Çarpıklığın böylesi

Fatih ÖZATAY EKONOMİDE UFUK TURU

Mevcut ekonomik durumun sürdürülemez olduğunun bir dizi göstergesi var. Önceki yazılarımda bir kısmına değindim. Önce, her sürdürülemez durumun bir süre sürdürülebileceğini, "haklılarmış; gerçekten de sürdürülemezmiş” denilecek anın ne zaman geleceğini bilemediğimizi, zira bu anın -mesela Trump’un küstah tweetleri gibi- tetikleyici şokların devreye girmesi ile yaşanacağını, bu tür şokların ne zaman gerçekleşeceklerinin ise bilinemeyeceğini hatırlatayım.  Bu hatırlatmadan sonra, gelin bugün sürdürülemezliğe bir de son zamanlarda finans sisteminde yaratılan çarpıklıklar penceresinden bakalım.

Kredi kullananlar mevcut durumdan oldukça hoşnut olsa gerek. Kredi faizleri %18 ile %29 arasında bir yerde görünüyor. En düşüğü konut kredisi. Oysa yılsonu enflasyon beklentisi %40.5. Bir yıl sonrası için beklenen enflasyon ise %26.4 –ki iyimser. Eksi reel faiz ile kredi kullanıyorlar; güle güle harcasınlar. Krediyi açan bankalara bakalım. Kur korumalı mevduat için onların ödeyeceği en yüksek faiz %17. TCMB’den %14 ile borçlanabiliyorlar. Açıklanan verilere göre şu anda en yüksek mevduat faizi %18’in altında. Topladıkları fonların maliyeti kredi faizlerinin oldukça altında. İyi kâr yapıyorlar.

Almadan vermek, Allah’a mahsus olduğuna göre, demek ki bu işten zarar edenler var. Onlar da belli: Tasarruf edenler. Kur korumalı mevduat sistemi dışında kalanların, mevduat olarak tuttukları tasarrufları enflasyon karşısında eriyor. Kur korumalı mevduat sistemine katılanların ise tasarruflarının enflasyon karşısında erimemesi için kurdaki artışın yıllık enflasyon oranı ile %17 arasındaki faizden fazla artması gerekiyor. Öyle olursa da bu durumda Hazine kaybediyor. Bu kaybın yaşanmaması için de az mücadele edilmiyor –döviz satışı yapılmıyor-. Anlaşılan, önümüzdeki dönemde kur artışının yıllık %17’ye karşı gelen bir düzeyde tutulması en büyük amaç olacak.

Öte yandan, makro düzeyde bakıldığında, bu ülkenin kadim sorunlarının başında yurtiçi tasarruf oranının yurtiçi yatırım oranından oldukça düşük olması geliyor. Mesela pandemi öncesindeki on yıla bakarsanız, tasarruflarımızın GSYH’ye oranının ortalaması %24.2 iken yatırımlarımızın GSYH’ye oranı %28.8. Aradaki fark ise cari açığın GSYH’ye oranına eşit. Oysa yatırım oranımız gelişmekte olan ülkelerin ortalamasının yaklaşık 4 puan altında. Buna rağmen, yani bu ortalama altı yatırım oranına ulaşabilmek için bile, yabancıların tasarruflarına muhtacız. Yani, yurtdışından borçlanmaya. Gelin görün ki, uyguladığımız ekonomi politikası ile tasarrufları cezalandırıyoruz. Yani, bir anlamda, daha yüksek cari açık vermeye çalışıyoruz. Oysa bu yola daha az cari açık vermek için çıkmıştık. Bu da en büyük çarpıklık.

Tüm yazılarını göster