçok şirket duran üretimlere tekrar başladı veya başlamaya hazırlanıyor. Yeni normalleşme kuralları çerçevesinde yeni iş yaşantısı böylece çalışma hayatımızda başlıyor. Mesafeli oturma düzeni, yemeklerin evlerden getirildiği bu yeni çalışma döneminin birçok kişi ve şirketi zorlayacağı aşikâr. Evden çalışma bu dönemde yeni çalışma ortamından daha uygun olacak gibi duruyor.
Bugünlerin diğer ana konusu ise İlave Gümrük Vergileri (İGV). Son yapılan düzenlemeler ile ithalata konu olan yaklaşık 4 bin kalem ürüne ortalama %35-40 oranında ek gümrük vergisi getirildi. Korumacılıkla başlayan ek vergi uygulamalarının COVID-19 ile beraber daha da arttığı görülüyor. Dış ticaret uygulamalarımız son dönemde hiç bu kadar ek vergiler ile karşılaşmamıştı. COVID-19 ile korumacılık aynı sonuçları verir hale geldi. Dış ticaret yapımızın ithalata bağlı olması nedeni ile her yeni vergi bir ithalat maliyeti artışına, üretim maliyetlerinin artmasına ve zaman zaman ihracatta rekabet gücünün azalmasına neden olabiliyor. Bu konuları dikkate almadan ek vergileri yorumlamak doğru değil.
Tedarik zinciri yapıları gözden geçiriliyor
COVID-19 pandemi döneminin ekonomiye etkileri üzerine birçok rapor yayınlanıyor. En son EY (Ernst&Young) şirketi olarak EY Global Sermaye Güven Barometresi 2020 anketini yakın zamanda yayınladık. COVID-19 etkileri 46 ülke 14 sektör ve 2900’dan fazla üst düzey yöneticiye soruldu. Birçok alanda görüşlere yer verilmiş ama dış ticaret açısından iki tane kritik konu olduğunu görüyoruz:
• Katılımcıların %72’si önemli bir dönüşüm programı için kendilerini hazırlıyorlar. Bunun için yeni bir ticaret sisteminin geleceğine inanıp ona göre planlamalarını yapıyorlar.
• Firmaların %52’si tedarik zincirlerinde değişikliğe gitmeye hazırlanıyor.
Tedarik zincirinin birçok şirket tarafından yeniden dizayn edilmesi veya gözden geçiriliyor olmasının yeni tedarikçi ülke ve şirketlere ciddi bir fırsat yaratacağı ortada.
AB ile ticaretimizi artık daha önemli hale geldi
AB, en önemli ticaret ortağımız. İthalat ve ihracatımızın yaklaşık yarısını AB ile gerçekleştiriyoruz. En çok ithalat ve ihracat yaptığımız ülkeler yine AB ülkeleri. Bu nedenle AB ülkelerinde yaşanan olumlu veya olumsuz her konu doğrudan bizi ilgilendiriyor. Nitekim, salgın nedeniyle başta AB ülkeleri olmak üzere, önemli ihraç ülkelerimizde yaşanan pazar ve talep daralmaları Nisan ayı ihracatımızda görülen düşüşün de ana nedeni oldu.
Ticaret Bakanlığı verilerine göre, 2020 yılı Nisan ayında geçen yılın aynı ayına göre; ihracat %41,38 azalarak 8 milyar 993 milyon dolar; ithalat %28,31 azalarak 12 milyar 957 milyon dolar olarak gerçekleşti. Küresel krizin ciddi bir talep düşmesine neden olması ihracatımızı ve dolaylı olarak da ithalatımızı azalttı. Bu bağlamda da küresel pandeminin dış ticaretimize en sert etkisi Nisan ayı için de oldu.
Nisan ayı ihracatında değer bazında en fazla düşüş gösteren ülkelere baktığımızda bahse konu ülkelerin büyük bir kısmının COVID-19 salgınının en fazla hissedildiği İngiltere, Almanya, Fransa, İspanya ve İtalya gibi AB ülkeleri olduğu görülüyor. Önemli ihracat pazarımız olan AB tarafında Mayıs ayı içinde yavaş yavaş normalleşme işaretleri sayesinde ihracatımızın nispeten Nisan ayına göre toparlayacağını hatta Haziran ayında ise daha da iyi durumda olacağımızı söyleyebiliriz.
Ne yapmalı
COVID-19 pandemi ekonomik krizi ve sonrasında birçok şirket tedarik yapılarını tekrar gözden geçiriyor olacak veya bu yönde çalışmalara başlamış durumda. Korumacılıkla COVID-19 pandemi süreçlerinin aynı sonuçları doğurmasının yerel ve bölgesel iş birlikleri de arttıracağı bekleniyor. Ülkelerin yerel veya bölgesel iş birlikleri arttırma adına alacakları kararların, şirketlerin tedarik zincirlerini yeniden organize etmelerinde önemli etken olacağı aşikâr. Bir anlamda ülkeler ve şirketler tedarik zinciri yapılarında yeni bir sayfa açıyor. Bu yeni döneme hazırlanmamız gerekiyor.
Bu noktada AB bizim için en kritik bölgesel iş birliği oluyor. AB merkezli yabancı yatırımların ülkemizde yeni yatırımlar yapmasını sağlamak, üretim için gerekli ürünlerin tedarikinde güvenli bir yer olmak bu dönemde ve sonrasında oldukça önemli. AB’nin Çin’e yönelik ekonomik fırsat bakış açısını ülkemize çekmek için iyi bir zaman. Bu nedenle, en önemli ticaret ortağımız olan AB ile bu bakış açısı ile yeniden masaya oturmak ve kazan-kazan prensibi ile gümrük birliğinin stratejik iş birliği anlaşmasına dönüştürülmesi gerekiyor.
Son dönemde yürürlüğe konulan ciddi ek gümrük vergileri, AB ülkesi menşeli ürünler için tatbik edilmiyor. Birçok şirket/sektör için AB üzerinden tedarik yapmak en avantajlı durum oluyor. Özellikle ithalat bağımlılık oranlarımızın yüksek olduğu sektörlerde AB pazarına yönelmek belki de tek çare. Aksi durumda ciddi bir ek vergi ile çok ciddi bir maliyet ile karşılaşıyorsunuz. Bu bakış açısı ile bölgesel iş birliği için AB pazarı bizim için oldukça önemli hale geliyor.