Şu sıralarda tüm dikkatlerimiz Ukrayna-Rusya çatışmasına odaklandığı için, diğer bazı önemli gelişmeler üzerinde yeterince durulamıyor. Geçtiğimiz hafta Çin Komünist Partisi’nin beş yılda bir yapılan kongresi toplandı. Herhangi bir sürprizin beklenmediği ve gerçekleşmediği toplantı, uzun vadeli sonuçları olabilecek önemli bazı değişmelerin cereyan ettiğine de işaret ediyor.
Toplantının ilk önemli sonucu Xi Jingping’in yeniden Çin Komünist Partisi genel sekreteri seçilmesidir. Bu bir sürpriz değil. Bay Xi bir süredir muhtelif rakiplerini ve yönetimine muhalefet edenleri eleyerek parti üzerindeki denetimini güçlendirmekteydi. Parti genel sekreterinin en fazla iki beş yıllık dönem hizmet edebileceği kuralını yerleştirmeyi öngören, Xi’nin göreve devam etmesinin kuralın ihlali anlamına geleceğini düşünen bazı kıdemli Merkez komitesi üyelerinin olduğu biliniyordu. Dolayısıyla Bay Xi’nin iktidarının üçüncü döneme uzatılması sorunsuz değildi. Seçimlerin liderlerin değişmesi için bir fırsat sunduğu liberal demokratik sistemlerden farklı olarak, otoriter sistemlerde siyasi liderin yenilenmesi için yerleşik usuller sınırlıdır. Bu siyasete istikrarsızlık getiren bir zaaftır çünkü siyasette değişiklik getirmek isteyenler alışılmış yöntemlerin dışına çıkma mecburiyetini duyabilirler. Bay Xi’nin görev süresinin uzatılmasının ne gibi sonuçları olacağını şimdiden kestirmek güç. Şayet bu dönemin son hizmet dönemi olduğu kesinleşirse, parti içindeki rekabet onun yerine kimin geleceği üzerinde yoğunlaşır. Buna karşılık, ortaya daha uzun süre göreve devam etmek istediğinin işaretleri çıkarsa, sorunlar doğabilir.
Bay Xi, Hong Kong’un tamamen denetim altına alındığı ifade ederek övündükten sonra, kılıcını sallamaya başlamış ve yeni hizmet döneminde Tavyan’ın Çin’in bir parçası olacağını ısrarla ifade etmiştir. Pasifik bölgesinde ortaya çıkan yarışmacı ortamda böyle sert demeçler vermesi doğal bulunabilir. Biden’ın başkan seçilmesinden sonra ABD Pasifik bölgesine hızlı bir geri dönüş yapmış, Çin’in yayılmasını durdurmayı öngören bir güvenlik sistemi kurmuştur. Çin pasifliğe itilemeyeceğini, ABD’NİN meydan okumasına karşı kendi askeri gücünü artıracağını göstermek istiyor olabilir. Tespiti zor olan husus, içinde Tavyan’ın “anavatan” ile bütünleşmesini de öngören adımların yer aldığı güvenlik anlayışına yapılan vurgunun ne oranda dikkatleri bir kısmı uluslararası ekonominin genel durumundan, diğer bir bölümü ABD’nin önderliğini yaptığı Batı’nın devreye soktuğu ticareti sınırlayıcı uygulamalardan kaynaklanan fakat bir kısmı da doğrudan Bay Xi’nin izlediği politikaların sonucu olan iktisadi sorunlardan uzaklaştırmayı amaçladığıdır.
Böylece Bay Xi’nin uyguladığı iktisadi siyasete gelmiş bulunuyoruz. Covid ile mücadelede uyguladığı aşırı kısıtlayıcı tedbirlerin maliyetinin yüksek olduğunu, bazı şehirlerin adeta kapandığını, insanların tamamen evlerinde kalmaya mahkum edildiklerini biliyoruz. Xi’nin uzun dönemde daha büyük sorunlar yaratabilecek bir tercihi ise devlet şirketlerinin büyümesinin teşvik edilmesi, buna karşılık özel şirketlerin Çin ekonomisindeki rollerinin küçültülmesidir. Otoriter sistemlerin toplumda devletten özerk güç merkezlerinin gelişmesine olumsuz yaklaşmaları anlaşılabilir bir temayüldür. Ancak, bunun Çin devletinin son yıllarda topluma sağladığı refahta özel sektörün başarıları ve ihracata dönük yapısının oynadığı rolle dengelenmesi gerekmektedir. Özel aktörlerin cesaretini kırarken devlet şirketlerini kollamak, Çin’in son yıllarda eriştiği yüksek büyüme hızını düşürebilir. Bilindiği gibi, Çin’in iktisadi büyüme hızı zaten yavaşlamaktaydı. Bay Xi’nin devreye soktuğu yeni iktisat politikaları bu gidişi hızlandırabilir, Çin’in kurmayı başardığı iktisaden üstün konumu sarsabilir.
Tartışmalarda ihmali şaşkınlık yaratabilecek bir husus ise Yol-Kuşak projesinden hemen hiç söz edilmemiş olmasıdır. Çin, kısa süre öncesine kadar, Çin Batı Asya, Ortadoğu, Afrika, hatta Avrupa nezdinde bu projeyi iktisadi politikasının temel taşı yapmıştı. Proje herkese bir şeyler vermeyi vaat ediyordu. Limanlar ve yollar dahil bazı projeler inşa edilmişti ve yenilerinin yapılacağı sözleri veriliyordu. Ancak Xi’nin konuşmasında projenin yer bulamadığı anlaşılıyor. Bunun nedeni spekülasyona açıktır. Küresel ekonomide gözlenen gerileme ve enflasyonla birlikte Çin ekonomisinin performansındaki zayıflama, ticareti teşvik için altyapı yatırımlarını vurgulayan bir projenin uygulanması için elverişli bir zaman olmadığını düşündürtmüş olabilir. Ekonomisinin şu andaki durumu Çin’i uluslararası altyapı yatırımlarına kaynak tahsisinde muhtemelen ihtiyatlı davranmaya teşvik etmektedir. Ayrıca, bazı ülkeler alınan borçların ödenememesi durumunda tesislerin mülkiyetinin Çin’e geçmesinden çekindikleri için projeleri iptal ediyorlar. Ve son olarak, bazı ülkelerde yürütülen projeleri üstlenen Çin şirketleri ve personeli Çin aleyhtarlığına yol açmış bulunuyorlar.
Şu anda bilinen tek şey Xi Jinping’in iktidarını sürdürdüğüdür. Bunun ne anlama geldiği pek belli değildir. Kongredeki konuşmasında bakılacak olursa, Çin-Batı ilişkilerinin zor bir döneme girdiği sonucuna varılabilir. Ancak çok güçlü bir karşılıklı bağımlılık olduğundan, ilişkilerin silahlı bir çatışmaya tırmanmayacağı, müzakereler ve anlaşmaların tercih edileceği, böylece huzursuz da olsa, bir arada yaşamanın yolunun bulunacağı ümit edilir.