Küredeki salgın hastalık COVID- 19, bir yıldır ekonomilerin en büyük kâbusu oldu. Her şeye rağmen; Türkiye ekonomisi 2020 yılında %1,8 büyüdü; “Maske, mesafe, temizlik” sloganı adeta akıllara yeni virüs harcama paketi olarak işlendi. 2021 yılında finans ve sigorta faaliyetleri %21,4 iletişim faaliyetleri %13,7 arttı. Dayanıklı tüketim ve otomotivde satışlar yükseldi. Finansal piyasalara ilgi arttı. Borsaya 1 milyon yeni yatırımcı geldi.
2020’yi büyüme ile kapattık, 2021 büyüme beklentilerimiz ise arttı: OECD, Türkiye için bu yılki büyüme beklentisini %5,9'a revize etti. IMF, %6'ya yükseltti. Moody's tahmini %5,3'e çıkardı. Dünya Bankası büyüme beklentisi %4,5. Tahminlere bakıldığında; aşı ile birlikte hızlı bir büyüme ivmesi beklentileri güçlenmiş durumda.
Yüzde 1,8’lik büyümeyi yakalarken %17 faiz veriyoruz. Ekonomi yönetimi bu yıl %5,8 büyüme hedefliyor. Peki, ekonomi yönetiminin hedeflediği büyümeye çıkarken yüzde kaç faiz ödeyeceğiz? Merkez Bankası “%9,4 enflasyonla kapatabiliriz yılı” diyor. Faiz için beklenti %11. Yabancılar da %5-6’lık büyüme bekliyor.
Türkiye aşılamada sıçrama mı yaptı? Doğrudan sermayeyi çekecek reformları mı devreye soktu? Bilmediğimiz yeni iş birlikleri mi yaşandı? Hukuk reformu hayata mı geçti? Turizmdeki can çekişme durduruldu mu? Hava yolları mı açıldı? Kamuda tasarruf paketleri mi devreye girdi? Nasıl gerçekleştireceğiz?
EKONOMİDE ÜÇ ÇITAYI DENGELEMEK
Türkiye ekonomisi 2020 yılını %1,8 büyüme ile kapatırken, enflasyonu %14,60, faizi %17, işsizliği %12,9 oldu. Şimdi ilk çeyreğin son ayındayız; enflasyon, faiz, işsizlik artıyor. Türkiye’nin büyümeyi sağlarken bunun maliyetlerini; enflasyon, faiz ve işsizliği eş zamanlı düşürebilmesi dışarıdan içeriye para getirmesi, doğrudan yatırımları artırması ürettiklerini satabilmesine bağlı. Bunun için hukukta, tüketicide, yatırımda “güven” yükselen değer olmalı. Kredi notunu artıracak her ekonomik adım; Türkiye’nin hedeflediği ekonomik üçlü çıtayı dengeleyerek yükselmesini sağlar.