Çiftçi kadınların ilham veren hikayeleri-1

Ali Ekber YILDIRIM TARIM DÜNYASINDAN

Türkiye İş Bankası, kuruluşunun 100. Yılında Kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e yakışır bir etkinlik daha yaptı. 15 Ekim Dünya Çiftçi Kadınlar Günü’nde düzenlediği "Kadının Gücü: Geleceğin Tarımı” etkinliğinde çiftçi kadınların ilham veren hikayelerini dinledik. Sahneye çıkan her kadın çiftçi, başarısının cumhuriyete ve Atatürk’e borçlu olduğunu söyledi.

Birleşmiş Milletler, 2008 yılında 15 Ekim’i “Dünya Çiftçi Kadınlar Günü” ilan etti.  Amaç, çiftçi kadınların tarımsal üretimde, kırsal kalkınmada ve gıda güvenliğinin sağlanmasındaki rolünü görünür kılmak.

İş Bankası, 2023’te olduğu gibi bu yıl da "Kadının Gücü: Geleceğin Tarımı” etkinliğinde kadın çiftçileri bir araya getirdi. İş Bankası’nın İstanbul’daki İş Kuleleri’ndeki etkinlikte sevgili Ezgi Gözeger’in sunumu ile çiftçi kadınlar hem hikayelerini anlattı hem de ürünlerini sergiledi.

Kadınlara fırsat eşitliği tarımsal üretimi 1 trilyon dolar artırır

 Kars’tan İstanbul’a, Artvin’den Bursa’ya, Aydın’dan Hakkari’ye, Hatay’dan Tekirdağ, Muğla, İzmir, Mersin’e kadar çok sayıda kadın çiftçi ile buluştuklarını belirten Türkiye İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı Sezgin Yılmaz, etkinliğin açılışında dünya genelinde tarımda çalışanların ortalama yüzde 40’ının kadınlardan oluştuğunu söyledi. Yılmaz sözlerini şöyle sürdürdü: “İstihdam verilerine baktığımızda ülkemizde 5 milyon kişi tarımda istihdam ediliyor. Bunun 2,5 milyona yakın kısmı sizler yani kadın çiftçilerimizden oluşuyor. Çiftçi Kayıt Sistemi’ne (ÇKS) baktık 250 bin kadın çiftçimiz var. Toplam ÇKS kaydının yüzde 15’i sadece. Yani tarımsal emeğin neredeyse yarısı kadındayken, iş mülkiyete, gelir adaletine gelindiğinde kadının geride bırakıldığını, sektörde görünmez bir rol oynadığını görüyoruz. Kadın aile işletmesinde her işi yapıyor ama sektörde doğrudan bir görünürlüğe sahip değil. Dünya Bankası ve Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü(FAO)’nün ortak bir çalışmasına göre eğer kadınlar tarımda erkeklerle aynı fırsatlara sahip olabilselerdi, yani tarla ve hayvan varlığı, ÇKS kaydı, kredi ve hibelere erişim olanaklarına sahip olsalardı kadınların dünyada tarım ve gıdaya yapacakları ek katkının minimum 1trilyon dolar olurdu. Kadınların erkeklere göre yüzde 24 daha verimli üretim yaptıkları ve bu nedenle her alanda olduğu gibi tarımda da kadınlara fırsat eşitliği sağlanması gerekiyor.”

İş Bankası’nın kuruluşundan bugüne tarımda, sanayide, ülke kalkınmasında çok önemli bir rolü olduğunu hatırlatan Sezgin Yılmaz: “Aslında bizim amacımız bugün burada bu etkinliği yaparken belki bundan 100 yıl sonra da sizin torunlarınız, bizim meslektaşlarımız, o zamanki gazeteci şunu desin istiyoruz, ‘İş Bankası çiftçi kadınlar için 100 yıl önce öyle şeyler yaptı ki, böylece kadınlar tarımda bu kadar söz sahibi olabildiler.’ Bizim gelecekle ilgili hayalimiz açıkçası budur.” dedi.

