Türkiye’nin dış ticaret dengesindeki bozulma artarak sürüyor. COVID-19 pandemisi döneminde Çin’in kapanması ve yaşanan navlun krizi Türkiye’ye tedarik avantajı sağlamış, bu dönemde ihracat görece hızlı bir tempo yakalamıştı. 2021’in son çeyreğinden başlayarak döviz kurunun baskılanması ve Euro/dolar paritesindeki negatif etki, pandemiyle ortaya çıkan bu avantajlı dönemde pek de dikkat çekmedi. Ancak izleyen dönemde bir yandan Uzak doğunun yeniden açılması, bir yandan da döviz kuruyla birlikte faizlerin baskılanması ve finansmana erişim sorununun giderek kronik bir hal alması, dış ticaret dengesini sarsmaya başladı.
Kapanmalardan kaynaklı baz etkisi hariç olmak üzere 2022’nin ilk yarısında ortalama yüzde 20’ler civarında seyreden ihracat artışı, izleyen aylarda sert düştü. İhracat Şubat 2023’te yüzde 6 azaldı. Mart ayındaki yüzde 4’lük artışın ardından, nisandaki daralma yüzde 17’yi aştı. Böylece Batı yaptırımları altındaki Rusya faktörüne rağmen, ihracatta ilk 4 aylık düşüş yüzde 3’e geldi. Bu dönemde, yaptırımlar nedeniyle tedarikinin büyük bölümünü Türkiye üzerinden karşılayan Rusya ve komşularına ihracat yüzde 58 artmıştı. Dolayısıyla Rusya’ya yaptırımların ilave katkısı olmasaydı, ihracattaki düşüş yüzde 6’nın üzerine çıkmış olacaktı.
Diğer yandan, ihracatın arttığı dönemlerde ithalatın artışı çok daha yüksek seviyeleri gördü. Bu gelişme paralelinde yıllıklandırılmış dış ticaret açığı da 10 yıl aranın ardından, Ekim 2022’de yeniden 100 milyar dolar sınırını aştı ve nisan ayında 120 milyar dolar seviyesinin de üstüne çıkarak yeni tarihi rekor seviyesine ulaştı.
Dış ticaret açığının önemli bir bölümünün enerji ve altın ithalatından kaynaklandığı açık... Ancak, son dönemde, “çekirdek dış ticaret açığı” olarak anılan enerji ve altın hariç açıktaki büyüme, ciddi bir yapısal bozulmaya işaret ediyor. Veriler, pandemi etkisinin tümüyle ortadan kalkmasıyla birlikte, çekirdek dış ticaret açığının 12 aylık hareketli ortalamalarla yeniden bir milyar doları aştığını gösteriyor.
2023 başından bu yana giderek daha da belirginleşen bu tablo, bir yandan baskılanan kur nedeniyle ithalatın üretimden daha cazip ve karlı hale geldiğini ortaya koyarken, bir yandan da Türkiye imalat sanayisinin ve sanayi ürünleri ihracatının, enerji dışı ithalata bağımlılığının giderek arttığı sinyalini veriyor.