Büyük dönüşüm

Gündüz FINDIKÇIOĞLU GLOKAL BAKIŞ

Bazen değişim tarihi olarak da sadece bir kuşak içinde de hızlı olduğu halde yavaş görünür. Örneğin bugün 50 yaşının üstünde olanlar hayatlarında çok hızlı bir değişim olduğu halde zamanında bunu hışırtı gibi algılamış olabilirler. “Daktilo yerine bilgisayar geldi: Ne yani?” Felsefe sonradan gelir gibi bir laf etmeyeyim ama algıların ve değerlerin, sonuçta seçişlerin ve tercihlerin değişmesi geç gerçekleşir. Mesela enformasyon ve iletişim teknolojileri, robotlar, suni zekâ, fabrikalarla konuşan fabrikalar vs. Çoğu insan ya alışır ve önemini anlayamaz ya da bir tür savunma ideolojisiyle olup bitenin özünü reddeder. Haliyle etkilerini de hafife alır. Veya sıkılır, bunalır. “Hani olacaktı? Niye hala olmadı?” Aslında 40 senedir oluyor. Bugün Christine Lagarde’ın son söylediklerini okuduğum zaman en çok “firmaların çıkış (dilerseniz ilgili sektörü terk etme) çarpanı” kavramını görüyorum. Çok daha yapısal bir dönüşümden ekonomist diliyle bahsediyor gibi. 

Sanayileşme imajımızı kökünden değiştirelim. Yok artık böyle fabrikalar ve hiç olmayacak.

Oysaki yapısal dönüşüm bir kez çığ halini alınca kısa sürede sadece ekonomik değil siyasal ve ideolojik sonuçları olduğunu görüyoruz. Mesela Fransa’da ilk yüksek ısı fırınlarının sökülmesiyle başlayan süreç (1978) on yıla varmadan FKP’nin (Fransız Komünist Partisi) 1981’de yüzde 16’ya gerileyip ardından yüzde 10’a sıkışmasına yol açıvermişti. “Eski işçi sınıfının”, demir-çelikte yoğunlaşan, kalabalık fabrikalarda çalışan, fabrikaların olduğu bölgelerde işçi mahallelerinde yaşayan sınıfın fiziki varlığının dağılmaya başlamasından bahsediyorum. ‘SSCB dağılıyordu, FKP Avrupa’daki son Sovyetler yanlısı partilerdendi, Yunanistan Komünist Partisi de SSCB dağıldıktan sonra yüzde 15’lerden yüzde 5’lere geriledi, o yüzden’ diye siyasi farkındalık üzerinden analiz yapmak kanımca gerekmez. Bunlar zaten biliniyor ancak burada söylenen dar bir tezdir.

Bugün artık yıllardan beri gerçekleşmekte olan olgu –yavaş çekimmiş gibi izlenen- olgu yani teknolojinin işgücünün yapısını tekrar/yeniden/bir kez daha değiştirmesi hadisesi pandemi nedeniyle öne çekilmiş bulunuyor. Yatırılmış sermaye tam olarak amorti olmasa bile bu değişiklikler olacak ve zaten olmakta. Son 7 senede Avrupa Birliği ülkelerinde ‘yeni işler’ hem sayıca iki katından fazla arttı hem de ‘yeni işlerin’ arttığı üye ülke sayısı çoğaldı. Artık sadece Almanya, Hollanda gibi merkezlerden bahsetmiyoruz; yayılıyor. Değişim son 6-7 yılda gayet açık hale gelmiş olduğu halde nedense göze batmıyordu ancak salgın sonrası daha görünür hale geldi. Konu giderek daha fazla ilgi uyandırıyor çünkü belki de yakında sadece gelişmiş ülkeleri değil yüz milyonları, milyarları etkileyecek. ‘O eski işler’ artık olmayacak. İkame edilebilirliği yüksek yani vasıfsız işgücü salgın sonrası eski işleri kendisini beklerken bulmayacak. ‘Yeni işler’ ve o işlerin ‘yeni işsizleri’ olacak. Ve bu sefer merak etmeyin dönüşüm çok çabuk gerçekleşecek.

‘Yeni işlere uygun yeni işsizler bile yaratamayan’ bölgeler eskimiş bir üretim fonksiyonunun aleti, vesilesi, sayısı olmaktan öteye gidemeyen on milyonlarca, belki yüz milyonlarca insanı arkaik ideolojilerle kontrol etmekten başka bir yöntem bulamayacaklar. Beş senesi ya var ya yok artık teknoloji/mekân/insan itişli sermaye çekişli yeni “büyük dönüşümün”.

Tüm yazılarını göster