Çalışanlar enflasyonun nedeni değil; mağduru

Servet YILDIRIM Ekonominin Halleri

Yıllarca süren “Yüksek nominal faiz enflasyonun nedeni mi? Yoksa sonucu mu?” tartışmasından sonra şimdi yeni bir konumuz daha var: “Yüksek nominal ücret artışları enflasyonun nedeni midir? Yoksa sonucu mu?” Diğer bir deyişle “Çalışanlar enflasyonun nedeni midir? Yoksa mağduru mu?”

Sonda söyleneceği başta söyleyelim: Bizim enflasyon hikâyemizde ücretler enflasyonun bir nedeni olmaktan çok sonucudur. Maaş ve ücretler enflasyon döngüsü başladıktan sonra sürecin bir unsuru haline gelmiştir. Uzun süre yataya yakın seyreden reel ücretler enflasyonun artması ile birlikte gerileyince ücretlerin satın alma gücü zayıfladı. Yeni ücret artışı ihtiyacı doğdu. Yanlış olan enflasyonun bu kadar hızlı yükselmesine göz yumulmasıydı.

Ücret-fiyat spirali, artan ücretler ile fiyatlar ya da enflasyon arasındaki neden-sonuç ilişkisini açıklayan makroekonomik bir teoridir. Bu teoriye göre artan ücretler, harcanabilir geliri artırırken, mal talebini de yükseltir ve bu durum, mal fiyatlarının yükselmesine neden olur. Yükselen fiyatlar, daha yüksek ücret talebini artırır; bu da üretim maliyetlerini yükseltir ve fiyatlar üzerinde daha fazla yukarı yönlü baskı oluşturur, böylece kavramsal bir spiral meydana gelir. Ücretli çalışanlar yükselen fiyatlarla başa çıkmaya çalışırken, fiyat belirleyiciler de artan ücretlere ayak uydurmaya çalışır. 

Türkiye’de son 3 yılda bir ücret-enflasyon sarmalı yaşandı ama işin doğrusu, bu dönemde Türkiye enflasyonun her halini yaşadı. Talep enflasyonunu da yaşadı, maliyet enflasyonunu da yaşadı, beklentiler enflasyonu da.

TCMB bilançosundaki parasal genişleme ve kamu bankaları liderliğinde düşük kredi faizleriyle talebi canlandırdı; tüketimi artırdı, üretim yani arz bu artışa ayak uyduramadı. Enflasyon arttı, bu talep enflasyonuydu. Genellikle merkez bankaları bu duruma faizi yükselterek cevap verirler; ama bizde faizi yükseltemeyen Merkez Bankası aksine faiz indirimine devam ederek sürecin dışında kaldı. MB politika faizi ile enflasyon arasındaki fark 71,5 puana çıktı. Politika faizi anlamını yitirdi. Oluşan astronomik reel negatif faiz talebi daha da pompaladı. Böylece talep enflasyonun en kaba halini yaşadık.

Sadece talep enflasyonunu değil aynı zamanda maliyet enflasyonunu, yani üretimde kullanılan girdilerin maliyetlerinin artması sonucu enflasyonun yükselmesini de yaşadık. Hammadde ve ara malları, enerji, emek, kredi faizleri ve vergi yükleri üreticiler için birer maliyet unsurudur. Bunlardan biri ya da birkaçının fiyatının artması sonucu üretim maliyetleri de artar. Son 2,5-3 yıl içinde Türkiye bu maliyet unsurlarında artışı yoğun şekilde yaşadı. Özellikle Ukrayna işgalinden sonra başlayan enerji fiyat artışı, asgari ücretlere yapılan yüksek oranlı artışlar, TL değer kaybı nedeniyle ithal girdi maliyetlerinin aşırı artışı ve yüksek seyreden emtia fiyatları bu dönemde maliyet enflasyonu yarattı. 

Ücretler tarafında yapılan yüksek nominal artışlara rağmen verimliliğin buna paralel bir şekilde artmaması nedeniyle ayrı bir ücret-enflasyon sarmalı yaşandı. 

Ama ikinci paragraftaki tespiti burada bir daha vurgulamak gerekiyor: Bizim enflasyon hikâyemizde ücretler enflasyonun bir nedeni olmaktan çok sonucudur. Maaş ve ücretler enflasyon döngüsü başladıktan sonra sürecin bir unsuru haline gelmiştir. Uzun süre yataya yakın seyreden reel ücretler enflasyonun artması ile birlikte gerileyince ücretlerin satın alma gücü zayıfladı. Yeni ücret artışı ihtiyacı doğdu. Yanlış olan enflasyonun bu kadar hızlı yükselmesine göz yumulmasıydı. Bu hatayı bir kere yaptıktan sonra yapılan ücret ayarlamaları ile enflasyonun peşinden koşmak kısa süreli rahatlama sağlar ama girilen enflasyon sarmalı nedeniyle orta fayda sağlamaz. Artan ücretler çok kısa bir sürede tekrar reel olarak geriler.

Bu nokta şu anda dünyada da çok tartışılıyor. Geleneksel ekonomik teoriler, ücret artışlarının fiyat artışlarını tetiklediğini öne sürse de yeni görüşler bizde olduğu gibi genellikle yükselen fiyatların işçileri daha yüksek ücretler talep etmeye yönlendirdiğini belirterek, "fiyat-ücret spirali" kavramını öneriyorlar.

Ücret-fiyat spirali çalışanları enflasyonun nedeni olarak gösterip, ücret artışlarını baskılayacak ve işsizliği artıracak politikaları haklı gösterirken; fiyat-ücret spirali çalışanları enflasyonun mağduru olarak gösterir ve ücret artışları üzerinde sert kısıtlamalar yerine diğer önlemlerle enflasyonun aşağı çekilmesine öncelik verilmesini öngörür.

Tüm yazılarını göster