Son milli gelir verileri zaten bilinen bir gerçeği yeniden tüm çıplaklığıyla gözümüze soktu. Ekonomi aktörleri arasında en zayıf halkayı oluşturan çalışanların milli gelirden aldığı pay gerileyişini sürdürdü. Kur artışlarının körüklediği enflasyon, hayat pahalılığı ekonominin tüm kesimlerini derinden etkiliyor. Ancak, en fazla etkilenen kesim doğal olarak ücret, maaş ve emekli aylığı, sosyal yardımlar dışında geliri olmayanlar.
Asgari ücret neden önemli?
Yükselen enflasyon karşısında eriyen ücretlerin güncellenmesi en önemli gündem maddemiz. Başladığımız hafta içinde 2022 yılında uygulanacak asgari ücreti öğreneceğiz. Türkiye’de asgari ücretin diğer ülkelere göre çok farklı özellikleri ve işlevi var. Türkiye’de asgari ücret, ortalama ücret halini almış durumda. Bu duruma özel sektörde ve kamuda ücret artışlarının resmi enflasyonla sınırlanması ve asgari ücretle olan makasın daralması yol açıyor. 2005 yılında aylık ortalama ücret ve maaş geliri asgari ücretin 2,2 katı iken, 2019’da asgari ücretin 1,7 katına gerilemiş bulunuyor. DİSK-AR’ın son raporuna göre Türkiye’de bütün çalışanların yüzde 50’den fazlasını oluşturan 9,7 milyon kişi asgari ücret veya buna yakın ücret alıyor.
Asgari ücret, devletin birçok ödemesi için kerteriz alındığı için toplumun tümünü yakından ve doğrudan ilgilendiriyor. Asgari geçim indirimi, işsizlik ödeneği, kısa çalışma ödeneği, engelli ve yaşlılık aylığı ile bakım yardımı, genel sağlık sigortası, bireysel emeklilik, sosyal güvenlik borçlanması, sosyal güvenlik alt ve üst primlerinin belirlenmesi gibi çok geniş bir alanda asgari ücret dikkate alınıyor.
Asgari ücretin alım gücü düştü
2008’de 371 ABD Doları olan asgari ücret 2016’da 430 dolara yükseldi. Daha sonra ekonomik ve siyasal gelişmelere bağlı olarak dolar cinsinden gerilemeye başladı. 2021 yılı ortalama kuruna göre asgari ücret 336 ABD Doları iken, Kasım 2021 güncel kurlarına göre 270 dolara düştü. Aynı şekilde, 2003’de asgari ücretin yıllık tutarı ile 25 altın alınabilirken, güncel fiyatlarla bugün sadece 7 Cumhuriyet altını alınabiliyor.
İşçilerinin durumundan patronlar da rahatsız
Ankara’daki organize sanayi bölgelerinde sık sık nabzını tutmaya çalıştığımız KOBİ ölçeğindeki şirketlerin patronları ve yöneticileri de çalışanlarının hayat pahalılığı karşısındaki durumundan rahatsız. Bu konuda dile getirilen rahatsızlıklardan bazıları şöyle:
- Patron olarak verdiğim maaşın seviyesini utanarak söylüyorum ama o parayı da veremiyorum.
- Eleman çalıştırmakta güçlük çekiyoruz. İşçilerimizin maaşını beğenmiyoruz ama bu beğenmediğimiz maaşları da ödemekte güçlük çekiyoruz.
- Tek taraflı kazanç diye bir şey yok. Çalışanlarımızla beraber kazanmalıyız, onlar da mutlu olmalı. Tezgâh başına, üretim başına güler yüzle mutlu olurlarsa o mutlaka üretime de yansıyor. Bunu da yapabilmenin bir yolu bunların uygun maaş alabilmeleridir.
- Ankara’da mobilya, tarım sektöründe de mülteci çalışanların sayısı çok fazla. Ben kendi sektörüm dahil çalıştıracak eleman bulamıyorum.
- Şu anda asgari ücrete çalışacak, mimar, inşaat mühendisi, kimyager her türlü elemanı alabiliyorsunuz. Oysa düz işçi bulamıyoruz. Ustalar da 8 bin liranın altında çalışmıyor.
- 20 yıllık firmayız, ortalama çalışan süresi 12 yıldı, şimdi çalışanların ortalaması 2 yıla düştü. İnsanlar 500 lira fark verene gidiyor.
- Sadece benim tesisimden her yıl en az 3-4 kişi yurt dışına gidiyor. Ben 4-5 bin lira maaş verirken, çocuk 5-6 bin Euro maaşa gidiyor. Bizim çalışanlarımızla beraber büyümemiz lazım.