Çin’de açıklanan paketin ardından pek çok varlıkta yaşanan sert yükselişler paketin temel anlamda ne kadar faydalı olabileceği tartışmasını geri plana atmış görünüyor. Öncelikle paketin ruhunu iyi anlamamız gerek. Hane halkı ve ekonomi konut sektöründe yaşanan, çöküş diyemesek bile uzun süredir devam eden, yavaşlama/fiyat düşüşünden mustarip. Konut hane halkı servetinin + yüzde 65’sini oluştururken sektör ekonominin yüzde 25’ini, hatta yan sektörlerle çok daha büyük bir kısmını oluşturuyor. Devlet borsalara verdiği destekle kısmen hane halkı servetini toparlama çabası içinde. Aynı zamanda mortgage yükünü de azaltarak destek veriyor. Ancak bu yükü azalttığınızda bankaların bilançosu negatif etkileneceğinden bu kez de bankalara 140 milyar dolar civarında bir sermaye enjekte edilmesi gerekiyor. Söz konusu 140 milyar dolar çok daha verimli alanlara yatırılabilir miydi? Elbette. Ancak ekonomik dengesizlikle bir kez aşırı boyutlara ulaşınca içinden çıkmak da giderek zorlaşıyor ve kaynakları/temiz parayı kara delik misali içine çekiyor.
Paketin diğer bir çarpıcı detayı rezerv katsayılarında indirime gidilerek 1 trilyon yuan civarında bir likiditenin açığa çıkartılmasıydı. Ancak asıl soru ekonominin aktörleri gerçekten kredi talep ediyor mu? Çin’de faizler 2020 yılından bu yana geriliyor. Likidite konusunda da bir sıkışıklık söz konusu değil. Kamu kontrolünde bi ekonomi ve finans sisteminde likidite sıkıntısı ancak devlet istediğinde olur. Buna rağmen kredi talebi yok çünkü hane halkı geleceğe karşı şüpheci yaklaşıyor ve gelir seviyesinden memnun değil. Özel sektör ise yüksek getirili bir yatırım fırsatı bulsa faizin sıfır veya beş olmasına bakmaksızın bu getiriyi değerlendirmeye çalışacaktır. ABD'de yatırımlar faizler sıfır olduğunda değil yüzde 5 olduğunda patladı. Oysa böyle bir getiri sınırlı sayıda sektör dışında söz konusu değil. Gerileyen karlar bunu net bir şekilde gösteriyor. Bu paketle beraber 2024 yılında yüzde 5 civarında büyüme hedefine doğru bir adım atıldığı kesin. Ancak ekonominin yapısında var olan düşük tüketim sorununun çözümüne dair bir adım görmüyoruz. Bu nedenle piyasada bir de mali paket beklentisi bulunuyor. Şayet böyle bir paket açıklanırsa şu anda spekülatif bir nitelik taşıyan hisse yükselişi daha sağlam temellere dayanabilir. Ancak şunu unutmamak gerekiyor. Çin devletinden gelen pek çok açıklama, strateji belgesi ve konuşma son iki yılda ekonomiyi değil güvenliği öne çıkartıyor. Güvenlikten kasıtları tank, top, füze değil, ekonomik olarak kendisine yeten bir Çin. Yüksek teknoloji ürünlerinde bir numara olmuş ve ABD’nin yaptırımlarından etkilenmeyecek olan bir Çin. Bu nedenle ekonomik yapının üretim ağırlıklı olmaktan çıkartılarak tüketim ağırlıklı hale getirilmesi ve çok radikal reformlar yapılması söz konusu olmayacaktır. Özetle Çin’in bu yıl hızlanan ekonomisi aslında gelecek yılın benzininde çalıyor diyebiliriz.