YASED'in verilerine göre ilk altı ayda ülkeye 4,7 milyar dolar civarında yatırım girmiş. Bunun yarısı gayrimenkul satışları ve borçlanma araçları, kalan kısmı da toptan ve perakende ticaretler ile finansal hizmetlere gitmiş. Özetle sanayi veya üretim için giren bir kaynak yok.
Diğer taraftan Haziran ayında cari dengenin 407 milyon dolar fazla verdiğini görüyoruz. Enerji ve altın ithal etmeseydik 4,5 milyar dolar fazla verme ihtimalimiz varmış. Tabii, bu tip yaklaşımlara tebessüm ediyorum. Altını bir kenara bırakalım, enerji olmadan hayatın devam etmesi imkânsız. Tasarruflu tüketmediğimiz bir başka gerçek.
Aslına bakılırsa cari fazla veren Türkiye'nin büyüme sıkıntıları başlamış demektir. İhracatın kg değeri ortadayken ve ithalata bu kadar bağımlıyken, cari fazla verdiğimizde sevinmek yerine düşünmemiz gerekir. Belki de "ekonomi daralırken bir de cari açık verseydik halimiz nice olurdu" diyerek sevinmeliyiz. En azından enerji fiyatları soğumaya başlayan ekonomide tehlike yaratacak bir seviyede değil henüz.
Türkiye ekonomisinin yapısal durumu, cari fazla vermenin bir başarı olmadığını ortaya koyuyor. Özetle, ekonomi yönetimi "cari fazla verdik" diye sevinmek yerine, "çok şükür bu şartlar altında bir de cari açık vermedik" dese daha dürüst bir yaklaşım olacak. Bunu demek kolay değil. O zaman önerim şu olabilir:
"Faizleri yüksek tutup aldığımız önlemlerle efektif talebin daralması sonucunda piyasaların hareketsizliğinden kaynaklanan ithalat daralması, uygulanan programın olumlu yan etkisi olarak nitelendirilebilir..."
Daha önceki ekonomi yönetimleri de benzer hatalara düşmüştü. Kendiliğinden gelişen detayların iyi taraflarını sahiplenip, kötü taraflarını vatandaş ya da manipülatörlere bağlayan tarzı geride bırakmaya çalışıyoruz ama bir türlü başaramıyoruz. Toplumun her kesiminden ekonomik programa olan tepkinin büyüdüğünü gözlemleyerek endişeleniyorum. Daha şimdiden durgunluk içinde enflasyon yani stagflasyon ile tanışmaya başladık.
Eğer program sona ermeden ekonomi kurmaylarının görevi sona ererse büyük ihtimalle "bırakmadılar ki başaralım" diyecekler. İnşallah, "iyi ki bırakmadılar yoksa siz dahil hepimiz felakete sürüklenirdik" diye kendilerini avutacak fırsatı bulurum.