Büyüme enflasyon ilişkisinde iletişim kazası

Prof.Dr. Burak ARZOVA EKONOMİDE GÖRÜNÜM

03.10.2023 Salı Günü TÜİK tarafından Eylül ayı enflasyonu açıklandı. Tüketici Fiyat Endeksi yüzde 4,75 ile beklentilerin altında gerçekleşti. TÜİK’e yönelik rasyonelleşme beklentilerinin kısa sürede tükendiğine şahit olduk.

Hemen bir hatırlatma, TÜİK enflasyonu öncesinde İstanbul Ticaret Odası’nın Eylül ayı Ücretliler Geçinme Endeksi yüzde 5,6, Toptan Eşya Fiyat Endeksi ise yüzde 3,94 olarak gerçekleşmişti.

Enflasyon rakamları bize özellikle hizmetler sektöründeki katılığın devam ettiğini gösteriyor. Yıllıklandırılmış enflasyon yüzde 61,53’e ulaşırken ulaştırma, sağlık, eğitim ile lokanta ve oteller sektöründe enflasyon manşet yıllık enflasyonun çok üzerinde seyrediyor. Ana harcama gruplarına göre aylık bazda en çok artan 30,27 ile eğitim olmuş. Bu şartlarda ülkede kaliteli eğitim alabilmek de sınıfsal ayrıcalıklar arasına dahil oldu.

Yurt içi Üretici Fiyatları’nda (ÜFE) ise ilginç gelişmeler var. Yurt içi ÜFE Eylül ayından yüzde 3,4 artarken geçen yılın aynı ayına göre düşmüş gözüküyor. Yıllıkta ise manşet ÜFE yüzde 47,44 ile ılımlı düşüşte. Fakat imalat sanayine baktığımızda yüzde 55,05, dayanıklı tüketim malında yüzde 61,94, dayanıksız tüketim malında yüzde 67,98 ve sermaye malında yüzde 65,83 yıllıklandırılmış üretici fiyat artışı ile karşı karşıyayız. 

Dikkat çekici birkaç husus var.

Sanayinin ana kollarındaki üretici fiyat artışı neredeyse manşet ÜFE’nin 1,5 katı. Öte yandan ÜFE ile TÜFE arasındaki fark kapandığı gibi TÜFE daha yükseğe gelmiş durumda. Yani enflasyon geçişkenliği fazlasıyla hızlanmış durumda. Üretici fiyat artışlarını kolaylıkla ürettiği mal ve hizmetlerin fiyatlarına yansıtabiliyor. Enflasyonla mücadelede en önemli sorunlardan biri de bu gözüküyor.

Çekirdek enflasyon enflasyondaki katılığı görmek açısından önemli. Enflasyonda atalet devam ediyor ve oldukça yüksek.

Salı günü sabah saatlerinde enflasyon verisini aldıktan sonra tüm dikkatimizi Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan’ın Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonu’nda yapacağı sunuma çevirdik.

ABD’de Fed Başkanı yılda iki defa Senato ve Temsilciler Meclisi’ne sunum yaparak onların sorularını cevaplandırıyor. Bu sunumların ve soru cevapların tamamı televizyonlardan canlı yayınlanıyor. Böylece hem Başkanın sorulara verdiği cevaplar hem de sunumdaki ayrıntılar profesyoneller tarafından bizzat başkanın ağzından duyularak bir nevi herhangi bir iş kazasına uğranmasına mahal verilmeden not edilip raporlar hazırlanıyor. Böylece bilginin simetrik yayılımı sağlanarak piyasaların yanlış yorumlarla iniş ve çıkışlarında imkân tanınmıyor, anlık volatilite de önlenmiş oluyor.

Bizde ise kapalı kapılar ardında yapılan sunuma katılanların dışarıya verdikleri bilgiler ile şekillenen bir toplantı süreci yaşanıyor. Merkez Bankası sunumun görselini kendi internet sitesinden paylaşsa da sunumu yapan başkanın sunum metni paylaşılmadığı ya da toplantının katılımcılar dahil tüm konuşma tutanaklarına erişim kolay olmadığı için çok önemli bilgiler bazen başından ve sonundan kesilerek, bilerek ya da bilmeyerek anlık refleks ile servis ediliyor.

Salı günü buna şahit olduğumuz bir gündü.

Merkez Bankası Başkanı Gaye Erkan’ın ‘Büyümeden Ödün Vermeden Dezenflasyon Sağlanabilir’ sözü günün manşetine oturdu.

Ben dahil rasyonelleşmenin bir yere kadar olduğu, Merkez Bankası’nın Hükümet’in ne pahasına olursa olsun büyüme stratejisinin merkezine oturduğu düşüncesine kapıldık. 

