Cari işlemler ve bütçe kontrol altında gibi

Tuğrul BELLİ GÜNDEM

Mevcut programın başarısını, tersinden düşünürsek de kırılganlığını gösteren 2 önemli temel veri söz konusu: Cari işlemler ve bütçe dengeleri. Blindiği gibi, cari hesap ile ilgili veriler oldukça gecikmeli olarak yayınlanıyor. Bu haftabaşında Haziran ayı verileri yayınlandı. Buna göre cari işlemler dengesi 407 milyon dolar fazla verdi. Mevsim itibarıyle cari işlemlerin fazla vermesi beklenen bir dönem. Ancak fazla Haziran değil de, genellikle Temmuz ve Ağustos aylarında görülür. (Mamafih son yıllarda yüksek ticaret açıkları nedeniyle, yaz aylarındaki cari fazlaları da görmez olmuştuk.)

İlk 6 ayda cari açığımız 16.5 milyar dolarla geçen senenin aynı dönemindeki 36.7 milyar dolarlık açığın çok gerisinde. Cari dengeye altın ve enerji hariç baktığımızda ise ilk 6 ayda 13.7 milyar dolar fazla verdiğimizi görüyoruz. Ancak ben cari açığa altın ve enerji hariç olarak bakma yaklaşımına çok da katılmıyorum. Öncelikle enerji ithalatı neden dış ticaret rakamlarından çıkarılsın? Türkiye ekonomisi enerji ithalatı olmadan nasıl kendini çevirebilir? Evet, seneler içinde Dünya petrol ve doğalgaz fiyatları değişkenlik gösterebiliyor. Ancak bu tamamen bizim dışımızda gelişen bir olay, ve bizim “aslında petrol fiyatları fazla yüksek, normal değerlerine düşseydi, bizim cari açığımız da şöyle olurdu” şeklinde bir analiz yapma lüksümüz yok.

Altın ithalatına gelince: Belki bunu 15 senedir söylüyorum, Türkiye’nin altın ithalatının çok büyük çoğunluğu ticari amaçlı değil, yatırım amaçlıdır. Böyle olduğu için de cari hesaplar içinde değil, finans hesabı içinde takip edilmesi gerekir. Bu nedenle bu tabloları düzenleyen IMF nezdinde düzeltme yapılması için başvuruda bulunulması gerekir. Neyse, bunu bir kere daha kenara yazmış olayım. Fiili altın ithalatı rakamlarına bakarsak, haziranda 978 milyon dolar altın ithalatı gerçekleşmiş. İlk altı aydaki toplam 6.6 milyar dolar. Geçen senenin ilk 6 ayındaki toplam ise 15.3 milyar dolardı! (Geçen senenin toplamında ise 25.7 milyar dolar altın ithal ederek Dünya rekoru kırmıştık!)

Cari işlemlerin en önemli iki kalemi olan ihracat ve ithalata baktığımızda haziran ayında yüzde 10,6 azalışla bizi korkutan ihracatın temmuzda yüzde 13,8 artış gösterdiğini görüyoruz. (Bu tip dalgalanmalar biraz da her yıl değişen günlere ve bazen de aylara denk gelen Bayram tatillerinden kaynaklanmakta. ) Tüm serzenişlerine rağmen ihracatçılarımızın halen pazar paylarını korudukları görülüyor. İthalat tarafında ise önemli bir canlılık ve tüketim göstergesi olan “tüketim malı ithalatı”nı takip etmekte fayda var. Buradaki gelişme olumlu değil açıkçası. Temmuzda tüketim malı ithalatı yüzde 16,7 artmış durumda. İlk 7 ayda toplam ithalat içerisindeki payı da yüzde 15,4’e yükselmiş durumda. Muhakkak tüketim malı ithalatının ivedilikle azaltılması gerekiyor.

Yakından takip edilmesi gereken bir başka önemli nokta da en büyük döviz geliri kaynağımız olan turizm. Haziran ayında turizm gelirlerimiz geçen seneye göre yüzde 9,5 artmış gözüküyor. Ancak önceki aylara göre bir yavaşlama söz konusu. Ayrıca otel fiyatlarının geçen seneye göre döviz bazında ne kadar arttığını dikkate alırsak, yüzde 9,5 artış oldukça yetersiz kalmakta. Zengin ülkelerden gelen harcama eğilimi yüksek turist sayısında (“faydalı turist” diyelim) bir yavaşlama olduğu muhakkak. Belki bu sene rezervasyonlar çok önceden yapıldığı için bu yavaşlamayı tam hissetmeyeceğiz, ancak yüksek fiyatlamalar seneye de devam ederse, Türkiye ekonomisi için elzem döviz geliri sağlayan bu sektörün durumunu masaya yatırmak gerekebilir. 

Resmi bütçe rakamları bu sabah yayınlanmış olacağı için burada onlar üzerinden bir yorum yapamıyorum. Ancak, geçen hafta yayınlanan “Hazine Nakit Gerçekleşmeleri” tablosuna baktığımızda bu ay çok büyük bir açığın ortaya çıkmadığı anlaşılıyor. Bu önemli çünkü bu ay memur ve emekli maaş zamlarının devreye girmesi söz konusuydu. Bununla birlikte Temmuzda elektrik ve bazı vergi ve harçalara getirilen zamların da bütçe gelirlerini artırıcı etkisi olmuş olmalı. Neticede, ilk 7 ay sonunda, bütçe açığı 1.1 trilyonun üzerine çıkmış durumda. Bu OVP’deki 2.7 trilyonluk açık hedefinin şimdilik altında kalındığını gösteriyor. Ancak, OVP hedefinin zaten aşırı yüksek belirlenmiş olduğunu, ve programın başarısı açısından bu açık rakamının yüzde 20 kadar aşağıda (GSYH’nin %5’inin altında) olması gerektiğini belirteyim.  

Tüm yazılarını göster