Nisan ayı bütçe gelişmeleri açıklandı. Buna göre Nisan ayında bütçe açığı 50 milyar lira oldu. Yüksek bir açık bu. Yılın ilk dört ayındaki bütçe açığı ise 19 milyar lira. Daha da önemlisi, faiz harcamaları dışarıda tutulduğunda, Nisan ayında yüklü miktarda açık verdi bütçe. Dolayısıyla, ileride Nisan ayı açığına benzer açık rakamları gelirse, mevcut sorunlarımıza bir de bütçe açığı sorunu eklenecek.
Öte yandan beklenmedik bir gelişme de yok ortada. Çoğu ekonomist uyardı. Bu köşede ben de defalarca dile getirdim bütçedeki bozulma eğilimini. Bu eğilim yetmiyormuş gibi bir de kur korumalı mevduat sistemi icat ettik. Bu sistemin iki ayda bütçeye getirdiği yük 16.3 milyar lira. Bu iki aylık yük. Bu satırlar yazılırken dolar kuru 15.6 dolaylarındaydı. Birkaç hafta öncesine kıyasla yüzde 6.5 dolaylarında yükseliş var dolar kurunda. Bir sonraki ay bu sistemden bütçeye yük gelmeye devam edecek gibi görünüyor.
Bütçeyi önemli ölçüde bozma potansiyeli olduğunu daha ilk çıktığında dile getirdiğimiz kur korumalı mevduat sistemi nereden çıktı? Yüzde 5 enflasyon hedefine karşın enflasyon oranı yüzde 20’ye yükselmişken Merkez Bankası’nın peşi sıra faiz indirmesiyle hem riskimiz hem de dolar kuru sıçradı. Ardından enflasyon azdı. Döviz kurundaki sıçrama ürkütücü boyutlara gelince bir yandan arka kapı müdahaleleri ile Merkez Bankası döviz sattı diğer yandan kur korumalı mevduat sistemi devreye sokuldu. Son günlerde basında çıkan haberlere göre Aralık ayından bu yana bayağı bir döviz satıldığı ortaya çıkıyor.
Peki, politika faizini Eylül-Aralık 2021 döneminde beş puan neden düşürmüştük? Hikâye malum: Döviz kuru kontrollü artacaktı. Yani, ürettiğimiz mallar yabancılar için ucuzlayacak, ithal ettiğimiz mallar da bizler açısından pahalılaşacaktı: Bir sınır dahilinde. Bunun doğal sonucu olarak da ihracatımız artarken ithalatımız azalacak ve ‘pek yakında’ cari işlemler fazlası verecektik.
Dün tek açıklanan veri Nisan ayı bütçe verisi değildi. Bir de Mart ayı ödemeler dengesi rakamları açıklandı. Bildiniz: İlk çeyrekte yüklü miktarda cari işlemler açığı vermişiz. Hem de az buz değil: 2012’den bu yana en yüksek cari açık-GSYH oranı ile karşı karşıyayız. Bitmedi: 2001-2021 döneminin ilk çeyreklerinin ortalama cari işlemler açığının son bir yılın GSYH’sına oranının –ki yüzde 1.2- bir puan üstünde bu yılın ilk çeyrek cari açık-son bir yılın GSYH oranı: Yüzde 2.2.
Tamam, bu gelişmede enerji fiyatlarının yükselmesinin önemli bir rolü var. Tamam da neden kuru, riski ve enflasyonu sıçratacak şekilde faiz indirip sonra da bütçeye yük getirecek bir sistem tasarlamak zorunda kalındı? Enerji fiyatlarının artma olasılığı varken? Bu artışla birlikte cari açığın ve döviz kurunun yükselmesi riski varken?