Enflasyonla birlikte büyüme olur mu? Arzı artırabildiğiniz ölçüde enflasyona karşı belirli bir büyüme sağlayabilirsiniz. Teknik olarak mümkün. Fakat geçmişte yaşanan tecrübeler gösteriyor ki sıkı para politikası uygulamadan ve gerekirse büyüme mi enflasyon mu tercihinde tercihi enflasyonla mücadeleden yana kullanmadan kalıcı ve istikrarlı bir büyüme mümkün değil. Elbette enflasyonla mücadelede asıl hedef enflasyondan yoğun etkilenen geniş kitleleri enflasyonun verdiği zarardan korumak. Bu hem Merkez Bankalarının alacağı para politikası önemleri ile mümkün hem de Hükümetlerin enflasyonla mücadeledeki sınıf tercihlerine bağlı. Bir diğer şart ise yüksek fon girişi. Fon girişiyle değerlenen TL enflasyona rağmen büyümeyi mümkün kılabilir.

Fed ve Avrupa Merkez Bankası istikrarlı büyüme için öncelikle enflasyonla mücadele etmenin şart olduğu bilinci ile faiz artırımı döngüsüne girdiler ve kararlılıkla bu süreci uyguluyorlar. Burada kritik nokta resesyon riskine rağmen sıkı para politikasında kararlı olmak ve enflasyonla mücadeleden vaz geçmemek. ‘Soft Lending’ olarak adlandırılan ‘yumuşak iniş’i sağlamak.

Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan’ın basına ‘Büyümeden Ödün Vermeden Dezenflasyon Sağlanabilir’ sözünün geniş açılımı Başkan’ın tutanaklara yansıyan şekliyle aynen şu şekilde;

‘….Düşük düzeylerde istikrar kazanmış enflasyon öngörülebilirlik için, tasarruf ve yatırım kararlarının uzun vadeli alınabilmesi için ve oynaklığı düşük sürdürülebilir büyüme için olmazsa olmaz koşuldur. Bununla birlikte dezenflasyonun her koşul ve durumda kaçınılmaz olarak büyümeden feragat yoluyla gerçekleşeceği yönündeki yanlış algı ve kaygılar kamuoyunda zaman zaman ifade edilmektedir. Oysa enflasyonun yüksek ve oynak olduğu durumlarda enflasyon belli eşik değerlere gerileyene kadar doğru politika tasarımlarıyla büyümeden ödün vermeden de dezenflasyon sağlanabilir. Büyüme enflasyon ödünleşimi ise ancak enflasyondaki aşırılık devre dışı bırakıldıktan sonra gelinen eşik değerlerde devreye girecektir. Bu noktada amaç kararlı bir şekilde dezenflasyon sürecini devam ettirmek ve sürdürülebilir büyüme için gerekli olan büyüme kompozisyonundan vazgeçmemek olmalıdır. Bu kapsamda para politikamız ve makro ihtiyati çerçeveye ilişkin stratejimiz dezenflasyonun ve sürdürülebilir büyümenin en kısa sürede tesis edilmesine odaklanmaktadır….’

Burada belirtilen husus enflasyonun tıpkı bizde olduğu gibi enflasyonun yüksek ve oynak olduğu durumlarda yine belirlenmiş eşik değere gerileyene kadar doğru politika tanımlamasıyla büyümeden ödün vermeden de dezenflasyonun sağlanabileceği. Mevcut koşullarda her halükârda baz etkisinden yararlanacak bir süreç var. Politika hatası yapılmadığı sürece enflasyon sıkı para politikasının devamı ile zaten belirli bir düzeye örneğin yüzde 40’lar seviyesine gelebilir. Ancak sonrasında kararlı duruş devam etmediği takdirde ki bunun belirleyici Türkiye’de siyasetin kendisi, o zaman enflasyonu kalıcı şekilde indirmek mümkün olmayacaktır.

Burada (sunumda) böyle ifade etmek yerine belki ‘yumuşak iniş’ üzerinden hareket edilse ve gerektiğinde büyüme endişelerine rağmen sıkı para politikasının devam edeceği söylense hem çok daha kolay anlaşılırdı hem de toplumun genelinin hassas olduğu ‘enflasyona rağmen büyüme’ yanlışının içine düşülmeyebilirdi.

Ancak yeniden belirtmekte fayda var. Gerçekleştirmek çok kolay olmasa da Başkan Erkan’ın söylediğinde yanlış bir durum yok. Bence burada ciddi bir iletişim hatası var. Bu söylem belki de hükümete yönelik onların seveceği bir söylem olarak tasarlanmış olsa da geçmişte yaşadığımız politika hataları ve maruz kaldığımız yüksek enflasyon nedeniyle toplumsal hassasiyet nedeniyle, söylemin doğruluğundan ziyade endişelere yer açtı ve enflasyonla mücadelenin belirli bir eşiğe kadar devam edebileceği sonrasında büyümenin tercih edileceği kaygısını yeniden gündeme getirdi. 

Kredibilitesi zaten çok düşük bir Merkez Bankasının sözlü iletişimde çok daha dikkatli ve özenli olması hatta kelime seçiminde bile uzun uzun düşünmesi gerekiyor.

Tüm yazılarını göster