Afrika küresel güçler için tekrar bir cazibe alanına dönüşüyor. ABD, Fransa, Rusya, Çin ve Hindistan gibi birçok ülkenin gözü Afrika’da. Peki biz iş dünyası olarak Afrika’yı ne kadar tanıyoruz? Gelin yazımıza başlamadan önce kısaca Afrika kıtasına bir bakalım.
Dünya Gıda ve Tarım Örgütü'nün (FAO) verilerine göre dünyada ekilebilir tarım arazisi miktarı 1 milyar 396 milyon hektarken Afrika'nın ekilebilir tarım arazisi miktarı 226 milyon hektar. Yani Afrika, dünyadaki ekilebilir arazilerin yaklaşık yüzde on altısına sahip bulunuyor.
Malum içinden geçtiğimiz dönemde ülkelerin en büyük problemlerinden biri yaşlanan ve azalan nüfus. Evlilik oranlarının düşmesi ve çocuk sahibi olma isteğinin azalması ülkelerin doğum oranlarının azalmasına neden oldu. Afrika kıtasında ise durum farklı. Dünyanın diğer bölgelerinde nüfus azalırken kıtanın nüfusu hızla artıyor. Afrika'nın nüfusunun 2050 yılına kadar iki katına çıkacağı, 2100 yılında ise dünyadaki her üç kişiden birinin bu kıtadan olacağı öngörülüyor.
Hepimizin bildiği üzere Afrika'nın bir başka önemli potansiyeliyse sahip olduğu zengin yer altı kaynakları. Kara kıta Afrika dünyadaki altının hemen hemen yarısına, yeryüzünde bulunan tüm minerallerin yaklaşık üçte birine, dünya maden rezervlerinin yaklaşık yüzde otuzuna, petrolünün yüzde on ikisine ve doğal gazın yüzde sekizine sahip.
Gördüğünüz üzere Afrika, genç nüfusu, zengin yer altı kaynakları, tarıma elverişli topraklarıyla küresel ekonomi-politik açısından önemli bir potansiyel barındırıyor.
Gelelim asıl konumuza; bu haftaki konumuz Çin-Afrika İş Birliği Forumu. Öncelikle gelin FOCAC nedir, kaç yılda bir düzenlenir, amacı nedir bir bakalım.
Benim bulunduğum yerden gördüğüm; Çin köklü bir devlet geleneğine ve orta-uzun vadeli düşünme yeteneğine sahip bir ülke. Bunu Çin’in Kuşak-Yol projesinde, Afrika, Orta Asya ve Orta Doğu stratejilerinde de görebilirsiniz. Bana öyle geliyor ki, önüne çıkan her engeli, sorunu ve problemi sabrederek, diplomasi kanallarını açık tutarak bir şekilde aşabiliyor.
Çin’in Afrika stratejisinde de bunu görebiliyoruz. Çin Afrika’da 1950'li yıllardan itibaren uyguladığı ekonomik kalkınma modeliyle birlikte siyasi ve askeri gücünü artırıp kendisini bölgede küresel bir güç olma yolunda önemli bir konuma getirmiş.
Tabi Çin’in Afrika ilgisinin temelinde, Afrika’nın zengin maden yatakları ve enerji kaynaklarının olduğunu söylememiz gerekir. Çin ekonomisinin sürdürülebilir büyümesi için enerji güvenliği çok ama çok önemli. Dikkatli bakacak olursak Çin’in bölgesel ve küresel siyasetini şekillendiren önemli bir etkenlerden biri enerjidir. Çin’in Orta Doğu ve Orta Asya stratejilerinin ve Kuşak Yol Projesinin önemli nedenlerinden biri de enerji güvenliğidir. Alternatif enerji kaynaklarına erişim ve arz güvenliği, Çin’in enerji politikasının önemli alt başlıklarıdır.
Çin ithal ettiği petrolünün %20'sini Afrika’dan alıyor. Enerji, bakır, platin, demir ve kereste ihtiyacının ise üçte birini Afrika’dan temin ediyor. Bunların yanında Afrika’da yatırımlar yapıyor, istihdam yaratıyor ve maddi yardım sağlıyor.
Çin-Afrika diplomatik ilişkileri ilk olarak Mao döneminde 1956 yılında başlamış. 1960’lı yıllardan itibaren kara kıtada ideolojik amaçlı ekonomi ve güvenlik politikaları izlemeye başlamış olsa da Çin’in bölgedeki asıl ağırlığı 2000 yılında kurulan Çin-Afrika Forumu’ndan sonra artmış.
