Covid 19, Kriz Yönetimi ve Gümrük 4.0 uygulamaları

Sercan BAHADIR Gümrükte Gündem

Malum Covid- 19 salgını hepimizin gündeminde. Tüm hayatımızı yakından etkileyen bu salgın iş dünyamızı da derinden etkiliyor. Yaklaşık 3 haftadır evde çalışma modeli tatbik ediliyor ve hem şirketler hem de kamu kurumları buna alışmış durumda. Yapılan açıklamalara bakıldığında bu süreç Nisan ayında da devam edecek gibi duruyor. 2 hafta öncesine kadar bu yönde bir durumun ifade edilmesi 1 Nisan şakası olarak kabul edilebilirdi. Ama geldiğimiz nokta keşke bir şaka olsa şekline döndü. Herkesin bu salgından etkilenmeden sürecin tamamlanması en büyük temennimiz.

Süreç uzadıkça ve yaygınlaştıkça birçok açıdan konu kritik hale geliyor. Öncelikle dış ticaretin aksamaması için Ticaret Bakanlığı tarafından ciddi adımlar atıldığı görülüyor. Bu konuda oldukça hızlı hareket ediliyor. Bu açıdan Sayın Bakan nezdinde tüm teşkilata teşekkür etmek gerekir. Aynı zamanda, herkesin evde kaldığı şu süreçte gümrük/gümrük muhafaza personelinin ve gümrük müşavirlerinin çalışıyor olmalarını da alkışlıyorum.

Bu krizi hiç kimse tahmin etmiyordu.

Şirketler için kriz yönetimi önemli bir yer tutuyor. Her şirket kriz tahminlerine karşı aksiyon alıyor ve bu konularda çalışma yapıyor. Ancak bu salgının hiçbir şekilde tahmin edilemediği görülüyor. Nitekim EY şirketi tarafından yapılan bir çalışmada yönetim kurulu üyelerinin %79’u bu krize hiç hazırlıklı olmadıklarını ifade etti. Bu yönde bir salgının olma ihtimaline karşı iş sürekliliğine ilişkin bir planlama olmadığı görülüyor. İşte bu nedenle de bu derece etki eden salgın şirketlerde üretimin durmasına ve taleplerin azalmasına neden oluyor.


Şirketlerin bu salgına verdikleri tepkileri ve bu krizden çıkmak için yöntemlerini meşhur Kübler-Ros eğrisi ile anlatmak anlamlı olabilir. Kötü haber alınması ile önce bir inkâr süreci başlıyor ve bir süre öfke ile kabullenmeme oluyor ve bu süreç şirketlerde bir enerji kaybetme ile sonuçlanıyor. Ne zamanki kabullenme ve kriz ile mücadele başlıyor, işte o zaman krizin atlatılmasına yönelik enerji harcanmaya başlıyor. Her şirketin bu kötü duruma vereceği tepkiler farklılık arz ediyor ve geç tepki verenin çözüm süreci de uzuyor. Uzayan her tepki süresi mevcut olumsuz durumun uzamasına ve gelecekteki bir iş veya pazar kaybına neden oluyor. Burada en hızlı süreci atlatan şirketler ya da ülkelerin ileride öne çıkacağı aşikâr.

Salgına karşı en hazır olanlar en çok dijitalleşenler

Küresel bir salgın tehdidine karşı iş sürekliliği sağlamak gerçekten kolay olmuyor. Özellikle tedarik zincirinde bir kopma maalesef üretim faaliyetlerinin aksamasına neden oluyor. Ancak üretim faaliyetlerinin sürdürüldüğü sektörlere baktığımızda bu tarz krizlerde iş sürekliliğini sağlamak daha çok dijital uygulamaları hayata geçiren şirketlerde oluyor. Burada da Yetkilendirilmiş Yükümlü Statüsü (YYS) şirketleri öne çıkıyor. Çünkü en önemli konu olan kriz durumlarında dış ticarete ilişkin iş sürekliliğini sağlamak bu belge alımı için bir şart oluyor. Bu da şirketlere çözümler için alternatif yollar aramaya ve yatırım yapmaya sevk ediyor.

Ticaret Bakanlığı’nın bu süreçte de oldukça aktif olup sorunlara yanıt verdiğini ve iyi bir sınav çıkardığını görüyoruz. Her soruna çok hızlı düzenlemeler ile yanıt veriyorlar. Aslında bu yanıt vermedeki hızın bir nedeni de bu zamana kadar hayata geçirilen gümrük 4.0 uygulamaları. Tek pencere sistemi, kağıtsız beyanname, yerinde gümrükleme uygulamaları ile elektronik ortamda gümrük işlemlerinin önemli bir kısmı yerine getiriliyor. Belki bu uygulamalar düşünülürken bu salgın dikkate alınmamıştı ama şu an hayatımızı ne kadar kolaylaştırdığını görüyoruz.

Ne yapılmalı

Küresel salgın aslında geleneksel gümrükleme modelinin neden terk edilmesi gerektiğini bir kez daha bize hatırlattı. Dış ticaret maliyetlerini azaltmanın ve hızlı sonuçlandırılmasının ötesinde böyle bir salgında dış ticaret işlemlerinin sürekliliği için de gerekli gümrük 4.0 uygulamalarına ihtiyaç olduğu ortaya çıktı. Bu her iki taraf için yani şirketler ve gümrük idaresi açısından önemli. Bu noktada kayıt yolu ile beyana tam anlamı ile geçilerek bu sürecin eksik kalan kısımlarının da tamamlanması ve tüm işlemlerin elektronik ortama taşınması gerekiyor.

Salgının çıktığı ilk zamanlarda yerel bir sorun olarak algılanmış ve sadece Çin’de kalacağından hareketle fırsat analizleri yapılmıştı. Ancak süreç gösterdi ki tehdit küresel nitelikte ve herkesi etkiliyor. Bu süreçte krize karşı tepki süresi az olan ve çözüme yönelik aksiyon alan şirket ve devletlerin aslında karlı çıkacağını söylemek yanlış olmayacaktır. En azından bizim için Avrupa Birliği (AB) ile bu sorunu zamanlama olarak aynı veya erken aşıyor olmamız gerekiyor. Bunu başarabilirsek AB’de oluşacak talebi üretim kayması ile cevap verebilir durumda olabileceğiz. Çünkü bu salgın tedarik zinciri teorisinde de bir değişikliğe neden olacak ve korumacılıkta olduğu gibi ülke veya yakın coğrafya içinde kendi kendine yeter olma konusu ciddi anlamda tartışılıyor olacak.

Tüm yazılarını göster