Eylül ayının son haftasında Çin’in “iki bazuka” olarak da adlandırılan son derece güçlü para ve maliye politikaları devreye girdi. Çin Merkez Bankası haftalık politika faizini %1.7’den %1,5’e indirirken zorunlu karşılık oranlarında da yarım puanlık indirim gerçekleştirdi. Önümüzdeki süreçte para politikasındaki gevşemenin devam etmesi bekleniyor. Aynı zamanda maliye politikasında da ciddi adımlar atılmaya başlandı. Çin GSYİH’sinin %1,5 oranına denk gelen 285 milyar dolarlık yeni bir borçlanmaya gidiyor. Yarısı bölgesel yönetimlerin borçlarını yönetebilmeleri için, diğer yarısı tüketiciye yönelik destekler için kullanılacak. Kamu kuruluşlarına bitmiş ve boş konutların satın alınması için yeni kaynaklar yönlendirildi. İkinci ev alımlarında ilk peşin ödeme oranı %25’ten %15’lere düşürüldü.
Hisse senedi piyasalarına çok güçlü yansıdı
Tüm bu adımların Çin ve Hong Kong hisse senedi piyasalarında çok ciddi yükselişler şeklinde karşılığını gördük. Şangay ve Hong Kong borsaları 24 Eylül sonrası %25 civarında yükselişler gösterdi.
Geçtiğimiz hafta yaşadığı ulusal tatilinden çıkan Çin için en önemli soru, atılan bu adımların finansal piyasalarda gördüğü karşılığın reel tarafta da görülüp görülmeyeceği yönünde. Burada da iki alt soru daha bulunuyor. Atılan adımlar sadece Çin’de bir hareketlenmeye mi yol açar yoksa küresel ekonomide de bir hareketlenmenin 2008 krizi ve Pandemi döneminde olduğu gibi önemli bir katalizörü olur mu?
Çin’de emeklilik yaşı yükseltildi, tüketici güveni düştü
Çin’i bu noktaya getiren gelişmelere şöyle bir bakacak olursak, arkasında birkaç önemli faktörün olduğunu görebiliriz. Birincisi, konut sektöründe gözlemlenen hem talep hem fiyat düşüşünün bir türlü durdurulmaması son iki yıldır Çin’i farklı boyutlarda teşvik edici adımlara yöneltmişti. İstenilen sonucun gelmemesi yeni bir adımı daha getirmiş oldu. İkincisi Çin’de geçtiğimiz aylarda tüketici güvenini önemli oranda düşüren, işsizliği artma eğilimine sokan önemli bir karar 13 Eylül tarihinde onaylandı. Ocak 2025’ten başlayarak Çin’de erkekler için emeklilik yaşı 60’tan 63’e yükseltildi. Mavi yakalı kadın çalışanlar için söz konusu emeklilik yaşı 50’den 55’e, beyaz yakalı kadınlar için ise 55’ten 58’e artırıldı. Ortalama yaşam süresinin artışına bağlı olarak yapıldığı söylenen bu yükseltmenin arkasındaki önemli nedenlerden birisi emeklilik fonlarının hızla düşmeye başlaması ve 2030’lu yıllarda ciddi sıkıntı yaratma potansiyelinin ortaya çıkması oldu. Emeklilik yaşındaki bu değişim bir taraftan mevcut çalışanların tüketim eğilimini bastırırken diğer taraftan gençlerin iş gücü piyasasına girişini zorlaştırmaya başladı.
İşsizlik artma eğiliminde
Çin’in düşen büyüme oranları işsizlik eğiliminde artış trendi gösteriyor. Her ne kadar manşet işsizlik rakamları %5.3 seviyelerinde bulunsa bile 15 -24 yaş grubu olan genç nüfustaki işsizlik oranı ağustos ayı itibarıyla %18.8’e çıkmış bulunuyor, bundan birkaç ay önce söz konusu oran %15’ler civarındaydı. Mevcut çalışanların daha uzun süre işte kalacağı varsayımıyla ekonominin yavaş büyüdüğü bir ortamda gençlere olan ihtiyacı azaltan bu tablo, genç işsizliğini artırmaya başladı. Tüm bu gelişmeler Çin’deki tüketici güven endeksini 90 seviyelerinden 85 civarlarına düşürdü. 1991-2024 ortalaması 109 olan bu endeksin bu seviyelere düşmesi tüketicinin ciddi biçimde güven kaybı yaşadığını ve tekrar tüketime dönmesinin çok da kolay olamayabileceğini gösteriyor.
Henüz reel sektörde güçlü karşılığı yok
Özetle, atılan adımlar gerçekten tüketim talebini canlandırabilecek mi? Önce Çin’in büyümesine sonra küresel büyümeye katkı sağlar mı? Ya da tasarruf yapma potansiyeli olan Çinlilerin tüketimden ziyade borsadaki yatırımlarını mı destekler önemli sorular olarak karşımızda duruyor. Bu soruların net cevabını vermek çok kolay olmasa da mevcut tablonun hisse senedi piyasalarında yaşandığı kadarıyla çok büyük bir iyimserliğe dönüşmesinin de gerçekçi olmadığını gösteriyor. Önümüzdeki süreçte Çin’in para bas ve harca politikasının ekonomik etkisini görmek için önemli bir parametre imalat sanayiinin önemli girdilerinden olan bakır fiyatları olacak. Mevcut verilere baktığımızda bakır fiyatlarının 24 Eylül sonrası %5 arttığını, şimdi de başladığı noktaya döndüğünü izliyoruz. Bakır fiyatları şimdilik ne Çin’in ne de küresel ekonominin büyümesini desteklemiyor. Unutulmaması gereken diğer önemli bir nokta da, Çin adımlarını Fed’in güçlü faiz indirimi sonrası atmıştı. ABD’den gelen veriler Fed’in aynı hızda gidemeyeceğini gösteriyor. Sonuç olarak, Çin’in adımlarının kalıcı olup olmama beklentisi hem finansal piyasalarda hem hammadde fiyatlarında önümüzdeki süreçte önemli dalgalanmalara yol açabilir görünüyor.