Önce nicelikten başlayalım; kadını dışarıda bırakan hiçbir ekonomi modeli sürgit olamıyor. Yönetiminde %30 kadın olan şirket batmıyor. İflasla karşılaşma oranı 5 kat düşüyor. Riskli kararlar alırken 5 kat daha başarılı. Yönetimde kadın eşitliği sağlayabilirse dünya gelirine 12 trilyon $ ilave olacak.
Bitmedi; rakamların dili çok net; Bir kız çocuğunu ilköğretimde fazladan 1 yıl okulda tutmamız halinde bu kız çocuğunun gelirinde ortalama %10-15’lik artış oluyor. Hele ki bu kız çocuğu orta öğretimi bitirmişse gelirindeki artış; %15-25’e varıyor.
EĞİTİLİNCE FARK DRAMATİK ARTIYOR
Dünya Bankası’nın verilerinden başka bir sonuç; orta gelir grubundaki ülkelerde kız çocuğunun orta öğretimi tamamlaması halinde 5 yaş altı çocuk ölümleri %50 azalıyor. Neticede, kız çocuklarının eğitimi; olumlu yönde çok dramatik fark doğurabiliyor.
Niceliğe dair son sözüm şudur ki; bir erkeği eğitirsen, bir insanı eğitirsin. Ancak bir kadını eğitirsen, bir toplumu eğitirsin. Şimdi gelelim niteliğe… “Kadın çalışsın” demek, işin kolayı… Hatta “kadına pozitif ayrımcılık” sloganına sarılmak da öyle… Ancak bu yaklaşımın nitelik sorunu var.
Eğer işyerinde kadın için kreş, yuva ihdas etmez isen… Eğer iş görüşmelerinde “hamile kalma ihtimalini” sorgularsan… Eğer “anne olursan üretim aksar mı?” gibi sorularla yaklaşırsan, kadın nasıl çalışsın? Eğer cinsiyet farkı istemiyorsan, erkeğe sormadığın soruyu, kadına da sormayacaksın.
İKİ SORU İKİ CEVAP
Eşit işe eşit ücret?
Ne gezer… Çalışma hayatında kadının ücretini en fazla eşitlikçiliğe yaklaştıran ülkelerde dahi, kadının ücreti, erkeğin %80’i… Kaldı ki kariyer basamaklarında bezdirime (mobbing) en fazla uğrayan yine kadın.
Türkiye ne durumda?
Kadının istihdama katılımında hala alınacak yok var. Fakat yığınca düzenleme sayesinde kadın-erkek ücret yakınlığında pek çok ülkeden iyi durumdayız. Kadın girişim programlarının başarısı, pek çok Avrupa ülkesinden ileri durumda… Yine de toplumsal algımız, yeterince cesaretlendirici davranmıyor.
NOT
KAÇ YIL SONRA KADIN BAŞKAN GÖRÜRSÜNÜZ?
Time dergisi, 2000 yılında; geniş bir okur tabanıyla Amerikan halkına şunu sordu? Hangi başkanı, kaç yıl sonra seçeriz? Cevaplar ilginç olmuştu: “zenci başkan için 20 yıl”, “eşcinsel başkan için 25 yıl”, “kadın başkan için” ise “50 yıl sonra” cevapları ağırlık kazanmıştı.
Bizler kadına seçme seçilme hakkını, pek çok Avrupalı’dan dahi önce vermiş bir ulusuz. Fakat Atatürk’ün bu eşitliği 5 Aralık 1934’te sağladığında, yığınca ülkede bu hak teslim edilmemişti.
Türkiye, yönetimde kadın ağırlığını artırıyor ama bu hız yeterli mi? Değil elbette… Zira kadının olmadığı bir hayat, hayati tehlike içinde olacaktır.