Kurtuluş Gemici (*)
Zhejiang eyaletinin başkenti Hangzhou yurtdışında daha çok bilinen Beijing, Shenzhen, Shanghai ve Guangdong gibi devasa metropoller ile Çin’in değişen ekonomisinin yeni dinamolarından biri. Yaklaşık 13 milyon kişinin yaşadığı bu şehir Alibaba şirketinin merkezini barındırıyor ve risk sermayesi yatırımlarında Londra ve Los Angeles gibi şehirlerle yarışarak dünyanın ilk on merkezi arasında yerini almış durumda. Sokaklarda neredeyse her adım başında Tesla veya Hongqi ve Geely gibi Çin üretimi lüks elektrikli arabalara rastlıyorsunuz. Alışveriş merkezleri, yeni konutlar ve kültürel yelpazesi genişleyen bir yeme-içme sektörü pandemiye rağmen büyümeye devam ediyor. Hala inşa edilmekte olan altyapı Amerika’nın çoktan eskimiş olan altyapısına taş çıkarmakta.
Neredeyse 2500 yıllık bu şehir Çin’in ekonomik dinamizminin ve Çin orta sınıfının yarattığı büyüme potansiyelinin elle tutulur ve gözle görülür bir şekilde somutlaşmasının muazzam bir örneği. Hangzhou aynı zamanda Çin’in yavaşlamakta olan büyümesini ve Çin ekonomisinin ağırlık merkezinin ihracat-üretim ekseninden tüketim eksenine geçmesinin önündeki engelleri çözümlemek için önemli ipuçları sunuyor.
İlk olarak altı çizilmesi gereken konu Çin’in büyümesinin 2010’larda bir önceki otuz yılın performansına oranla ivme kaybettiği. Çin 1980’lerin başından itibaren dünya tarihinde görülmemiş bir hızda kalkındı ve bu kalkınmanın belkemiği Çin’i dünyanın fabrikası haline getiren sanayi sektörü idi. Düşük teknolojiye dayanan sanayi dallarından en son teknoloji içeren birçok sanayi alanına Çin’in üretim kapasitesinin hala ciddi bir alternatifi yok. Mesela Mercedes-Benz’in yeni kuşak elektrikli arabalarının bataryaları Shanghai merkezli Envision tarafından üretilecek. Pfizer’ın COVID-19’a karşı geliştirdiği Paxlovid ilacının azgelişmiş ve kalkınmakta olan ülkeler için üretiminde Zhejiang ve Shanghai merkezli beş firma önemli bir rol üstlenecekler. Yani Çin’in sanayi üretimine ve ihracata dayalı büyüme modelinin önündeki engel maliyetlerin artmış olması veya küresel üretim ağlarının Çin’i dışarıda bırakacak şekilde yeniden inşa edilmesi değil. Sorun adaletsiz gelir dağılımı ve 1970’lerden beri büyüyen bir borç dağı altında ezilen gelişmiş ülkelerin alım gücünün ve tüketim talebinin 2008 krizinden sonra ciddi şekilde küçülmüş olması.
Bu tabloya bakıp karamsar bir sonuca ulaşmak gayet kolay ve Çin’in büyümesini yakından takip eden birçok yetkin analist Çin’in tarihi sıçramasının sonuna gelindiğine işaret ediyor. Eğer bu analizler doğru ise Çin’in geçmişte gerçekleştiği gibi ekonomik ezberleri bozan %6 ve %7 üzeri büyümesi yerine %5 hatta %4 oranında büyümesinin daha gerçekçi olmasını beklemek gerek.