 

İlham veren kadın çiftçilerin hikayeleri

Türkiye İş Bankası Tarımsal Pazarlama Bölümü tarafından düzenlenen etkinliğe İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı Sezgin Yılmaz, Tarım Bankacılığı Pazarlama Bölüm Müdürü Zafer Arslan, Ticari Bankacılık Ürün Müdürü Kerem Akıner, İMECE Mobil Genel Müdürü İlker Mehmet Sağlam,  Pazarama Yönetim Kurulu Başkanı Yalçın Sezen, bankanın üst düzey yöneticileri, tarım ihtisas şubelerinin kadın müdürleri, ülke genelinde çok sayıda kadın çiftçi katıldı. Geçen yıl olduğu gibi farklı bölgelerden 8 kadın çiftçi/girişimci başarı hikayelerini anlattı. İşte o hikayelerden 4’ü.

Hilal Erden ineklerine aşık bir çiftçi 

Hilal Erden (Kars):  Ben 24 yaşında genç bir çiftçiyim. Kendime çiftçi diyorum çünkü kendi hayvanları olan babasının işini sırtlayan bir çiftçiyim. Okul hayatım hep köyde geçti. İlkokulu kendi köyümde, ortaokulu başka bir köyde yatılı okudum. Liseyi Kars merkez’de okudum. Kars’ın merkeze bağlı Hacıveli Köyü’nde yaşıyorum. Üniversite olarak Erzurum’da Atatürk Üniversitesi Laboratuvar Veteriner Teknikerliği bölümü okudum. Üniversiteden sonra sahada çalıştım. Ahıra girdiğimde hangi hayvan sağlıklı, hasta olan var mı ateşi var mı yok mu anlarım. Klinik eğitimim zor geçti. Çok iyi bir hocanın yanında çalıştım.

Bir anımı anlatmak istiyorum. O kış babamın ahırında çalıştım, yardım ediyorum. İki hayvanımıza sezeryan doğum yaptırdık. İlkinde pek bir şey hissetmedim, olabilir. Ama ikincisinde o kadar çok korktum ki. Bir hayvanı kaybetmek; kar, zarar tarafını geçin o hayvanla kurduğunuz bir bağ var. Öldüğünde ailede bir boşluk oluyor. Köyde hayvancılık yapan herkes bunu bilir. O gün hava soğuktu. Hekimler geldi sezeryan doğum bitti. Gece saat 4’te  hekimler gitti. Babama siz gidin ben burada beklerim dedim. Çünkü dikişi atar, yırtılma bir şey olursa yardımcı olurum diye. İneğin yanında buzağı diğer tarafta da ben uzandım. Buzağı üşümüş ve geldi benim kucağıma yattı. Battaniyeyi sardım ve beraber uyuduk. O günü hiç unutmuyorum. Anladım ki ben bu işe aşığım.

Hayvancılık yaptığı için annesi 3 yıl konuşmamış

Babama dedim ki ben hayvancılık üzerine kendi işimi kurmak istiyorum. Annem benimle 3 yıl konuşmadı. Aynı evdeyiz konuşmuyor. Annem dedi ben senin köyde kalmanı istemiyorum. Köyde ne yapacaksın. Köyde böyle bir saçmalık var. Oku hayatını kurtar. Niye, ben bu toprağın ekmeğini yiyor, derenin suyunu içiyorsam bu topraklara minnet borcum var. Ama böyle olmuyor. Gençlerin çoğu kırsaldan kente göçüyor. Bunun en önemli sebebi ise sigorta imkanımız yok. Ya da bu işe meslek gözüyle bakılmıyor. Ben kendi işimi kuracağım dediğimde ailem, komşular hepsi buna bir meslek olarak bakmadı.

Kendi işimi kurdum. 2022 yılında uzman eller desteği ile 100 bin lira hibe kredi aldım ve 4 Simental düve aldım, doğum yaptılar.2023 yılında şap hastalığı çıktı ve köyde 100’den fazla hayvan telef oldu. Muhtara aşı yapılsaydı bu hayvanlar telef olmazdı dedim ve köyüme karşı borcum var diyerek bu konuda da çalışmaya başladım. Bence bu ülkenin yapı taşı köydür. Her köy bir fabrikadır. Biz o fabrikanın içinde sadece küçük bir dişliyiz. Dişli döndüğü sürece çark döner, çark dönünce fabrika işler. Yani 80 haneden ne olacak diye bakmayın. Orada 80 üretici var, dışarıdan gelen çobanlar var. Biz bu toprakların silahsız askerleriyiz. Elimizde yabalarımız var. Ben ortaokuldan beri eli nasırlaşmış biriyim. Ben gençlere hep söylüyorum, köyde kalalım köyü büyütelim, hayvancılığı geliştirelim. Köyde imkan çok daha fazla. Sadece bunu görmek isteyen görebiliyor. Sigortası yok, meslek olarak görülmüyor, iş imkanları yok ve bu biz gençleri yıpratıyor. Siz bize ışık olun biz üretiriz. Bize iyi ki varsınız deyin yeter.