2006 yılında Çin-Afrika diplomatik ilişkilerinin 50. yılı münasebetiyle Pekin Zirvesi düzenlenmiş. 2000 yılında ilk kez düzenlenen Çin-Afrika Forumu’ndan sonraki dönemde; 2000-2007 arası Çin ile Afrika arasındaki ticaret yedi kat artarak on milyar dolardan yetmiş milyar dolara yükselmiş. 2010 yılına gelindiğinde Çin, ABD, Fransa ve İngiltere'yi geride bırakarak Afrika'nın en büyük ticari ortağı haline gelmiş.
Çin enerji ihtiyacının %25’ini Afrika kıtasından elde ediyor. 2022 yılı itibariyle Çin'in Afrika kıtasında sahip olduğu toplam toprak alanı yaklaşık 465 bin kilometrekare. Çin, 2012'den bu yana 23 Afrika ülkesiyle tarımsal iş birliği mekanizmaları kurmuş ve ikili ya da çok taraflı 72 tarımsal iş birliği anlaşması imzalamış.
2022 Ocak ayı itibariyle, Afrika'da 600 bin Çinli bulunduğu söyleniyor. Bunun yanında çok sayıda Afrikalı genç, Çin’de eğitim alıyormuş. Tüm bu süreçlerle gelişen siyasi ve ekonomik ilişkilerle birlikte hemen hemen bütün Afrika ülkeleri Çin’de Büyükelçiliklerini açmış.
Çin’in Afrika’da artan hegemonyası ABD, İngiltere ve Fransa gibi bölgedeki diğer küresel aktörlerle farklı sorunlara ve anlaşmazlıklara neden olsa da Çin, Afrika'nın sahip olduğu ekonomik potansiyeli de dikkate alarak, kara kıtayla olan ilişkilerini geliştirmek ve çeşitlendirmek istemekte.
Yukarıda da söylediğim üzere; Çin, Afrika’nın sahip olduğu ekonomik potansiyeli önemsiyor ve ilişkilerini geliştirmek ve siyasi ve güvenlik gibi farklı alanlara da taşımak istiyor. Çin’in hedefi 2030'a kadar Avrupa Birliği'ni geride bırakarak Afrika'nın en büyük ticaret ortağı olmak. Bu nedenle bölgede farklı alt yapı yatırımları yapıyor. Bugün Afrika’da kara yolları, demir yolları ve elektrik üretim tesisi projelerinin yaklaşık %25’i Çin sermayesiyle inşa ediliyor.
Çin bu süreci Batı’dan farklı yürütmeye çalışıyor. Afrika ülkeleriyle olan ilişkilerinde Batı’dan farklı olarak "Kazan-Kazan" ilkesini uyguladıklarını söylüyorlar. Batı’nın yıllarca Afrika’yı sömürdüğünü lakin Çin’in Kıta Afrika’sını kalkındırdığını iddia ediyorlar. Çin, bu algıyı hem Afrika ülkelerinde hem de tüm dünyada yaymaya çalışıyor.
Yıllardır Batı tarafından sadece sömürülen Afrika ülkeleri bir de sömürülmelerinin üzerine Batılı liderlerin demokrasi ve insan hakları dersinden tabiri caizse bıkmış durumda. Çin ise Batı’dan farklı olarak kıta ülkelerinin iç işlerine karışmıyor ve "gelin ticaretimize bakalım" diyor. Çin bunu Orta Doğu’da ve Orta Asya’da da yapıyor.
İngilizce FOCAC (Forum on China-Africa Cooperation) olarak adlandırılan Çin-Afrika İş Birliği Formu 2000 yılından bu yana Çin ve Afrika ülkeleri arasında her üç yılda bir düzenlenen bir toplantı. Bu toplantıların amacı Çin ile Afrika ülkelerinin siyasi, güvenlik ve ekonomik iş birliğinin gelişmesini sağlamak olarak açıklayabiliriz. Çin-Afrika zirvesi 3 yılda bir yapılıyor. Bu zirvelerde üç yıllık eylem planları, Çin’in mali yardım taahhütleri, Çin’in yatırım projeleri karara bağlanıyor.
Uzmanlar Çin ile Afrika kıtasının ilişkilerini 1950’li yıllara dayandırsa da Çin, özellikle 2000 yılından sonra Afrika’ya yönelik kredi ve borç destekleri, altyapı ve yer altı kaynakları yatırımlarıyla bölgedeki etkisini her geçen gün artırdı.
Şu ana kadar Çin, Afrika’da on bin km demiryolu, yüz bin km karayolu, bine yakın köprü, yüze yakın liman, altmış altı bin km elektrik iletim hattı inşa etmiş. Bu veri Çinli kaynaklardan alındığı için köpürtülmüş rakamlar olabileceğini de ayrıca belirtmek isterim.
