Chuang Tzu’nun düşü

Murat BERK UZMAN GÖRÜŞÜ

T’Ai-chi T’u veya daha popüler ismi ile Ying Yang diyagramı hayatın yansıması olan piyasaları kavrayabilmek için önemli bir kavram. En az onun kadar önemli ancak az bilinen bir düşünme biçimi veya bakış açısının ipuçlarını ise bir Taocu masalda bulabiliriz.

Popüler dizi Dark’ta da bahsi geçen Chuang Tzu’nun paradoksu, edebiyat ve felsefede birçok esere de ilham vermiş olan Taocu bir masaldır. Bu masala göre Tao ustası Chuang Tzu düşünde bir kelebek olduğunu gördü. Uyandığında, düşünde kendini bir kelebek olarak gören insan mı, yoksa düşünde kendini bir insan olarak gören kelebek mi olduğunu bilemedi. Birçok edebiyatçı ve filozofu etkileyen bu görünüşte paradoks olan masal, Borges tarafından aslında sadece bu anın var olduğu, kesin olarak söylenebilecek olanların ise rüyada iken kelebek uyanıkken ise Chaung Tzu olduğu şeklinde yorumlandı. Hatta Borges, buradan yola çıkarak aslında tarihi oluşturan ve birbirine bağlayan objektif gerçekler olmadığı şeklinde, spekülatif, post modern veya kuantum psikolojisi diyebileceğimiz bir çıkarımda da bulunuyor.

Bu bir bakış açısı. Ne kadar geniş perspektiften bakan kişilerce yapılmış olsa da batı eksenli, daha genelleyecek olursak masalın anlattığı düşünce yapısına büyük oranda rasyonel bir bakış açısı. Tao felsefesi içinde bakıldığında ise belki de anlatılmak istenen çok daha basit; bakış açısında yaşanan bir değişiklik ve dönüşüm. Yani belki de ortada bir paradoks yok.

Ekonomi ve piyasalarda da rasyonellik ve analiz çok önemli. Ancak olguları gereğinden fazla analiz etmek ve hayatın bizce rasyonel olan çizgide ilerleyeceğini düşünmek her zaman olumlu sonuç vermez. Koronavirüs (Covid-19) salgınının ciddiyetinin net anlaşıldığı ve fiyatlamasının küresel piyasalarda geniş çapta daha belirgin hale geldiği 20 Şubat tarihini milat olarak aldığımızda, Avrupa borsalarında en iyi performansı sırası ile yarı iletken, teknoloji donanımı ve perakende sektörleri gösterdi. En kötü performansı ise havayolları, enerji ve bankalar alanında gözlemledik. Amerika’da sektör performanslarına baktığımızda da 20 Şubat’tan beri otomotiv, metal & madencilik ve perakende en iyi performans gösteren sektörlerde başı çekerken en kötü performansı gösteren sektörler yine enerji, havayolları ve bankalar oldu. Basit bir bakış açısıyla bu performanslar üç aşağı beş yukarı tahmin edilebilir miydi? Peki Koronavirüs(Covid-19) virüsünün pandemi haline gelebileceği de belli değil miydi? Virüs yeni olmakla birlikte yayılma süreci son derece klasik ve dolayısıyla tahmin edilebilirdi. Mars’a koloni kurma hayalleri kurulurken 1918’de milyonlarca insanın ölümüne sebep olan İspanyol virüsü ile nerdeyse aynı mevsimselliği gösteren ve çok benzer şekilde ikinci ve daha yüksek bir tepe yapan Koronavirüs (Covid-19) için küresel çapta önlemler neden zamanında alınmadı? Belki de basit olanı anlamak yerine aşırı karmaşıklık ve detaylar ile vakit kaybedildi?

BIST’e baktığımızda da sektörel olarak benzer performanslar görüyoruz. Banka Endeksi’ndeki negatif ayrışma yüzde 19 civarında iken ulaştırma endeksi ise yüzde 25 civarı negatif ayrışmış durumda. Gelişmekte olan ülke para birimleri arasında ise Kuzey Asya ülkeleri olumlu ayrışmışken ZAR ve TRY olumsuz ayrışan para birimleri olmuştu.

Kolektif yatırımcı bakış açılarında yaşanan değişiklik ile yukarıda bahsi geçen performans trendlerin ters yüz edildiğini ve bunun birbiriyle görünürde alakasız olan piyasalarda gerçekleştiğini görüyoruz. Yeni oluşmaya başlayan bu yeni (ve eskisinin tersi) trendlerin kalıcılığının bakış açısındaki değişimin süresine ve bu değişimin süresinin de gerçekleşmelere bağlı olacağını iddia etmek belki basit görünebilir.  Fakat basit her zaman kolay değildir. Basit mantık ile yatırım yapmak da her zaman kolay değildir. İşin gerçeği; basit olunacak zamanlar ve karmaşık düşünülmesi gereken zamanlar var.

Amerikan seçimlerinden önce yayınladığımız raporlarda gayet ısrarlı bir şekilde seçim sonrasında piyasalarda özellikle de gelişmekte olan ülkelerde bir rahatlama görebileceğimizi ifade etmiştik. Gerçekten de seçimlerden bu yana özellikle gelişmekte olan ülke piyasalarında güçlü bir performans izledik ve kısa süre için ciddi kazançlar elde edildi.

Bizim piyasalarımız da gelişmekte olan ülkelerde daha olumluya eklenen havanın yanında içerideki ekonomi yönetiminde yapılan değişiklikler ile birlikte en iyi performans gösteren piyasalar oldu. Örneğin, BIST100 endeksi Ekim sonundan bu yana TL cinsi yüzde 20'nin üstünde yükselmiş durumda. Dolar cinsi baktığımızda ise yüzde 30'u aşan bir yükseliş söz konusu.

Her ne kadar kısa vadede bu kadar kısa bir süre içinde ciddi kazançlar elde edilmesi nedeniyle piyasaların bir realizasyon görmesi ve dinlenme evresine girmesi son derece normal olsa da bunun özellikle son haftalarda vurguladığımız gibi gelişmekte olan ülkelerin daha olumlu bir yatırım konjonktürüne girmesini beklediğimiz bir dönemde gerçekleşecek olması bizce olumlu trendin devamı konusunda ümitlendiriyor. Ana fikir olarak ise ABD seçimlerinden önce S&P500 endeksinde sene sonundan önce yeni bir zirve beklediğimizi ama gelişmekte olan ülkeleri daha avantajlı gördüğümüzü ifade etmiştik. S&P500 endeksinde yeni bir zirve gördük ve hem bu endeks hem de Nasdaq gibi büyük gelişmiş ülke borsa endekslerinde, endeks bazında aşağı yönlü risklerin ağır bastığını sektör ve rotasyonları ile yol alınması gerektiğini düşünüyoruz. Kısa vadede volatilitenin özellikle gelişmiş ülke piyasalarında artabileceğini özellikle volatilite tarafı için hedge mekanizmaları ve araçları düşünülmesinde fayda olduğunu düşünüyoruz.

Son olarak şunu unutmayalım ki küresel kurumsal yatırımcılar arasında piyasalarda alınan pozisyonları gösteren birçok göstergeye göre gelişmekte olan ülkelerde alınan pozisyonlar aşırılıktan uzak ve gelişmiş ülkelere nazaran çok daha düşük seviyelerde. Bu durumun da önümüzdeki dönemde normalleşmesi beklenebilir.

Tüm yazılarını göster