Yurtdışındaki kaliteli programlara burslu öğrencilerin gönderildiği, yurtdışından iyi öğretim üyeleriyle takviyeli yurtiçi kaliteli ve az sayıda programın açıldığı, doktora programı açmanın zorlu koşulların sağlanmasına bağlı olduğu bir sistem tasarlamak çok mu zor?
Yıllardır hiç ilgilenmediğim twitter dünyasından içeri gireli neredeyse bir buçuk yıl olacak. Kimi zaman çok öğretici oluyor. Son zamanlarda ilgimi çeken bir temel özellik şu: Bir grup akademik unvanlı kişi ‘bilimsel’ olduklarını ileri sürdükleri görüşler belirtirken bilimsel dünyanın olmazsa olmazı olan bilimsel şüpheden zerre kadar nasiplerini almadıklarını gösteriyorlar. Şöyle mesajlara rastlıyorsunuz: “Faiz haddi dışsaldır” yok hayır “faiz haddi dışsaldır”, “para arzı içseldir” ya da tersi “para arzı dışsaldır”, “yatırımlar tasarruflardan yapılmaz”… Ne kadar keskin görüşler. İnanç düzeyine ulaşmış her biri. Oysa inançlarla tartışılmaz ki. Tartışılmazsa da bilim yapılmaz. Kendileri şüphe duymayabilirler, söylediklerine inanabilirler; kendi sorunları. Ama öğrencilerine de bunları ezberletiyorlarsa vay halimize.
Mesela temel politika aracı kısa vadeli faiz (politika faizi) olan bir merkez bankasını alın. Herhangi birini. Şimdi o merkez bankasının temel amacı fiyat istikrarını sağlamak olsun. Politika faizini enflasyonun ileride izleyeceği yol hakkındaki beklentisi ile enflasyon arasındaki farka göre belirliyorsa, politika faizi içsel olur. Yani, enflasyonun izleyeceği tahmin edilen yol şu ya da bu nedenle değişiyorsa, o merkez bankası politika faizini değiştirmek durumundadır. Amacının tek başına illa fiyat istikrarı olması da gerekmez. Hem fiyat istikrarını hem de finansal istikrarı sağlamakla görevlendirilmiş olsun. Bu durumda fiyat istikrarını ve finansal istikrarı etkileyen gelişmeler olursa tepki vermesi gerekir. Oysa politika faizi emirle belirleniyorsa ya da ne bileyim faiz kararını alan kurulun üyelerinin toplantı günü keyif durumlarına bağlı olarak saptanıyorsa elbette ekonomide olan bitenden bağımsız olur politika faizi. Bu anlamda dışsaldır. Daha kuramsal örnekler para arzı için de verilebilir. Özellikle de merkez bankası parası (dar tanımlı para arzı) için. Ama uzatmanın anlamı yok.
Önemli olan şu: Çok sayıda üniversite olması pek bir anlam ifade etmiyor. Oralardaki öğretim üyelerinin kalitesi ne? Daha önemlisi; yeni öğretim üyesi adaylarının yetiştiği doktora programlarının kalitesi ne? Bu konuya ara sıra ama her yıl en az birkaç kez takıldığımı, yazılarımı izleyenler hatırlayacaktır. Başka alanları bilmem ama kendi alanımda durum pek iç açıcı değil. Her üniversitenin her bölümünün doktora programı olması gerekmiyor. Kaliteli lisans eğitimi yapsınlar, yeter. Yurtdışındaki kaliteli programlara (sınırlı sayıda program) burslu öğrencilerin gönderildiği, yurtdışından iyi öğretim üyeleriyle takviyeli yurtiçi kaliteli ve az sayıda programın açıldığı, doktora programı açmanın zorlu koşulların sağlanmasına bağlı olduğu bir sistem tasarlamak çok mu zor?