Çelikte adil dönüşüm bir an önce başlamalı

Didem Eryar ÜNLÜ YAKIN PLAN

Çelik sektörü Türkiye’nin enerji tüketiminin yaklaşık yüzde 7’sini, sanayideki enerji tüketiminin yaklaşık yüzde 22’sini ve ülkenin toplam emisyonlarının yüzde 7’sini oluşturuyor. Türkiye’nin ‘Net Sıfır’ hedefiyle uyumlu adil bir dönüşümün bir an önce başlaması gerekiyor.

Ham çelik üretimi yapan ve nihai çelik ürünü üreten tesisler dâhil olmak üzere çelik sektörü Türkiye’nin enerji tüketiminin yaklaşık yüzde 7’sinden ve sanayideki enerji tüketiminin yaklaşık yüzde 22’sinden sorumlu.             

Sektör sebep olduğu 40 milyon ton emisyon ile ülkenin toplam emisyonlarının yüzde 7’sini oluşturuyor.            

Türkiye’nin “2053 Net Sıfır” hedefi doğrultusunda gerçekleştirmesi gereken başarılı ve adil bir dönüşüm, sadece elektrik sektörünün değil, ağır sanayi olarak bilinen emisyon yoğun sektörlerin de dönüşümünü gerektiriyor.       

Bu süreçte, yüksek emisyona sahip olan demir-çelik, çimento, kimyasallar, gübre gibi sektörlerin karbonsuzlaşma çabaları çok büyük önem taşıyor.          

İstanbul Politikalar Merkezi (İPM)’nin son çalışması “Türkiye Çelik Sektörünün Karbonsuzlaşması: Mevcut Durum” raporu, ham çelik üretimi sektörünün toplam emisyonlarını tesis bazında hesaplayan Türkiye’deki ilk çalışma niteliğinde.

Çelik üretiminin emisyonları kömür ve gaz kaynaklı          

Üretim yönteminden bağımsız olarak yüksek sıcaklık sağlamak ve kesintisiz çalışmak için çelik tesislerinin büyük miktarlarda enerjiye ihtiyaç duyduğu belirtilen raporda, sıvı çelik eldesi ve nihai ürünlerin imalatı aşamalarında en yoğun şekilde kullanılan kaynakların kömür, şebekeden çekilen elektrik ve fosil gaz olduğuna dikkat çekiliyor.          

Rapora göre, entegre tesislerin çelik üretimi için ihtiyaç duyduğu enerjinin yaklaşık yüzde 90’ı kömürden yüzde 7’si ise fosil gazdan elde ediliyor.             

Elektrik ark ocaklı tesislerde ise tüketilen enerjinin yaklaşık yüzde 60’ı elektrik enerjisinden, yüzde 32’si fosil gazdan geliyor. Entegre tesisler, diğer tesislere kıyasla, birim üretimde 9-10 kat daha fazla enerji tüketiyor. Sektörde enerji verimliliği de istenilen noktada bulunmuyor.

Türkiye, 41 tesis ile ham çelik üretiminde dünyada 7. sırada

Çelik ürünleri, otomotiv, makina, dayanıklı eşya üretimi, altyapı ve inşaat faaliyetlerinde kullanılıyor. Dünyada iki milyar tona ulaşan ham çelik üretiminde Türkiye 2021 yılında 40,4 milyon ton ile 7. sırada bulunurken, çelik tüketiminde 33,4 milyon ton ile 8. sırada yer alıyor.            

Çelik sektörü, 25 milyar dolar ihracat değeri ile de Türkiye ekonomisi için önemli bir büyüklüğe sahip ve doğrudan 55 bin, dolaylı olarak ise 300 bin kişiye istihdam sağladığı tahmin ediliyor.             

Türkiye’de 3 entegre tesis, 27 elektrik ocaklı ve 11 indüksiyon ocaklı olmak üzere toplam 41 ham çelik üretim tesisi var. Ham çelik üretiminin yüzde 70’inden fazlası elektrik ark ocaklı tesislerde üretilen ve daha çok inşaat sektöründe kullanılan uzun çelik ürünlerinden oluşuyor. Yüksek vasıflı yassı çelik ürünlerinin büyük bir kısmının üretildiği entegre tesislerin üretimdeki payı ise yüzde 30 civarında.           

Türkiye, diğer üreticilere göre daha düşük emisyon yoğunluğuna sahip

Ham çelik üretimini büyük oranda hurda çeliğin eritilmesi ile gerçekleştiren Türkiye, dünyanın önde gelen diğer çelik üreticisi ülkelerine göre daha düşük bir emisyon yoğunluğuna sahip. Ancak, ham çelik üretimindeki dolaylı ve doğrudan tüm emisyonlar dikkate alındığında elektrik üretiminin yüksek CO2 yoğunluğu (Kapsam 2) ve hammaddelerin çıkarılma/lojistik emisyonları (Kapsam 3) nedeniyle, çelik üreticilerinin birim üretim başına CO2 emisyonları artış gösteriyor.         

Raporda, mevcut durumdaki gidişatın değişmediği bir senaryoda, küresel pazardaki karbonsuzlaşma ivmesinin gerisinde kalınabileceği belirtiliyor.          

Yasal çerçeve henüz yok

Türkiye’de yüksek emisyonlu sanayi sektörlerine bağlayıcı azaltım hedefleri tanımlayan uzun dönemli bir yasal çerçeve henüz bulunmuyor. Rapor, sektörde iş sağlığı ve güvenliği, hava kirliliği ve çevre kirliliği performansı gibi başlıklardaki performansını daha yukarıya taşıyacak topyekûn bir dönüşümün ihtiyacını vurguluyor. Avrupa Birliği (AB) Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması ile birlikte, sektörün; tüm tedarik zincirini kapsayan yeni pazar koşullarına uyumunu hızlandıracak şekilde harekete geçmesinin, küresel ölçekte Türkiye’ye rekabet avantajı getirebileceğinin altı çiziliyor.

▌AB ile çelik ticaretini doğrudan etkileyecek        

IPM Türkiye Çelik Sektörünün Karbonsuzlaşması Projesi’nin Koordinatörü Dursun Baş iklim, enerji ve çevre mevzuatına uyumun AB ile çelik ticaretini doğrudan etkileyecek noktaya geldiğini söylüyor. Türkiye ve AB arasında ticarete konu ürünler arasında önemli bir yer tutan çelik ürünlerinin “AB Sınırda Karbon Denkleştirme Mekanizması Tüzüğü” kapsamında yer aldığını hatırlatan Baş, “Avrupa pazarını korumak isteyen sektör oyuncularının, enerji verimliliği yatırımları, metalürjik verimliliği iyileştirici proses değişiklikleri, fosil yakıtlardan çıkış ve yenilenebilir enerji yatırımları gibi adımlarını bir üst noktaya taşıması gerekecek” diyor. Raporun editörü, IPM İklim Değişikliği Çalışmaları Koordinatörü Ümit Şahin’in yorumları ise şöyle: “Türkiye’de ‘Net Sıfır’ hedefiyle uyumlu adil bir dönüşümün başarılması, sadece elektrik sektörünün değil, yüksek enerji yoğunluklu sanayi ürünlerinin de karbonsuzlaştırılmasını, döngüsel ekonomi prensiplerine uygun üretilerek hammadde ve enerji tüketiminin azaltılmasını gerektiriyor. Bu aynı zamanda Türkiye sanayiinin rekabetçi konumunu koruması için de zorunlu.”

Tüm yazılarını göster