Contemporary İstanbul’un 19. Edisyonu sürprizli!

Gila BENMAYOR Nasıl Bir Sanat?

Sanat Fuarı bu kez Haliç kıyısındaki Rixos Otel’in avlusunda… Lüks siyah limuzinlerin arasından, otel müşterilerinin yiyip içtiği pastanenin önünden geçerek galerilere ulaşmak oldukça garip. 14 farklı ülkeden 50 sanat galerisine ev sahipliği yapan sanat fuarının en çarpıcı eserlerinden biri şarkıcı, söz yazarı besteci Cem Adrian’ın portreleri, diğeri ise Genco Gülan’ın çikolata Artemis heykeli.

Akbank Sanat’ın hayata geçtiği günden bu yana ana partneri olduğu uluslararası çağdaş sanat fuarı Contemporary İstanbul’un (Cİ) 19. yılı hayli farklıydı. Cİ’yi bu yıl Haliç kıyısında, Fatih döneminden beri tersane olan kamusal bir alana konmuş lüks bir otelin avlusunda gezdik. Şehrin Merkezi’nde, ulaşımı çok kolay Lütfi Kırdar’dan sonra birkaç yıldan beri Haliç kıyısındaki Tersane İstanbul’u tercih eden sanat fuarını bu yıl karmaşık duygularla gezdim. Sanat fuarı geçtiğimiz yıllarda deniz kıyısındaki eski taş depolarda olduğu zaman, adını koyalım Rixos oteli görünmüyordu. Dolayısıyla fuar ile Haliç’in kültürel mirasına ihanet anlamındaki inşaat arasında bağ aklımın gerilerinde olsa da o kadar bariz değildi. Oysa bu yıl lüks siyah limuzinlerle dolu, pastanesi olan bir otelin ortalık yerinde sanat fuarını gezmek gerçekten garipti. Yıllarca Sulukulesi’nden eski Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın çizdiği Boynuzlu Köprü’ye, Haliç Tersanesi’nden Kabataş’taki Martı Projesi’ne karşı yazılar yazmış biri olarak ortam ile ilgili duygularımın karışık olması doğal. Nitekim sanat yazarı Ayşegül Sönmez’in küratör Hasan Bülent Kahraman’a “peki bu mekân masum mu” sorusuna Kahraman’ın verdiği cevap şöyleydi: “Hiçbir mekân masum değildir.” Masum olmamak ayrı, şehrin kültürel mirasına ihanet ayrı bence. Fettah Tamince’nin Rixos Oteli, Contemporary İstanbul sayesinde imajına göstermelik bir cila atarken, yurt dışından gelen koleksiyonerlere, galeri sahiplerine ve sayıları hayli fazla olan yabancı gazetecilere otelinin tanıtımını yapıyor kuşkusuz. Bir taşla iki kuş… Her neyse bu yıl 53 galeriye ev sahipliği yapan, 503 sanatçının 809 eserini sanatseverlerle buluşturan Contemporary İstanbul gezmesine çok beğendiğim, oldukça yenilikçi, Antalya’dan gelen Gülden Bostancı Galerisi’nden başladım.

 

Cem Adrian’ın cesur resimleri

Birkaç yıldan beri İstanbul’daki sanat fuarına katılan Gülden Bostancı’nın Antalya’daki galerisini de ziyaret etmiştim.

Bu yıl İstanbul’a Burhan Kum, Alp İşmen, Baran Kurtoğlu, Hale Feriha Hendekcigil, Baki Bodur, Pelda Aytaş, Pelin Hazal Aktaş gibi sanatçılarla gelen galeride bir de sürpriz isim var: Cem Adrian.

Sahnelerden tanıdığımız şarkıcı, besteci meğer ressam da aynı zamanda.

Bostancı’nın verdiği bilgiye göre, Cem Adrian işlerini sergilemeye, aynı zamanda arkadaşı olan Taner Ceylan’ın Olimpos Sergileri’yle portre sergisiyle başlamış.

“Cem Adrian, dijitali de kullanarak her şeyi kendisi üretiyor. Fine art baskı olarak hepsi tek, edisyonları yok” diyor Bostancı.

Cem Adrian fuarda hayli ilgi uyandıran iki işi oldukça cesur.

Kadın ve erkek yüzlerinde göz, burun, dudak filan yok sadece cinsel organlar var.

Burhan Kum, siyah beyaz işinde, ressam Pablo Picasso ile başının üstüne şemsiye tutan son eşi Jacqueline Roque’u çizmiş.

Kum’un işi, Picasso’nun kadınları aşağılayan maço tarafına ve evlilikteki efendi-köle ilişkisine atıfta bulunuyor.

Gülden Bostancı ile aynı yerde ani HALL A’daki galeriler arasında Öktem Aykut Galerisi’nde Gökçen Cabadan, Sinan Logie, Koray Ariş, Aret Gıcır, Emel Kurhan, Renee Lavi, İhsan Oturmak, Mert Öztekin, Mesut Öztürk, Camilia Rocha ile Murat Yıldız’ın işlerini görebilirsiniz. Camilia Rocha’nın bir nevi kumaştan eğrelti otu heykeli çarpıcı.

Siyah Beyaz Galeri’de Aydan Özmenoğlu’nun post-it notlar üzerine karışık teknik “Mihrap” işini çok sevdim.

Özmenoğlu’nun Anna Laudel Galerisi’ndeki “Zanax” adlı eseri yüzleri gülen haplarla hayli muzip.

Anna Laudel’de dikkat çeken başka bir iş ise Cem Sonel’in “Stayin’Alive” eseri.