Köy, hayvancılığı yaşatır

Köyde iki türlü başarılı olursunuz ya her şeyi kabul edip boyun eğersiniz ya da isyan eder baş kaldırırsınız. Ben baş kaldırdım. Köyde hayvanları olan tek kadın benim. Niye daha fazla olmasın emek veren çalışan biziz. Biz gençlere inanın. Milyonlarca genç var. Bu işi yapmak isteyenler de var. Ama çevre baskısı ile “çiftçi mi olacaksın, hayvancılık mı yapacaksın” sözleri üzerine bu işe girmiyor. Yaparız biz. Elim nasırlı ve yüzümde güneş lekeleri var. Bundan da gurur duyuyorum. Atatürk’ün de dediği gibi “üreten köylü milletin efendisidir”. Köy hayvancılığı yaşatır.

Gençler çay toplamayı bilmiyor

Fatma Saruhan(Rize): Ben Rize Merkeze bağlı Yenikale Köyü’nde yaşıyorum ve 8 çocuklu bir ailenin kızıyım. Benim İş Bankası ile aşkım 50 sene önce başladı. Babam ilk kumbaramı İş Bankası hesabı ile aldı. Biz şimdiki çocuklar kadar şanslı değildik onu hem kumbara yani para biriktiriyorduk hem de oyuncak olarak oynardık. Sonra evlendim ben de çocuklarıma aynı kumbara hesabı açtım. Şimdi 4 torunum var onlara da aynı sevgiyi yaşatacağım. Ben evlenip İstanbul’a gittim. 1999 depreminde eşimin psikolojisi bozuldu ve tekrar Rize’ye taşındık.

Çay tarımı ile uğraşıyorum. Memleketimiz çok güzel ama engebeli ve tarım için zorluklarımız oluyor. Gençlerimiz köylerde kalmıyor. Hem kızıyorum hem de onlara hak veriyorum. Yazın 3 ay çay toplayacaklar sonra 9 ay ne yapacaklar iş yok. Cumhurbaşkanımız da Rizeli ama bize fazla ilgi göstermiyor.

Eşimle çay tarımı yapıyoruz. Hep yaşlılar çay topluyor. Gençler çay toplamayı bilmiyor. Onlara da hak vermek istiyorum. Çünkü emekli olmak istiyorlar. Yazın çay toplayacaklar kışın iş yok. İş imkanı olsa kalırlar. Kadınların çoğunda sigorta yok. Ancak eşler ölecek onun maaşı kalacak kadınlara.”

Pandemide enginarla gelen başarı

Halide Adalılar(Aydın): Ben sözlerime Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e teşekkürle başlamak istiyorum. Burada olmamızı O’na borçluyuz. Ben 45 yaşındayım ve 25 yıldır eşimle tarımla, hayvancılıkla uğraşıyoruz. Üç kızımız var. Dedelerimizden bize kalan kök enginarımız çoğaltarak bu zaman getirdik.  Ata tohumu sakız cinsi kök enginarı üretiyoruz. Pandemiye kadar Aydın ve çevre illeri pazarlarına üretim yapıyorduk. Aynı zamanda İstanbul’dan büyükşehirlerden bize gelen tüccarlar vardı kamyonla gelip enginarı alıp gidiyorlardı. Ama üreticinin emeğinin karşılığı hiçbir zaman verilmiyordu. Arada kazananlar daha çok oluyor. Pandemi tam bizim mahsulümüzün üzerine denk geldi. Yani hasat zamanı pandemi oldu. Tarlalar enginarla dolu ve pazarlar birden kapandı. Bu süreçte,  günlük 10 bin enginar kesiminden bahsediyorum. Pazarlar kapanınca elimizde kaldı.  Bir yıllık emeğimiz. Karşılığını alamazsak ertesi yıl ekim yapamayız. Sonra arayışlara girdik. Arkadaşlarımız da bu işi yapıyordu ama onlar üretmek yerine daha çok alıp satıyorlardı.