Çin’in 2021 yılı itibarı ile 18 trilyon dolarlık bir ekonomi olduğu göz önüne alınırsa böyle bir yavaşlama dünya ekonomisi için ağır sonuçlar doğuracaktır. 2008 finansal krizinden beri dünyanın bir numaralı büyüme lokomotifi Çin ekonomisi ve iki yıldır süren pandemi bu gidişatı pekiştirmiş durumda. Eğer Çin %5,5 ile büyürse ABD’nin gayrisafi milli hasılasını 2030 gibi yakalayacak ve gelecek on yılda dünyanın en önemli büyüme merkezi olmaya devam edecek. (ABD’nin %2,5 ile büyüdüğü varsayılır ise.) Yok eğer bu büyüme oranı %4 olursa Çin ABD’yi ancak 2040 yılında yakalayacak ve dünya ekonomisinin büyümesine katkısı da o nispette azalacak.
Fakat Çin’in büyüme potansiyelinin sınırına geldiğini söylemek için çok erken. Bunun nedeni de Çin’in sayısı 400 milyona yaklaşan orta sınıfının dünya sahnesine daha yeni çıkıyor olması. Orta sınıfa mensup haneler beslenme, sağlık ve eğitim gibi temel ihtiyaçların ötesinde tüketime imkân tanıyan alım gücüne sahip haneler olarak tanımlanabilir. Çin orta sınıfının yüz milyonlara varan bir rakama ulaşmasına olanak veren bir üretim ve gelir seviyesine ancak 2000’li yıllarda ulaştı.
Çin 1980’lerin başından itibaren yüksek tasarruf ve sanayi kapasitesine yönelmiş yüksek yatırım ikilisine dayanarak büyüdü. Dünyanın geri kalanında Çin mallarına olan talebin daralması sanayi ihracatına yönelik yatırımların verimsiz olması sonucunu doğuruyor. Eğer Çin büyümeye devam edecekse bu boşluğun doldurulması lazım. Sayısı çok yakın gelecekte yarım milyarı bulacak bir orta sınıf tam da bu noktada önem kazanıyor. Çin’in dünya ekonomisinin büyüme lokomotifi olmaya devam etmesi için Çin orta sınıfının bu boşluğu doldurması gerek. Kâğıt üzerinde böyle bir dönüşümü tasarlamak kolay. Gerçek dünyada ise hiç de kolay bir iş değil.
Şöyle ki Çin orta sınıfının mal varlığı çok büyük oranda Hangzhou gibi şehirlerde son on yılda müthiş şekilde değerlenmiş olan konutlara dayanıyor. Ve birçok hane konut yatırımlarını kredi ve borç ile fonluyor. Bunun yanında krediye dayalı tüketimin de çok yaygın olduğunun altını çizmek lazım. Hangzhou’ya tekrar geri dönersek sokaklarda adım başı rastlanan refahın azımsanamayacak bir oranı hala borcu ödenmekte olan mal varlıklarından oluşuyor. Yani aslında Çin orta sınıfının efektif alım gücü konusunda şüphe duymak için yeteri kadar neden var.
Bu da Çin’de orta sınıf tüketiminin ne kadar sürdürülebilir olduğu sorusunu gündeme getiriyor. Enerji ve gıda fiyatlarının hızla arttığı enflasyonist bir ortamda bu soruya olumsuz bir cevap verilmesi için bir araba dolusu neden var. Fakat olumlu bir cevap verilmesi için de birçok neden sıralamak mümkün. Çin başka hiçbir ülkede olmayan uluslararası rezervlere, kamu kaynaklarına, dış ticaret fazlasına ve birçok sektörde dünyanın en rekabetçi firmalarına sahip. Üstüne üstlük Çin yönetimi sorunun teşhisi konusunda akılcı bir yaklaşımda ve detayları çok belli olmasa da bir eylem planı üzerinde kararlı. Bir sonraki yazımda bu eylem planını ve Çin’in tüketime dayalı bir büyümeye geçmesini sağlamaya yeterli olup olmayacağını irdeleyeceğim.
*************
(*) Doçent Dr., Yüz Yetenek Programı
Sosyoloji ve İdari Bilimler Fakültesi, Zhejiang Üniversitesi
Hangzhou, Zhejiang
Çin Halk Cumhuriyeti
@kurtulus