Plastik kırmızı bir simitin üzerindeki şeffaf şemsiye, geçen yılki sanat fuarında galerilerin yağmur nedeniyle su altı kalmalarına atıfta bulunuyor.

Birkaç yıl önce fuara katılan Gülden Bostancı’da görüp sevdiğim Ertuğrul Güngör ile Faruk Ertekin ikilisinin “Huzur Arayışı” seramik panoları da Anna Laudel’de…

Genco Gülan’ın çikolata kaplı heykeli 

Hafta Gazetesi’nde bir süre önce söyleşini okuduğunuz Genco Gülan’ın sanat fuarındaki işi çikolata kapladığı doğurganlığı, bereketi ve ayı temsil eden bir Artemis heykeli.

Cem Adrian kadar ilgi çeken Genco Gülan heykeline “Dark Side Of The Moon” adını vermiş.

Antik dönemlerde insanların tapınaklara giremediğini, heykellerin gölgeleriyle yetindiğini açıklayan Gülan yüzde 74 çikolatayla kapladığı kült figürü bir sunuya dönüştürmüş.

Sanatçı çikolata kokusu vaat etmiş olsa da eser kendi deyişiyle “görsel bir ziyafet” ile sınırlı.

Çikolatayı tatmak yasak.

Çikolata kaplı Artemis heykeli hemen yanı başındaki Seyhun Topuz’un yalın hatlı kırmızı soyut heykeli ilginç bir tezat oluşturuyor.

Galeri Art On’da Çanakkale Bienali’nde tanıdığım Bilal Yılmaz’ın çini desenli hareketli eseri, Ferda Art Platform’da, İnci Furni’nin çocukluğun kuralsız oyunlarından yola çıkarak disiplinli bir yapıya dönüşen Olimpiyatlara atıfta bulunduğu pastel renkli, yumuşak çizgilerden oluşan eseri, PG Art Gallery’de Je M’Apelle Macid isimli sanatçının eseri not ettiğim işler arasında.

Barselona’dan gelen Joan Gaspar galerisi ise çok sayıda Miro, Dali, Picasso eserleriyle oldukça davetkar.

Bizim koleksiyonerler sanırım ayaklarına kadar gelen bu fırsatı kaçırmazlar.

Yetmişli yıllarda doğanlar sergisi… 

Contemporary İstanbul’un bu yılki konuk ülke programı İspanya, İspanyolca konuşulan ülkeler ve Latin Amerika ülkelerine odaklanıyor.

Bu ülkelerden (İspanya, Arjantin, Brezilya) fuarda yer alan galerilerin yanı sıra Madrid Dışişleri Bakanlığı Uluslararası Kültürel İlişkiler Bölümü ve İspanya'nın Türkiye Büyükelçiliği tarafından desteklenen Born in the Seventies (Yetmişli Yıllarda Doğanlar) sergisi gerçekleştirilecek. 

İspanya Büyükelçisi Cristina Latorre Sancho’nun da destek verdiği bu özel sergide, İspanya'nın dört bir yanından 15 farklı galeri tarafından seçilen 21 sanat eseri yer alacak.

Madrid'den 8, Barselona'dan 2, Sevilla'dan 2 ve Valencia, Santander ve İspanya-Portekiz sınırındaki yaklaşık 150.000 nüfuslu Badajoz'dan galerilerin yer alacağı sergide, İspanya Büyükelçiliği’nin özel davetiyle Türkiye’ye gelen sanatçılar da olacak.

Fuarda dağıtılan ingilizce-türkçe  “Yetmişli Yıllarda Doğanlar” kitapçığında eserleri İstanbul’da sergilenecek İspanyol sanatçılarla ilgili ayrıntılı bilgiye ulaşmak mümkün.

Kitapcıkta yazısına rastladığım Sema D’Acosta’ya göre İspanyol çağdaş resmi şu anda başarılı bir dönemden geçiyor.

Son 10 yılda hem İspanya’da, hem ülke dışında İspanyol sanatçılara ilgi giderek artıyor.

D’Acosta haklı olarak, bugünkü İspanyol çağdaş sanatının Velazquez, Zurbaran, Murillo, Goyaü, Sorolla, Dali, Miro, Juan Gris, Tapies ve Picasso gibi sanatçıların attıkları sağlam temeller üzerinde yükseldiğine dikkat çekiyor.

Fuarın açık hava sergisi

Cİ’nin artık gelenekselleşen The Yard- Açık Hava Sergisi, Cenevre’deki Musee d’Art et d’Histoire’ın (Sanat ve Tarih Müzesi) direktörü ve Contemporary Istanbul’un sanat danışmanı Marc Olivier Wahler'in küratörlüğünde gerçekleşiyor.

The Yard Açık Hava Sergisi’nde katılımcı galeri sanatçılarının yanı sıra Anselm Reyle, Bilal Hakan Karakaya, Bilal Yılmaz, Ebru Döşekçi, Erdil Yaşaroğlu, Etienne Krahenbul, Franco Guerzoni, Giulio Paolini, Georg Herold, Gözde Can Köroğlu, Kazım Karakaya, Kemal Tufan, Metin Alper Kurt, Onur Mansız, Semih Zeki ve Ugo Rondinone’nin 19 eseri, fuar içinde özel olarak belirlenen Haliç kıyısındaki açık alanlarda ve Hall A terasında sergileniyor.

Erdil Yaşaroğlu kırmızı sokak köpeği çok tatlı kaçırmayın.

Bu arada sanat fuarına ulaşmak iddia edildiği kadar kolay değil.

Deniz yollarıyla ulaşım ön izlenim günü yoktu ve Karaköy’de resmen ortada kaldım.

Tüm yazılarını göster