FOCAC ilk zirvesini 2000 yılında Pekin’de düzenledi. 2000 yılından bu yana her 3 yılda bir düzenlenen etkinlik sırasıyla Pekin'de ve Afrika ülkelerinin başkentlerinde yapılıyor. Sadece 2021 yılında Senegal’de düzenlenen 8. Forum Kovid-19 pandemisinden dolayı online olarak yapılmıştı.
Çin Devlet Başkanı Şi Cinping zirve öncesinde Afrika ülkelerin lideriyle yaptığı görüşmelerde, dünyada büyük bir dönüşümün yaşandığını ve bu süreçte "Küresel Güney" ülkelerinin uluslararası eşitlik ve adaleti savunmak için birlikte hareket etmeleri gerektiğini söyledi.
Çin lideri Afrika'nın dünyanın önemli bir kutbu ve Çin diplomasisinin önceliği olduğunu söyleyerek "Çin ve Afrika, eşit ve düzen içinde çok kutuplu dünya ile kapsayıcı ekonomik küreselleşmeyi desteklemeli, uluslararası eşitliği ve adaleti, gelişmekte olan ülkelerin ortak çıkarlarını birlikte korumalı" ifadesini kullandı.
Batı Çin’in Afrika kıtasını borçlandırıp Afrika ülkelerinin stratejik kurumlarına el koyduğunu ve kendi çıkarlarına göre siyaset yürüttüğünü iddia ediyor. Çin Batı’nın kendisine karşı yürüttüğü iddialara karşı Çin'in Afrika ile ilişkilerinde "5 Hayır" ilkesini benimsediğini deklere etti.
"5 hayır" ilkesi; Afrika ülkelerinin iç işlerine karışmaya, tercih ettiği kalkınma yoluna müdahale etmeye, dışarıdan irade dayatmaya, yardımları siyasi şarta bağlamaya ve yatırım ile finans iş birliğinde bencil kazanç arayışına karşı olduğunu benimseyen bir kavram.
Çin Afrika’yla olan ilişkilerinde Batı’nın aksine sömürgecilik amaçlarının olmadığını, "Kazan-Kazan" bakış açısıyla ortak kalkınma hedefiyle çok taraflı bir iş birliği yaptıklarını söylüyor. Hatta Batı’yı ima ederek "Tarih, sömürgeciliğin ve Soğuk Savaş cepheleşmesinin eski günlerine dönmeyecek. Afrika, büyük güçlerin güreş meydanı değildir" diyor. Bunu söyleyen Çin'in Afrika İşleri Özel Temsilcisi Büyükelçi Liu Yuşi.
Yuşi Forum öncesi düzenlenen basın toplantısında "Çin'in Afrika'nın modernleşmesini, ülkelerin kendi ulusal koşullarına ve kültürel özgüllüklerine uygun kalkınma yolunu izlemesini desteklediğini" söyledi ve ekledi "Modernleşme tek kutupluluk değildir. Batılılaşmayla eşdeğer değildir. Gelişmekte olan ülkeler kendi koşullarına uygun kalkınma yolunu seçmekte özgürdür" dedi.
Son olarak Çin-Afrika İş birliği Forumu 9'uncu zirvesini 4-6 Eylül'de Pekin'de düzenledi. Bu forum aynı zamanda 2018 yılından bu yana yüz yüze yapılan ilk toplantı oldu. Bu zirvede Çin, Afrika Birliği (AfB) üyesi 53 ülke ve Afrika Komisyonu bir araya geldi. Bu sene forma katılmaya tek Afrika Birliği üyesi olan Esvatini Tayvan ile diplomatik ilişkisi olduğu için forumda yer almadı.
Bu yılki zirve "Modernleşmeyi ilerletmek ve ortak geleceği paylaşan yüksek düzeyli Çin-Afrika topluluğu inşa etmek için el ele vermek" alt başlığını taşıdı. Bu forumda devlet yönetimi, sanayileşme, tarımda modernleşme, barış ve güvenlik ve Kuşak ve Yol iş birliği konularında üst düzey toplantılar düzenlendi.
Çin’in bu üç yıllık süreçte "Afrika'nın modernleşmesini" destekleyecek programlarıyla kıtadaki varlığını ve ülkelerle ilişkilerini derinleştirmeyi hedeflediği söyleniyor.
Bildiğiniz üzere Çin 2049 yılında bitmesi hedeflenen Kuşak ve Yol Projesi'ni çok önemsiyor ve bu projede Afrika önemli bir bölge. FOCAC, Çin'in Kuşak ve Yol Projesi kapsamında bir iş birliği ve koordinasyon platformu olarak da görülüyor.
Tüm bunları çarpıp topladığımızda, Çin’in son 25 yılda Afrika’da güçlenmesinin en önemli etkenlerinden bir de Çin-Afrika İş Birliği Forumları olduğunu söyleyebiliriz.
