Büyüme için yeni kanal: Banka dışı finansman

Burak DALGIN Dünya Penceresi

Geçen hafta TEMSA’dan hareketle kapsamlı bir sorunlu krediler programının öneminden bahsetmiştik. Zira reel sektörü fonlamak için banka bilançolarını temizlememiz şart.

Ama bu yetmez. İlave finansman imkanlarını da seferber etmemiz lazım. Zira banka dışı kanalları neredeyse hiç kullanamıyoruz. Kamunun bu mekanizmaların önünü açması, büyümenin fonlanması, ürün-hizmet çeşitliliğinin sağlanması, ve İstanbul’un bir finans merkezi olması için yararlı olacaktır.

Birkaç öneri:

• Sabit getirili menkul kıymetler (SGMK). Herkes New York borsasını duymuştur. Ama pek çok kişi ABD’deki bono-tahvil piyasası büyüklüğünün (40 trilyon dolar) hisse piyasasının iki katı olduğunu bilmez. Türkiye’de SGMK henüz emekleme aşamasında. Reel sektöre banka dışı bir seçenek, tasarrufçuya da yeni bir ürün sunmak için bu alanın gelişmesi şart.

• Kredi fonları. 2008 krizinden sonra dünyada kredi (private debt) fonları müthiş bir büyüme yakaladı ve neredeyse 1 trilyon dolarlık hacme ulaştı. Amaç basitti: kredi veremez hale gelen bankalardan doğan boşluğu doldurarak kurumsal yatırımcılar (emeklilik fonları, sigorta şirketleri vb) için getiri sağlamak. Ancak mevcut vergi (KDV, stopaj) sisteminden dolayı bu fonların Türkiye’ye yatırım yapması zor.

• Ticari finansman. Ülkemizde şirketlerin birbirine vade açarak (çek veya açık hesap) finansman sağlaması kritik önemde. Ama Bursalı tedarikçinizden sevinerek kabul ettiğiniz 90 günlük vadeyi Milanolu tedarikçiden almanız pratik değil. Zira %6 vergi (KKDF) ödemeniz gerekiyor! Maksat reel sektörün önünü açmaksa, ticari fonlamanın önünü açmamız lazım.

• Kitle fonlaması. Vatandaşların start-up’ları fonlamasına imkan veren bu sistem için yakınlarda bir düzenleme yapıldı. Ama belki geleneksel korumacılıktan, belki de Çiftlikbank gibi faciaları önleme refleksiyle uygulanamaz bir yapı ortaya çıktı. Her finansman alanının büyüklüğüne, risk profiline ve ihtiyaçlarına uygun bir düzenleme yaklaşımı elzem.

• Kamu alacaklarından ‘token’. Reel sektörün kamudan alacakları (KDV başta) önemli bir yekün tutuyor. Bunların ‘token’ haline getirilip ticari finansman döngüsüne sokulması düşünülebilir. Nasıl olsa alacak riski olmadığı için firmalar bunları teminat veya ödeme olarak kabul edebilirler.

Elbette tüm bunların hukuki ve vergisel yönleri düşünülmeli. Ancak reel sektörün finansmana erişimi, tasarrufçunun seçeneklerinin artması, ve her alanda olduğu gibi finansmanda da rekabetin tesisi ana öncelikler olmalı.

Tüm yazılarını göster