Normalde bir ekonomide arzulanan ve sağlıklı olan bütçe ve planların hükümetin ve Merkez Bankası’nın hedeflediği enflasyona göre yapılmasıdır. Ancak son dönemde içeride ve dışarıda yaşanan gelişmeler gösteriyor ki, Türkiye ekonomisinin önümüzdeki dönemde en önemli sorunu enflasyon olacak. Hal böyle olunca da şirketlerden hanehalkına kadar ekonomideki birimler hesaplarını enflasyonun yüksek seyredeceği varsayımına göre yapmaya başladılar.
Aslında enflasyon bu ülkede uzun bir süredir çözülemeyen bir problem. Geçen hafta açıklanan rakamlara göre Eylül ayında yıllık enflasyon yüzde 19.58 düzeyindeydi. Orta Vadeli Plan’da enflasyonun bu yıl sonunda yüzde 16.2’ye gerileyeceği öngörülüyor. TCMB’nin en son enflasyon raporunda açıkladığı tahmini ise yüzde 14.1. Buna karşın TCMB anketine göre piyasanın beklentisi ise yüzde 16.7. Üçünün ortalamasını alsanız yüzde 15.7 eder. Oysa bu yıla Türkiye yüzde 8 enflasyon hedefiyle girmişti. Neredeyse yüzde 100’lük bir sapma olacak.
Gelecek yıl bu yıldan farklı olur mu? Zor görünüyor. OVP’de 2022 sonu için enflasyon hedefi yüzde 9.8 olarak belirlendi. Merkez Bankası’nın tahmini yüzde 7.8, piyasa beklentisi ise yüzde 12.9. Ancak enflasyonu etkileyebilecek gelişmeler ve uygulanan politikalar gösteriyor ki; resmi hedeften ve TCMB tahmininden kötü olan piyasanın beklentisi iyimser bile kalabilir.
Yukarı yönlü riskler artıyor
Ortada enflasyon üzerinde yukarı yönlü risk oluşturan bir sürü risk faktörü var.
Mesela emtia fiyatları yüksek seyrediyor ve yakın dönemde gevşeme işareti yok. Petrol fiyatları hiç beklenmedik şekilde hızla yükselerek 80 doların üzerine çıktı. Bazı analistler 100 dolar ve üzerini konuşmaya başladı. Oysa Merkez Bankası’nın tahminlerinin arkasındaki varsayım Brent petrolün varil başına ortalama fiyatının bu yıl 69.6 dolar ve gelecek yıl ise 69.4 dolar olacağı şeklindeydi.
Tedarik zincirlerindeki sorunlar devam ediyor. Bunlar maliyetleri artıran sorunlar. Lojistik tarafındaki gelişmeler de enflasyon görünümü açısından olumlu değil. Navlun maliyetleri yüksek seyretmeye devam edebilir. Bu yıl tüketici fiyatlarının çok üzerine çıkan üretici fiyatlarından 2022 tüketici fiyatlarına devreden bir baskı olabilir. Türkiye’nin mal ve hizmet aldığı ülkelerde enflasyon artıyor. İthal enflasyonun katkısı daha fazla olacak.
Bir de hesaplara katılması gereken kur etkisi var. Görünen o ki; ekonomi yönetimi imkansız üçlemenin imkansızlığını görmüş ve ekonomide sermaye hareketleri serbestken aynı anda hem faizi hem de kuru kontrol etmekten vazgeçmiş. Oysa yakın bir gelecekte bunu yapmayı denemiş ve hem rezervleri tüketmiş hem de enflasyonu şişirmiştik. Şimdi ise “Bırakalım kur nereye giderse gitsin, biz faizleri düşürmeye odaklanalım”a benzer bir hava var. Belki de TL’nin değer kaybetmesi o kadar ürkütücü gelmiyor. Hatta tercih ediliyor bile olabilir. Böylece ihracatın destekleneceği ve ithalatın ise frenleneceği düşünülüyor olabilir. Aynı zamanda turizmi de destekler; “ucuz turizm destinasyonu” olan Türkiye’ye gelen turist sayısı artar. TL’den kaçışın etkisiyle eriyen rezervler de ihracatın arttığı, ithalatın frenlendiği ve turizmin canlandığı bir ortamda reeskont kredi dönüşlerinin de katkısıyla güçlenebilir. Eğer senaryo bu ya da buna yakınsa o zaman “kurla ilgilenmeyelim, onun yerine faizi indirmeye odaklanalım” yaklaşımını görmek şaşırtıcı olmamalı.
Ancak burada bazı handikaplar var. En büyük handikap ise liradaki değer kaybının fiyatlara olan geçişkenliği. Yani enflasyona yol açacak olması. Bu geçişkenlik dolarizasyonun yükseldiği Türkiye ekonomisinde diğer birçok ekonomiye göre yüksek.
Diğer merkez bankalarından gelen sinyaller de çok olumlu değil. Fed yaptığı iletişimin tonunu sıkılaştırmaya başladı. Sadece Fed değil, diğer birçok merkez bankasından da sıkılaşma sinyalleri geliyor. Bu sıkılaşma adımlarına bağlı olarak faizi indirilmekte olan Türk lirası üzerinde daha fazla baskı oluşabilir.
Bu listeye daha fazla ekleme yapmak mümkün. Mesela Türkiye’nin risk priminin yüksek seyretmesi nedeniyle dışarıdan borçlanma maliyetlerinin artması ayrı bir maliyet unsurudur. Bize enflasyonun önümüzdeki dönemde en önemli sorun olacağını söyleyen diğer bir gelişme ise orta vadeli enflasyon beklentilerindeki bozulmadır. Böylesi bir ortamda şirketler, 2022 bütçelerini ve iş planlarını hazırlarken “yüksek enflasyon” varsayımı ile davranacaklardır. Aynı şekilde çalışanlar yüksek ücret artışı talep edebilirler. Sözleşmeler enflasyonun yüksek seyredeceği beklentisine göre düzenlenebilir. Bu da enflasyonda kendi kendini besleyen bir süreç yaratabilir.