O zaman kızım Tıp Fakültesi birinci sınıf öğrencisiydi. Okul kapanınca yanımıza geldi. Enginarı nasıl satalım diye düşünürken sosyal medyadan satalım diye planladık. Bu hale geleceğimizi hayal bile edemedik. Kızım doktorların olduğu bir sosyal medya grubuna enginarları koydu. Tabii biz enginarı tarladan kesiyoruz, soyuyoruz ve en taze haliyle doğrudan suya koyup gönderiyoruz. Aracı olmayınca çok taze bir şekilde tüketiciye ulaşıyor. Aracıların elinde ürün tüketiciye ulaşıncaya kadar çok kötü hale geliyor. İnanılmaz bir talep gördü ve o yıl biz çok güzel enginar satışı yaptık.

Hedef yurtdışına enginar ihraç etmek

   Enginar işi çok erkek egemen bir iş. Kadına alışık değiller. Ben çok uzun yıllardır eşimle birlikte tarlada çalışıyorum. Ama maalesef biz erkeğin arkasında duran görünmeyen yüzüz. Aslında bu işi gerçekten toparlayan, yapan biziz.  Sonra bu sosyal medya satışı çok artınca kendimi satış ve pazarlamada buldum. Nasıl derseniz. Kendime bir şahıs şirketi kurdum. Bizim orada bir kooperatif var ve sadece erkeklerden oluşuyor. Kadın yok. Bana dediler ki şirkete ne gerek var? Daha işin başındasın, çok erken. Ama ben dinlemedim. Sonra bir web sitesi yaptım kendime. Pazarama’yı bilmiyordum. Bilseydim çok daha farklı yerlerde olurdum. Çok acemice bir üniversite öğrencisine web sitesi kurdurdum. Çocuk geldi ürünleri yükledi ve gitti. Ben sosyal medya ile uzaktan yakından alakası olmayan bir insanım. Kızım da okuluna gidince tek başıma kaldım. Geceleri sabaha kadar kurslara katıldım. Web sitesi nasıl yönetilir? İlk yıl çok güzel satışlar yaptık hem soyal medyadan hem de internet sitesinden. Baştan her şey çok zordu. Ama onları aştık. Kadının olduğu her yerde hayat var, umut var. Biz önce kendimize güvenelim, inanalım. Bundan sonraki amacım yurtdışına açılmak.

Kars’ın ilk yöresel yemek restoranını açtı

Nuran Özyılmaz(Kars): Bize bugünleri, bu özgürlüğü sunan, bize dünyada ilk seçen ve seçilen kadın ünvanını veren Mustafa Kemal Atatürk’ü saygıyla, rahmetle anıyorum. Ben Kars’tan katılıyorum ve memleketten göç etmeyen bu memleketi bekleyen 100 yılın üstünde yaşayan bir annenin çocuğuyum. Altı kardeş ve en büyük kız çocuğu benim. Hep o şehirde çalıştık ve o şehri bekledik. Yoktan kaçmak çare değil.  Kars çok göç vermiş. Hatta 70’li yıllarda çoğu gazete başlıklarında ‘50 bin liraya satılık şehir’ başlıkları altında göç veren bir serhat şehir.

Biz o şehri beklemek zorundayız. Çünkü memleketimiz orası. Ben de çok sıkıntılar yaşadım, 1957 doğumluyum 1974 ticaret lisesi mezunuyum. Kamuda çalışmadım. Ben ne yapabilirim kaygısı ile elimdeki bilezikleri bir ihtiyaç için kullanırsam onu da kaybederim diyerek ticarette değerlendirirsem sürekli bir kazanç sağlarım diye düşündüm. O bileziklerle tuhafiye malzemeleri alarak evde satarak ilk ticaretimi yaptım. Hiç müşteri beklemedim müşterim de hiç eksik olmadı. O sıralar örgü makinalarının iyi iş yaptığını gördüm. Biriktirdiğim paralarla örgü makinası aldım. Popüler bir örücü oldum. Eve yetmez oldum. Bir işyeri açtım. Arkası atölye, ön tarafı satış yeri. 2006’lara geldiğimizde o işin modası geçti.

