2024 yılında, Çin ekonomisinin büyüme hızının yavaşlaması öngörülüyor. Uluslararası Para Fonu (IMF), Çin'in 2024 yılında yaklaşık %4,2 oranında bir büyüme gerçekleştireceğini tahmin ediyor. Geçmiş yıllara kıyasla olukça düşük seyreden bu tahminin temel nedeni olarak, emlak sektöründeki devam eden zayıflık ve dış talepteki durgunluk gösteriliyor. "Yeni normal" olarak adlandırdığı bu dönemde Çin, üretim ve yatırım odaklı bir modelden yenilik ve teknoloji odaklı bir modele geçiş yapıyor.
Çin'in yerel borcu 2022'de 92 trilyon yuan (yaklaşık 12,6 trilyon ABD Doları) seviyesine ulaşarak, ekonomik çıktısının %76'sına karşılık geliyordu. Son derece yüksek olan bu oran, ülkenin uzun vadeli büyüme potansiyelini olumsuz etkileyebilecek bir faktör olarak görülüyor. Ülke ekonomisinin can damarlarından biri olan gayrimenkul sektörü, yatırımların yılın ilk yarısında %7,9 oranında azaldığı bir dönemden geçiyor. Çin'den yabancı finansal yatırımın geri çekilmesi dikkat çekici. Birçok yabancı işletme, özellikle ABD FED faiz oranlarının Çin finans piyasalarındaki getirileri aşmasıyla bozulan yatırım ortamından endişe duyuyor.
Diğer taraftan, Çin'i tek bir iş pazarı olarak görmek veya tüm sektörler genelinde genelleme yapmak da doğru değil. Çin'de birçok sektör, yabancı yatırımcılara açık ve yüksek büyüme potansiyeline sahip. Bunlar arasında havacılık, sağlık, yenilenebilir enerji ve yüksek teknolojili imalat sektörleri bulunuyor. Airbus, Volkswagen ve FUCHS gibi şirketler, Çin'e inovasyon kaynaklarını taahhüt ediyorlar. Örneğin, AstraZeneca, kronik obstrüktif akciğer hastalığını (KOAH) tedavi etmek için kullanılan solunum cihazlarını üretmek üzere bir fabrikaya yaklaşık 450 milyon dolar yatırım yapmayı planlayarak, Çin'deki yatırımlarını artırıyor. Bu durum, uluslararası yatırımcıların Çin pazarına dikkatli bir seçicilikle yaklaşması gerektiğini gösteriyor. Bazı alanlarda yatırım azalırken, diğer alanlarda yenilik ve büyüme için önemli yatırımlar yapılıyor. Bu da bize, global ekonomideki dinamiklerin sürekli değiştiğini ve yatırımcıların bu değişikliklere uyum sağlaması gerektiğini gösteriyor.
Tüketici harcamaları ve iç talep, 2024 yılında Çin ekonomisinin toparlanmasına katkıda bulunacak önemli faktörler arasında. Harcama isteğinin artması ve fiyat faktörlerinin üzerindeki baskının hafiflemesi, tüketime dayalı bir toparlanmayı destekleyecek. Jeopolitik faktörler ve küresel ekonomik eğilimler de Çin ekonomisinin performansını etkileyecek önemli unsurlar. Özellikle ABD ve Avrupa ile olan ticari ve politik ilişkiler, ekonominin dışa açık yönlerini etkileyecek konular. Bu bağlamda, Çin hükümetinin uluslararası ilişkilerdeki stratejileri ve ticaret politikaları, ekonomik büyüme üzerinde belirleyici bir rol oynayacak. 2024 yılında, Çin ekonomisinin yavaşlama eğilimi devam etse de devletin aldığı tedbirler ve yabancı yatırımcıların ilgisi, ekonominin toparlanmasını destekleyen unsurlar olarak öne çıkıyor. Yerel borç ve gayrimenkul sektöründeki zorluklar, ekonomik istikrar için önemli riskler oluştursa da teknolojik inovasyona ve dışa açık bir yapıya sahip olması, Çin ekonomisinin daha güçlü bir momentum kazanmasını ve istikrarlı bir büyüme patikasına oturmasını sağlayabilir. Gelecek yıl, Çin ekonomisinin dönüşüm sürecinin ve küresel etkileşimlerinin önemli ölçüde artacağı bir dönem olacak ve bu durum hem yerel hem de uluslararası iş dünyası için yeni fırsatlar ve meydan okumalar sunacak.
Çin sanayi ve üretimdeki büyüklüğü sebebiyle halihazırda küresel sera gazı emisyonlarının neredeyse üçte birinden (%31) sorumlu ve dünyanın ikinci büyük ekonomisi konumunda. Bunun yanı sıra 135 gelişmekte olan ülkeden oluşan bir koalisyon olan G77'nin lideridir. Çin mevcut durumda iklim değişikliğiyle ilgili konuların da merkezide bulunuyor. COP28’de Çin’in fosil yakıtların aşamalı olarak durdurulması fikrini göz ardı etmediği ifade edilmişti. Çin’in 2009'dan bu yana iklim konferanslarında baş müzakerecisi, verdiği bir demeçte, "Bu sorunu çözemezsek, başarılı bir COP28'e sahip olma şansı görmüyorum. Bu konuda zaten bir miktar ilerleme kaydettiğimizi düşünüyorum ve önümüzdeki birkaç gün içinde bu sorunu çözme konusunda daha fazla ilerleme kaydedeceğimize inanıyorum" şeklinde bir beyanat vermişti. Gelişmekte olan dünyanın önde gelen gücü olan Çin, müzakerelerin önemli bir yönü olan diğer hükümetleri de işin içine katabilme potansiyeline sahip.
Öte yandan, uzun bir süredir gerilimli bir şekilde devam eden Çin ve ABD arasındaki ticari ve ekonomik ilişkilerin 2024 yılında da karmaşık ve zaman zaman gerilimli bir yapıda devam etmesi bekleniyor. Her iki ülkenin de kendi ulusal çıkarlarını koruma eğilimleri ve stratejik rekabetleri, ilişkilerin geleceğini belirsiz kılmakla kalmıyor, dünya GSMH’sinin yaklaşık yarısını ve küresel ticaretin hatırı sayılır bir yüzdesini temsil etmeleri hasebiyle küresel ekonomik ve ticaretin de geleceği hakkında tereddütlerin devam etmesine sebep oluyor.