Seçim ekonomisi bütçe dengemizi alt üst etti ve etmeyi sürdürecek zira 2024’ün Mart’ında yerel seçim var. Bütçe dengesi; en sade ifadesiyle harcama yetkisi (ödenek) ile bütçe giderleri arasındaki uyumu anlatır. Kısaca: giderin, gelirini aşınca bütçen açık verir. İster devlet ol, ister aile reisi…
Kazandığından fazlasını harcarsın bütçe açığını borç ile kapatmaya çalışırsın. Ürettiğinden fazlasını tüketirsin bu da seni ithalat bağımlısı yapar. Üstüne üstlük aile bütçesini ona buna yedirir, misal kumar oynar veya har vurup harman savurursan, o halde bütçesi açıklar iklimine sen de hoş geldin…
CUMHURİYETİN 100’ÜNCÜ YILINDA ÇİFT HANELİ BÜTÇE AÇIĞI
Verilere bakalım; 3,8 trilyon liralık gelire karşı 4,5 trilyon liralık gider var ve aradaki fark; 659,4 milyar TL. Hemen sevinmeyin; şimdiki rakamlar inanılmaz gidişata işaret ediyor. Geçen yıl ilk 5 ayda 125 milyar liralık açık varken bu yılın aynı döneminde 264 milyar TL oluverdi. Yılsonuna daha çok var.
Şimdi ek bütçe tartışılıyor. Son vergi zamlarıyla da vatandaşın cebine el atılmasına rağmen 1 trilyon 150 milyar liralık ek bütçe öngörülüyor. Peki, yetecek mi dersiniz? Ne gezer? Daha yerel seçimin ekonomisi bu rakamın içinde yok. Cumhuriyetin 100’üncü yılında bütçe açığımız %10’u aşabilir.
İKİ SORU İKİ CEVAP
Kuyu mu derin?
Konfüçyüs’ün söylemiyle; ya kuyu derindir, ya da ip kısadır. Sahi bizde kuyu derin mi? Evet derin. Hem de çok derin… 3,5 milyon memur, 13,5 milyona çalışmadığı halde maaş, müteahhidine, yandaşına, candaşına akıtılan kaynaklar… Asla doymayan dipsiz kuyu gibi adeta ekonomi… Bu yüzden üretene, sanayiciye, bilime, teknolojiye kaynak kalmıyor. Betondan kuyularımız var bizim…
İp mi kısa?
Tıpkı derin kuyu gibi ip de kısa bize… Gelirlere bakıyoruz; vergiyi salıyorsun ama toplayabiliyor musun? Kamu kaynakları ya yağmada ya da verimsiz alanlarda heba oluyor. Gelir artırıcı önlemler yerine, göstermelik tasarruf tedbirleri var. Ancak kamu lüks araba sevdasından, fiyakalı bina takıntısından ve yönetim imtiyazlarından hatta itibarından tasarrufa yanaşmıyor.
NOT
ŞİMDİ VERGİ ZAMANI
Türkiye’de ne zaman balo havasına girsek, devamında bu baloyu finanse etmek için evdeki gümüşleri satmak zorunda kalırız. Ancak evde gümüş kalmadı… Sata sata seçimleri finanse ettik. Rafta birkaç KİT kaldı, hepsi bu kadar.
O halde? Yapılacak şey ya borçlanmak ya da vergi salmak… Dış borçlanma çok pahalı zira CDS’ler yüksek. İç borçlanma ise sonuna dek zorlanıyor, zorlanacak. KKM gibi külfetleri de Merkez Bankası Banknot Matbaası’na devrettik fakat yetmedi, yetmiyor, yetmeyecek.
Yapılacak tek şey kaldı; yeni vergi salmak… Dikkatli okur sorar şimdi; salmadık mı? Saldık ama iştahımız yüksek. Zira daha sırada İstanbul’un fethi (!) var, Ankara savaşı (!) var, hatta İzmir’de düşmanı denize dökmek (!) var. Kısaca kazanılması gereken (!) bir yerel seçim var.
Yeni vergi paketinde; KDV’lere yukarıya doğru güncelleme yanı sıra iletişimden ulaşıma, konuttan gelir vergisine dek “vergi atağı” bekliyorum. Abartıyor muyum? MTV vergileri ardı sıra KDV artışı gelecek dedim, geliverdi. Şimdi de aynısı olacak. O kadar dua ediyorum ki inşallah yanılırım.