Bizim gibi ülkelerde küresel krize değin sık rastlanan bir olguydu: Yurtdışından döviz akımını tersine çeviren ya da en azından durduran dışsal şoklar ithalatı azaltırdı. İhracatın ise ya seyrini fazla etkilemezdi ya da ihracatı artırırdı. Sonuçta cari işlemler hesabı düzelir, genellikle de cari açık cari fazlaya dönüşürdü. Nedeni açık: Olumsuz şok, döviz akımını durdurduğu ya da tersine çevirdiği için döviz arzı azalır ve talebi yükselir, sonuçta da kur ve faiz birlikte sıçrarlardı. Bu gelişmelere bağlı olarak yurtiçi talep azalır ve ekonomi küçülür, dolayısıyla da ithalat keskin biçimde düşerdi. İhracat pazarlarında bir olumsuzluk olmadığı için ihracat eski seyrinde sürer ya da yerli paranın değer kaybetmesine bağlı olarak artardı. Olumsuz şok, genellikle büyük gelişmiş ekonomilerde – özellikle de ABD’de- faizlerin belirgin biçimde artırılması ya da yurtiçi nedenlere bağlı olarak bize benzer bir ülkeye karşı risk alma iştahının keskin biçimde azalması nedeniyle oluşurdu.
Makro iktisat yazınında bu özelliği dikkate alarak oluşturulan modeller var. Genellikle, Latin Amerika ülkelerini örnek olarak gösterir bu çalışmalar. Türkiye’de de aynı olgunun geçerli olduğu malum. Mesela 1994 ve 2001 yıllarında ekonomimiz küçülürken cari işlemler fazlası verdik. Rusya krizinin bize benzer ülkelere “bulaşması” sonucunda 1998-99’un önemli bir kısmında da öyle oldu. Keza 2018-19’ün bir kısmında da bu yaşandı.
Küresel krizde ise, bize benzer ülkelerde ve Türkiye’de ithalat yine keskin biçimde azaldı. Ancak küresel gelir düzeyi düştüğünden, çoğu yükselen piyasa ekonomisinde bu sefer ihracat da azaldı. İhracatımızın yarıya yakını AB’ye, önemli bir kısmı da Ortadoğu ülkelerine yönelik. Küresel krizden bu ülkeler çok olumsuz etkilendiler. Paramızın değer kaybetmesine karşın, ihracat pazarlarımızın daralması ihracatımızı keskin biçimde düşürdü. Sonuçta, daha önceki krizlerden farklı olarak cari işlemler fazlası vermedik ama cari açığımız önemli ölçüde azaldı.
Pandemi 2020’de, küresel krizdekine benzer bir şekilde küresel geliri düşürdü ve ihracat pazarlarımız daraldı. Bunun sonucunda ihracatımız 2020’de hem 2018’e hem de 2019’a kıyasla azaldı. Büyüme oranımızın yüzde 0’ yakın gerçekleşeceği beklentisi var. Yani, potansiyelin çok altında. Buna karşın, 2020’de ithalatımız arttı. Cari açığımız önemli ölçüde yükseldi. Büyümüyorken önemli ölçüde cari işlemler açığı vermeyi “başardık”. Bu, şimdiye kadar gözlemediğimiz bir olgu. Oysa bize benzer ülkelerde hem ihracat hem ithalat düştü; küresel kriz dışındaki dönemlerde olduğu gibi. 2020’de uygulanan ekonomi politikasının ne kadar istikrarı bozucu bir politika olduğunu gösteren bir başka olgu da bu.