Önce Ukrayna savaşı, ardından Gazze kaosu; Dünyada zaten var olan cepheleşmeyi iyiden iyiye pekiştirdi. Bundan en çok etkilenenler de demokratik ülkeler oldu.
ABD’nin Gazze’deki İsrail saldırılarını durdurmak yerine, bölgeye “yardım” için Akdeniz’e kurduğu yapay limanın daha ilk haftalarında parçalara ayrılıp karaya vurması, kendini “demokrasinin kalesi” gibi yansıtan Washington yönetiminin Ortadoğu politikalarının dağılmasının somut göstergesi gibi.
Batı’nın okyanus ötesindeki diğer büyük merkezi, Avrupa Birliği de, Ukrayna ve Gazze ile başlayan küresel sistem değişimine ayak uyduramayanlardan; Avrupa Birliği ülkelerinin hem Ukrayna, hem de Gazze meselesinde bölünmeleri, Birlik içindeki ulus devletlerdeki vatandaşlar arasında katı kamplaşmaların önünü açtı.
Slovakya Başbakanı Fico’nun bir suikast girişimiyle karşılaşması bu kamplaşmanın geldiği noktayı göstermesi açısından somut bir örnek.
Ancak durumu daha da vahim hale getiren unsur, Avrupa Birliği siyasetçilerinin bizzat kendi üyelerinden birinde gerçekleşen bu dehşet verici saldırıyı bile “siyaset aracı” haline getirme çabası.
AB’den Gürcistan’a “suikast tehdidi” iddiası
Fico’nun yaralı atlattığı suikast girişiminin ardından, AB’den üst düzey bir yetkilinin Gürcistan Başbakanı’nı arayarak, ülkede siyasi kaosa ve büyük protestolara yol açan ‘Yabancı Etki Yasası’ hakkında görüştüğü, bu görüşme sırasında da ‘Fico’nun başına gelenin, Gürcistan’da da meydana gelebileceğine” ilişkin cümleler kullandığı iddia edildi. Sonradan, bu telefon konuşmasını yapanın AB’nin genişlemeden sorumlu Komiseri Oliver Varhelyi olduğu ortaya çıktı. Nitekim iddialar üzerine açıklama yapan Varhelyi de Gürcistan Başbakanı ile telefon görüşmesinde “ülkelerdeki cepheleşmelerin varabileceği noktalar konusunun da gündeme geldiğini” itiraf etmek durumunda kaldı.
Sadece bu olay bile, AB’nin artık kendi bölünmüşlüğünü genel siyasete de yansıtmaya başladığının açık ifadesi.
Gazze meselesi AB’de kaos haline geldi
İngiltere’nin ayrılmasının ardından dış politikadaki yalpalamaları iyice artan AB, şimdi kara kara Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin İsrail hakkındaki kararının içinden nasıl çıkabileceğini düşünüyor; Uluslararası Mahkeme İsrail’in Gazze’deki sivillerin sığındığı son büyük yerleşim yeri olan Refah’a operasyonları derhal durdurmasına hükmetti. Ancak bu kararın hemen ardından İsrail yönetimi Refah’a hem karadan, hem de havadan iki ayrı operasyon düzenledi. İsrail’in kural tanımaz tutumu, Netenyahu’yu durdurmak için ortak tutum alamayan, ancak Yüksek Mahkeme kararlarına bel bağlamış görüntü çizen Avrupalı liderlerin iyiden iyiye çaresizliğe itmiş görünüyor.
Üstelik ortada bir de 6 Haziran’da tüm AB ülkelerinde yapılacak Avrupa Parlamentosu seçimlerinde aşırı sağcıların oy artırması tehdidi var; Bunun gerçekleşmesi, Avrupa’daki kutuplaşmanın yönetilemez hale gelmesinin önünü açabilir.
Kendisini “demokrasinin kalesi” gibi gören Eski Kıta’nın bile bu hale gelmiş olması, küresel anlamda işin boyutlarının ne olduğunun ya da olabileceğinin işareti gibi.
Bunlara bir de Çin’in Tayvan’ı düzenlediği askeri tatbikatlarda “hiç kör nokta kalmayacak şekilde” kuşatmasını, Rusya’nın ise Estonya ile sınırını belirleyen Navra nehrindeki ışıklı şamandıraları birden bire, hiç açıklama yapmadan kaldırmasını ekleyin.
Dünya hızla büyük çatışmalara doğru ilerliyor gibi…