Çin, Afrika ile ilişkilerini önemli görüyor. Afrika Çin için sadece bir ihracat pazarı olmasının ötesinde zengin enerji ve yer altı kaynakları, tarıma elverişli arazileri, genç iş gücüyle önemli bir kıta.
Trade Map verilerine göre, Çin ile Afrika ülkeleri arasındaki ticaret hacmi 2000 yılında yaklaşık 14 milyar dolarken 2023'te 283 milyar dolara yükseldi. Çin’in Afrika ile olan ilişkilerini artırmak için Afrika’dan ithal edeceği ürünlerde sıfır vergi uygulayacağı da söyleniyor.
Tüm bunların yanında özellikle Fransa’nın Frankafon Afrika ülkelerinde gücünün azaldığı görülüyor.
Tabi Çin’in Afrika’da artan hegemonyasının yanında Afrika ülkelerinin son yıllarda yaşadığı borç problemleri, Çin'in Afrika'ya yönelik kredi ve mali yardım desteklerini tartışılır hale getirdi. Batı "Borç tuzağı" tezini çokça dillendirir oldu.
ABD'nin Boston Üniversitesi Küresel Kalkınma Politikaları Merkezi'nin hazırladığı "Çin'in Afrika'ya Kredileri" veri tabanına göre, Çinli kreditörler, 2000 ile 2023 yılları arasında 49 Afrika ülkesi hükümetlerine ve bölgesel kuruluşlarına toplam değeri 182,28 milyar dolara ulaşan 1306 kredi sağladı.
Çin ise Batı tarafından sıkça vurgulanan "borç tuzağı" eleştirilerine Çin'in Afrika'ya verdiği kredilerin ülkelerin Batı’nın kurumları olan IMF ve Dünya Bankası’nda aldığı kredilere kıyasla daha düşük oranda olduğunu söyleyerek karşı çıkıyor.
ABD, Rusya, Fransa, İngiltere, Rusya, Çin gibi Küresel güçlerin mücadele alanına dönüşen Afrika Kıtası’nın bu işten kârlı mı çıkacağını yoksa geçmişte olduğu gibi küresel güçler tarafından sömürülmeye devam mı edeceğini birlikte göreceğiz.
Malumunuz Afrika ülkelerinin büyük çoğunluğunun ekonomik problemleri var. Ekonomik problemleri olmayan ülkelerin de yatırıma ihtiyaçları var. Yaptığım okumalardan ulaştığım sonuçlardan biri de Çin’in Afrika stratejisinde üçlü saç ayağı olduğu. Bunlar; ekonomi, siyaset ve güvenlik.
Önce Afrika ülkelerine hibe, kredi, alt yapı ya da doğrudan yatırımlarla ekonomik ilişkilerini geliştiriyor. Sonra da siyasi ve güvenlik konularında ilişkilerini ilerletiyor. Bu yaklaşım da ister istemez her türlü Afrika yönetimlerinin hoşuna gidiyor.
Tabi Çin’in kendini anlattığı kadar "mahsun" mu? Bu bir büyük soru işareti. Batılı ülkeler Çin’in Afrika ülkelerini borçlandırdığını, borcunu ödeyemeyen ülkelerin limanlarına, havalimanlarına ya da bankalarına borç karşılığı el koyduğunu iddia ediyorlar. Buna da Çin’in "Borçlandırma Stratejisi" ismini veriyorlar.
Çin’in Afrika stratejisinin saç ayaklarını ekonomi, siyasi ve güvenlik olduğunu söylemiştim. Çin gelişen ticari ve siyasi ilişkilerinin yanında askeri olarak da varlığını kıtada güçlendirmek istiyor. Aslına bakarsanız Afrika’da nüfuzu bulunan tüm küresel güçler bunu istiyor.
Uluslararası güçlerin Afrika’da askeri üs edinme rekabetinde, Afrika’nın Ortadoğu’ya en yakın ucunda yer alan Cibuti ön plana çıkmakta. Hali hazırda Çin, ABD, İtalya ve Japonya’nın Cibuti’de askeri üssü bulunuyor. Bunun yanında Almanya, İspanya ve Suudi Arabistan da Cibuti'de bir askeri üsse sahip istiyor.
Uzmanlar Cibuti’deki askeri üs rekabetinin, özellikle Çin ve ABD arasında yaşandığını söylüyor. Hatta ABD’li yetkililerin Çin’in Sri Lanka’da yaptığı gibi Cibuti’yi de borçlandırıp, ABD askeri üssünün bulunduğu ABD için kritik bölgelere Çin'in el koyma ihtimalinden rahatsızlık duyuyorlarmış. Cibuti’nin borcunun büyük kısmının Çin’e olması, ABD'nin endişelerini doğruluyor gibi gözüküyor.