Kaz üretimi ile kırsal kalkınmada başarı hikayesi yazdı

Arayış içerisindeyim ve sefalet günlerine dönmek istemiyorum. Ev yemekleri yapmaya karar verdim ve 4 masa ile başladım. Amaç, Bağ-Kur’dan emekli olup sağlıklı bir yaşam güvencesine kavuşmak. Kars’ta yöresel bir restoranın olmadığını fark ettim. Bizim geçmişten gelen çok eski yemeklerimiz vardı. Ama turistlerin gideceği bir yer yoktu. Ben 6 ay sonra kaz yemeğini ön plana alarak Kars Kaz Evi’ni kurdum. Kaz evini kurduktan sonra ürün tedarikim çok zor. Satılmayan bir ürünün adını işletmeme koymuşum. Bu işte sürdürülebilirlik çok önemli. Ne yapabilirim  diye arayıştayken Kaz yetiştiriciliği derneğini kurdum. Kadınları üye yaptım ve onlar kaz yetiştirmeye başladılar. Para kazandıkça herkes kaz yetiştirmeye başladı. Kadınlar bu sayede altın, ev almaya başladı. Bu kaz evi ile Kars’la Kaz’ı özdeşleştirdim. Turizme katkım oldu. Kaz yetiştiricilerine bir pazar oluşturdum. Geçmişte bizim geleneğimizde vardı. Ama turizm gelişmemiş paraya dönüşmemişti. Ben köylünün arkasında durdukça üretim arttı. Şu anda 500 bin baş kaz ile sezona hazırız. Kaz tüyleri Macaristan’a satılıyor.  İç pazardan alan şirketler var. Çok televizyon programı yaptılar, belgeseller çekildi Kars’ın ilk kadın girişimcisi diye. Sonra medya cebimize girdi ve sosyal medya oldu. Daha kolay ulaşıyoruz. Ben ilk bu işe başladığımda 3 ay sürmez kapanır dediler. Şimdi alternatifler çoğaldı. Benim menümle yemek yapıp satıyorlar. Bugün bu işi yapanlar çoğaldı. Kırsal kalkınma ile kadınlar güçlendi. Güçlü kadınlar ve ailelerle güçlü nesiller yetişir. Toplum güçlenir. Kadın ekonomik olarak güçlü olursa güçlü evlatlar yetiştirir.  Kadınlar olarak salmadan, çalışmadan kendimizi kenar etmemeliyiz. Erkekler de zaman içerisinde bunu anlıyorlar. Başarıyı onaylayıp takdir ediyorlar. Biz bunu cinsiyet ayrımı değil, kadınlar olarak rakip tanımadan yol almalıyız.

Diğer başarı hikayelerini yarın paylaşacağım.

Kadınlara Pazarama’dan satış desteği 2025’te de sürecek 

Türkiye İş Bankası’nın iştiraki olan e- ticaret platformu Pazarama, satış üzerinden komisyon ve kargo ücreti almadan kadın çiftçilerin ürünlerini tüketiciye ulaşmasını sağlıyor. Bunu 2024 yılı sonuna kadar sürdüreceğini açıklamıştı. Genel Müdür Yardımcısı Sezgin Yılmaz:”Bu konuda üreten çiftçi kadınlarımızın pazar sorununu çözmeyi hedefliyoruz. Bunun devamı da gelecek. 2025 yılında da bu uygulamamız bütçesi artarak devam edecek. Pazarama platformumuzu kadın çiftçilerimizin hizmetine devam edecek.  Ayrıca 2025 yılında çiftçi kadınlara yönelik özel bir eğitim programımız başlayacak. Temel bilgisayar ve internet kullanımı, dijital pazarlama, markalaşma, gıda hijyeni, etiket mevzuatı, kooperatifleşme, finansman gibi konularda çiftçi kadın ve kadın kooperatiflerinin ihtiyaç duyduğu tüm konuları kapsayan bir içerikte olacak.”dedi.

 Çiftçi kadınların nelere ihtiyacı var?

1-Finansal okuryazarlık

2- Geniş pazarlara ulaşma imkanı sağlanmalı

3- İletişimi, reklam ve tanıtımı güçlü tutmak

4- Markalaşmak

5- Dijitalleşme ve teknoloji

6- Teknik bilgi(ürün, su, sulama,enerji kullanımı)

Tüm yazılarını göster