Çıpayı kaybedince hayat daha pahalı oluyor

Servet YILDIRIM Ekonominin Halleri

Enflasyonu düşürmeyi ve fiyat istikrarını sağlamayı amaçlayan merkez bankaları para politikalarını belirli kurallara göre uygularlar; programlarını bir dayanağa oturttururlar. Ekonomistler buna nominal çıpa der. Ekonomideki birimlerin önlerini görmeleri, geleceğe yönelik hesap yapmaları ve bekleyişleri şekillendirmek için çıpa şarttır. Çıpa kaybolduğunda ise enflasyon alır başını gider.

Ekonominin bir nominal çıpaya ihtiyacı vardır. Enflasyonla mücadele etmeyi amaçlayan bir para politikasının çıpası TL arzına kısıt koymak yani parasal büyümeyi kontrol etmek olabilir; ya da döviz kuruna kısıt konulabilir veya hiçbir ara hedefe gerek duyulmadan enflasyonun bizzat kendisi hedeflenebilir.

Türkiye geçmişte bu üç yöntemin üçünü de farklı zamanlarda denedi. Mesela 90’ların başında parasal taban hedeflenmeye başlandı. Ardından değişik parasal hedeflemeleri gördük. Merkez bankası para arzı artışını sabit bir oranda tutmak için tüm araçlarını ve imkânlarını kullandı. Enflasyonu bu yolla etkilemeye çalıştı. 2000 yılı başında döviz kurunu çıpa olarak aldık; emekleyen kur sistemi denilen bir uygulama ile TL’nin dolara karşı değerini neredeyse sabitledik.

2001 krizinin ardından önce örtük ve 2006’dan itibaren ise açık bir şekilde enflasyon hedeflemesini uygulamaya başladık. Merkez Bankası’nın bütün para politikası araçları açıklanan resmi enflasyon hedefini tutturmaya yönelik olarak kullanılmaya başlandı.

Halen de resmi olarak enflasyonun doğrudan hedeflendiği ve aslında güçlü bir çıpa olan bu rejimin uygulandığı ifade ediliyor. Ya da daha doğru bir deyişle terk edildiği henüz resmen açıklanmadı. Ama para politikası uygulaması bir süredir enflasyon hedeflemesine hiç uymuyor.

Türkiye 2021 yılının ikinci yarısından bu yana faize odaklandı. Açıklanmış bir politika değişikliği olmasa da Merkez Bankası ve ekonomi yönetimi her şeyi serbest bıraktı, politika faizini yüzde 14’te tutmaya odaklandı. Kur aldı başını gitti, parasal büyüklükler aldı başını gitti, enflasyon göstergeleri aldı başını gitti; ama bir tek faiz değişmedi. Ekonomideki tüm bozulmaya rağmen Merkez Bankası’nın ana enstrümanı olan politika faizi özenle yüzde 14’te tutulmaya devam ediliyor.

İlginç bir para politikası deneyimi yaşıyoruz. Literatürde ve ders kitaplarında çok rastlanmaya türden bir uygulama bu. Eğer Merkez Bankası’nın birinci önceliği yasasında yazıldığı gibi fiyat istikrarını sağlamaksa bu uygulamanın şu ana kadar işe yaramadığı ortada. Fiili politika değişikliğinden önce yüzde 15-20 bandında olan tüketici enflasyonu yüzde 70-80 bandına sıçradı. Üretici fiyat artışları ise yüzde 25-30’lardan135’lere fırladı. Bu deneyin sonucunu nefesimizi tuttuk merakla bekliyoruz…

Tüm yazılarını göster